PROF. DR. NUSRET FİŞEK'iN KİTAPLAŞMAMIŞ YAZILARI - I
Sağlık Yönetimi

 

Halkımıza Sağlık Hizmetlerini Nasıl Götürebiliriz ? *

            1.Giriş:

            Sağlık hizmeti alanında yirminci yüzyılın ikinci yarısındaki en önemli gelişme, sağlık hizmetlerinden yararlanmanın bir insan hakkı oluşunun kabul edilmesidir. Bu gerçek, Türkiye Büyük Millet Meclisince de kabul edilen, Dünya Sağlık Örgütü Anayasası’nda şu şekilde belirtilmiştir: “Irk, din, siyasi inanç, sosyal ve ekonomik durum ayrıcalığı yapmadan her insanın sağlığı erişilebilecek en yüksek düzeye ulaştırılmalıdır.” Bu ilke “Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Hakkında Kanun”da da “herkesin sağlık hizmetinden eşit şekilde yararlanması” deyimiyle yeralmıştır. Yukarıdaki belirtilen amaca nasıl erişilir? sorusunu yanıtlayabilmek için sağlık hizmetlerini tanımlamak ve örgütlenme ilkelerini saptamak gerekir.

2.Sağlık Hizmetleri:

            Sağlık hizmetleri koruma, tedavi ve rehabilitasyon hizmetleri olarak üç grupta toplanır. Koruma ve tedavi hizmetleri de aşağıdaki şekilde alt dallara ayrılır:

            a- Sağlığı Koruyucu Hizmetler: Ülkemizde sözü geçen birçok hekim ve yönetici, koruyucu hekimlik hizmetini hâlâ Birinci Dünya Savaşından önce kabul edilen çerçevede anlarlar. Bunlara göre koruyucu hekimlik hizmetleri bulaşıcı hastalıklarla savaş için çevreyi olumlu duruma getirmek ve aşılama programları uygulamaktır. Zamanımızda koruyucu hizmetleri şu iki temel gruba ayırmak zorunluluğu vardır:

(1)  Çevreye yönelik hizmetler: Suların kontrolu, atıkların yok edilmesi, vektörlerle savaş ve besin kontrolu gibi hizmetler,

(2)   Kişiye yönelik hizmetler: Halkın sağlık konularında eğitimi, aşılama, beslenme, erken tanı ve tedavi amacıyla tarama ve peryodik muayeneler ve aile planlaması hizmetleri.

            b- Tedavi Hizmetleri: Gelişmiş batı ülkelerinde ve sosyalist ülkelerde tedavi hizmetlerini inceleyenler -halkın kültüründen gelen davranışlar ve hükümet ve sigorta kurumlarının koyduğu kurallar sonucu- bu hizmetlerin aşağıdaki gibi iki basamaklı bir sistem olarak geliştiğini saptamışlardır:

(1)  İlk Basamak, evde - ayakta tedavi hizmeti (primary care): Bu basamakta köy ve mahallelere dağılmış hastaları evde ve ayakta tedavi eden tek başına, grup halinde  ya da sağlık merkezlerinde çalışan hekimler vardır. Uzmanlaşmanın en ileri olduğu ülkelerden biri olan Amerika Birleşik Devletlerinde (A.B.D.) kırsal bölgeden en büyük kentlere kadar her 2.000 kişiye, evde ve ayakta tedavi eden bir genel pratisyen vardır. İngiltere ve diğer batı ülkelerinde de durum aynıdır. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğinde (S.S.C.B.) evde ve ayakta tedavi hizmeti yürüten örgütlerde 800-1.000 kişiye bir hekim düşmektedir. Az gelişmiş ülkelerde, her hizmet gibi, evde-ayakta tedavi hizmeti de gelişmemiştir. Bu ülkelerin çoğu, sınırlı kaynaklarını hastaneciliğe yöneltmişlerdir. Sadece Çin Halk Cumhuriyetinde durum farklıdır. Bu ülke, çıplak ayaklı doktor ( bare-foot doctor ) diye tanınan, sadece sık görülen hastalıkları tedavi etmesini bilen düşük düzeyde eğitim görmüş hekimler yetiştirerek sorunu çözmüştür.

(2)  İkinci basamak, hastanede tedavi hizmeti ( secondary care ) : Gelişmiş ülkelerde hastaneler gelişmeden çok önce, evde - ayakta tedavi hizmetleri toplum içinde yerleşmişti. Hastaneler bu temelin üstünde ikinci bir basamak olarak gelişmiş ve ilk basamak hizmetlerini tamamlayan bir hizmet olmuştur. Sağlık hizmetleri gelişmiş ülkelerin hemen hepsinde, evde ve ayakta tedavi yapan hekimlere görünmeden, kimse doğrudan hastaneye gitmez ya da gidemez. Ancak ilk basamaktaki hekim gerekli görürse hastaneye yollar. Örnek olarak Almanya, İngiltere ve sosyalist ülkeler gösterilebilir. Almanya’da zenginlere bakan klinik şefleri dışında hastane uzmanları konsültasyon için bile ayaktan hasta muayene edemezler.

            3.Örgütlenme İlkeleri:

            Sağlık hizmetlerini tanımladıktan sonra örgütlenme ilkelerini de aşağıdaki gibi kısaca özetleyebiliriz:

            a-Kişiye yönelmiş koruyucu hekimlik hizmetleriyle ilk basamak tedavi hekimliği hizmetlerini entegre etmek (birleştirmek): Bu ilkeyi açıklamak için, ana-çocuk sağlığı yönünden yapılacak işler örnek verilebilir. Bunlar, kadın ve çocukları peryodik muayene ederek hasta olanları erken tanı ve tedavi, çocukları bulaşıcı hastalıklara karşı aşılamak, gebe ve çocukların nasıl besleneceklerini öğretmek, aşırı doğurganlığı önlemek için halkı eğitmek  ve uygulamaya yardım etmektir. Gebe kadın ve çocuklar için koruyucu hizmetlerle tedavi hizmetlerini ayırmak demek, iki örgüt kurmak ve yukardaki hizmetleri yapanların rastladıkları hastaları bir diğer hekime yollaması demektir. Böyle bir ayırım, az gelişmiş ülkeler için kabul edilemeyecek bir özenti olur. Bunun sonucu az gelişmiş ülkelerde halk hastalandığı zaman kendisini tedavi etmeyen bir örgüte ilgi ve inanç duymaz.

            Yaşlılarda kanser, diyabet ve hipertansiyon gibi hastalıkların erken tanı ve tedavisi için yapılan koruyucu hekimlik hizmetlerinde de durum aynıdır. Sağlık hizmetlerinden yoksun ülkelerde sadece koruyucu hizmetler için değil,  tedavi hizmetinden yararlanması için de halkın eğitilmesi gerekir. Halk eğitiminde en verimli yol, kişinin inandığı bir kimseyle yüz yüze yaptığı eğitimdir. Bu işi en iyi halk sağlığı hemşireleri ve ebeler yapar. Toplum içinde hem tedavi ve hem de koruyucu hekimlik hizmetleri için örgütlenme zorunluluğu integrasyonun ikinci nedenidir. Bu gereksinme, yeni bir hemşirelik uygulamasına yol açmıştır: Çok yönlü bölge hemşireliği (multi-purpose district nursing).

            b- Geleneksel hekimlik hizmetlerinden bazılarını diğer sağlık personeline devretmek: Zamanımızda yeni tıp meslekleri doğmakta, hemşirelere hasta bakımı yanında başka sağlık hizmetleri de verilmektedir. Örneğin, A.B.D.’nde yardımcı hekimler (Medical assistant) yetiştirilmektedir. Bunlar ameliyathanelerde asistan hizmeti ve köylerde bir hekime gerek olduğu zaman telefon ederek hekimlik yapmaktadırlar. S.S.C.B.’de Feldsher adı verilen yardımcı hekimler Çarlık döneminden beri kullanılıyor. Kanada’da kuzeydeki küçük yerleşme yerlerine yollanan halk sağlığı hemşirelerine gerekli eğitimden sonra en sık görülen hastalıkları tanı ve tedavi yetkisi verilmektedir.

            Koruyucu hizmetlerde hemşire ve ebelerin kullanılması daha yaygındır. Aşılama programları, sağlık eğitimi hizmetleri, normal ve kuşkulu olguları ayırarak kuşkuluları hekime yollama amacıyla peryodik muayene yapılması gün geçtikçe hemşirelik hizmeti olmaktadır. Bu tür uygulama özellikle hekim sayısı az olan ülkeler için zorunludur. Ancak gerek tedavi ve gerekse koruyucu hizmette çalıştırılan hekim dışı sağlık personelinin başarılı olmaları hekimler tarafından denetilmeleri, desteklenmeleri ve hizmet başında eğitilmeleriyle mümkündür.

            c- Ekip hizmeti ve koordinasyon: Zamanımızda muayenehane hekimliği, halka hizmet bakımından önemini kaybetmiştir. Buna karşılık evde-ayakta tedavi ve kişiye yönelmiş hizmetlerin hekim, hemşire ve ebelerden kurulu bir ekiple yürütülmesi ağırlık kazanmıştır. Doğal olarak bu ekip kendi kendine yeterli değildir. Çevreye yönelik hizmetleri yürüten örgütlerle, hastanelerle ve laboratuvarlarla işbirliği yapması gerekir.

            d- Sağlık hizmetinin bir devlet hizmeti oluşu: Bir hizmet halkın hakkı olunca, bu hizmetten yoksun olanlara hizmet götürmek devletin görevi olur. Bu nedenle günümüzde sağlık hizmeti de devlet hizmeti sayılmaktadır. Devletlerin bu görevlerini yaparken gösterecekleri başarı, özellikle az gelişmiş ülkelerde, politik düzenlerine bağlıdır. Liberalist düzen, hekimliğin geleneksel düzenidir. Hekimler çağlar boyu parası olanlara ücret karşılığı bakagelmişlerdir. Bu nedenle hizmetin yayılışı sunu ve istem (arz ve talep) yasasına bağlıdır. Hekim istem olan yerde, kendisine en fazla kazanç sağlayan yerde hastalara hizmet sunmuştur. Halk hastalıktan korunmak için ücret ödemediğinden, hekim bu işe önem vermez.

Ülkemizde sağlık hizmetlerinin bugün aldığı biçim, liberalizmin doğal bir sonucudur. Amaç, herkese eşit hizmet götürmek ve koruyucu hekimliğe önem vermekse bunun tek yolu liberalist düzeni değiştirmek ve sorunu toplumcu bir görüşle ele almaktır. Bu yaklaşımın ilkeleri de her tür sağlık harcamasının vergi ya da sigorta primi olarak halktan toplanan paralarla karşılanması ve hekimlerle diğer sağlık personelinin tüm gücünün devletin ödeyeceği belli bir ücret karşılığı halk hizmetine sunulmasıdır.

 


            4.Türkiye İçin Çözüm Yolu:

            1960 yılında tüm halka eşit sağlık hizmeti götürmek isteyenler sağlık hizmetlerinin sosyalleştirilmesi yasasını  hazırlarken, yukarda belirtelen ilkelerden hareket etmişlerdir. Bu yasada hekimlerin ve tüm sağlık personelinin anlaşmalı olarak tam süre çalışmaları ilkesi kabul edilmiş ve liberalist uygulamaya son verilmek istenmiştir. Sağlık ocakları tedavi ve koruyucu hekimlik hizmetlerinin integre edildiği temel birimlerdir. Bu birimlerde hekim, hemşire, sağlık memuru ve köy ebelerinden kurulu bir ekip hizmet görür. Sağlık ocağı ekibinin önderi olan hekimin görevleri evde-ayakta hasta tedavi hizmetini yürütmek ve koruyucu hizmetleri edimli olarak yürüten sağlık personelini denetlemek, desteklemek ve iş başında eğitmektir. Hekimden sonra ekibin en önemli üyesi halk sağlığı hemşireliği ve ebelik hizmetlerini yürüten köy ebeleridir. Bugün için kendilerinden beklenen hizmetler şunlardır:

a- Gebe kadın ve çocukların peryodik muayenelerini yapmak ve kuşkulu ol   guları hekime göndermek,

b- Aşıları uygulamak,

c- Halka beslenme, sağlık hizmetinden yararlanma, gebe ve çocuk bakımı,   ev hijyeni gibi konularda eğitim yapmak,

d- Ölüm, doğum, göç ve kuşkulu bulaşıcı hastalık olgularını haber vermek,

e- Görevini yapmak için evleri ziyaret ederek herkesi hizmetten yararlanmaya alıştırmak.

Sağlık hizmetlerinin sosyalleştirilmesinde ocaklar daha büyük bir örgütün parçası olarak ele alınmıştır. Tedavi hizmetleri için ocakların hastane ve laboratuvarla sıkı işbirliği yapması ve diğer hizmetler için de sağlık müdürlükleri tarafından desteklenmesi öngörülmüştür.

            Bu yazıyı bir sorunun yanıtını aramakla sonuçlandırmak isterim. Halk için bu kadar yararlı bir sistem başarıyla uygulanamıyor? Acaba bunun nedeni bütçe darlığı ve personel yetersizliği midir? Hayır. Sağlık hizmetlerinin sosyalleştirilmesi yasasının en başarılı uygulandığı yer Etimesgut Eğitim Bölgesidir. Bu bölgede 4.000 kişiye bir hekim düşmekte ve sağlık ocaklarında kişi başına yılda 60 TL. harcanmaktadır. Ülkemiz genelinde 2.000 kişiye bir hekim düşmekte ve devlet kişi başına 3.000-TL kadar bir harcama yapmaktadır.

            Başarısızlığın temel nedeni, 1965 yılında beri hükümeti yönetenlerin liberalist eğilimidir. 1965 yılında siyasi iktidar sağlık hizmetlerinin sosyalleştirilmesi programından vazgeçmeyi düşünmüş, ancak Doğu Anadolu’da halkın hizmeti çok benimsediği görülünce vazgeçilmiştir. Son on yılda, sosyalleştirmenin geliştirileceği planlara ve hükümet programlarına alınagelmiştir. Ne var ki, gerekli önlemler uygulanmayarak hizmet yozlaştırılmıştır. Diğer bir neden de, hekiminden köy ebesine kadar, tüm sağlık personelinin hizmetin gerektirdiği eğitimi görmemiş olmalarıdır. Özellikle hekimler ekip liderliği ve personeli işbaşında eğitme konularında yetiştirilmedikleri için, personeli ve malzemesi tam olan ocaklarda da hizmet beklenen düzeye ulaşamamıştır.



* ATOB (Ankara Tabip Odası), Sayı: 1, Ekim 1975

 

BAŞA DÖN.....ANA SAYFA.....SAYFA BAŞI