PROF. DR. NUSRET FİŞEK'iN KİTAPLAŞMAMIŞ YAZILARI - I
Sağlık Yönetimi

 

Hekim Ücretlerinin Denetimi*

            Ülkemizde sağlık hizmetlerinin yürütülmesiyle ilgili temel yasaların büyük çoğunluğu Dr.Refik Saydam’ın bakanlığı yıllarında yasama organlarına sunulmuş ve kanunlaşmıştır. Bu yasaları incelediğimiz zaman, Dr.Saydam’ın sağlıkla ilgili tüm hizmetleri ya Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı (S.S.Y.B.)nın doğrudan yürütmesini öngördüğünü ya da bakanlığın sıkı denetimi altına aldığını görüyoruz. Bunun en iyi örneklerinden biri ilaç üretim ve dağıtımının, halkın sırtından aşırı kâr sağlayan bir sanayi kolu olmasını önleyen 1262 sayılı “İspençiyari ve Tıbbi Müstahzarlar Kanunu” dur. 1928 yılında kabul edilen bu yasa, hangi ilacın satışa çıkabileceğini ve kaça satılacağını saptama yetkisini S.S.Y.B.na vermiştir. Yasanın yürürlüğe girdiğinden bu yana, 50 yıl içinde hükümetler bu yetkiyi titizlikle uygulamış ve ülkemizde ilaçlar olanakların elverdiği en ucuz fiatla satılmıştır. İlaç fiatlarına karar verilirken halkın ödeme gücü özellikle gözönüne alınmıştır. Bu övgüye değer başarıda S.S.Y.B.yöneticilerinin tümünün, başta Dr.Saydam olmak üzere, payı vardır.

            İlaç üretim ve satışında bu kadar titiz olan Dr.Saydam’ın halkın sağlık harcamalarında önemli bir yeri olan, hekimlerin muayene, ameliyat ve doğum gibi işler için aldıkları ücretlerde bir denetim mekanizmasını ihmal ettiği düşünülebilir mi? Elbette düşünülemez. Dr.Saydam bu önemli konuyu da gözden kaçırmamıştır. İlaç üretim ve satışını düzenleyen yasanın kabulünden iki ay önce yasama organının kabul ettiği 1219 sayılı “Tıp Meslekleri ve Şubelerinin Uygulanmasına Dair Yasa”, hekimlerin hastalarından alacakları ücretin nasıl kontrol edileceğine ait hüküm de getirmiştir. Yasanın 74.maddesi şöyledir: “S.S.Y.B. gerekli görülen bölgelerde ücret anlaşmazlıklarında mahkemelerce göz önüne alınmak üzere en az ve en çok tedavi tarifeleri düzenleyebilir”. Aynı yasanın 71.maddesi de ücret anlaşmazlıklarının, anlaşmazlık konusu ücret ne olursa olsun, sulh mahkemelerinde görüleceğini hükme bağlamaktadır.

            Özel hastanelerde alınacak ücretlere gelince, Dr.Saydam’ın bakanlığı döneminde kabul edilen 2219 sayılı “Özel Hastaneler Kanunu” hastanelerde alınan ücretlerin de S.S.Y.B.’nca saptanmasını öngörmüş, tarife dışı ücret alan hastane mesul müdürlerine ağır para cezası verileceği ve alınan fazla ücretin hastaya geri verileceği hükmünü getirmiştir. Özel hastanelerde hastaların dışarıdan çağırdığı hekimlere ödenecek ücretler ve ameliyat ücretleri ise, 1219 sayılı yasa hükümleri içine girer. Bu yasaların yürürlüğe konmasından bu yana uygulanmayan ya da uygulanması gereği duyulmayan bu madde, ilgililerin ve görevlilerin çoğu tarafından unutulmuştur. Demokrat Parti’nin iktidarda bulunduğu yıllarda kabul edilen 6023 sayılı “Türk Tabipleri Birliği Kanunu”nun hekimlerin alacağı en az ücreti saptama yetkisini Türk Tabipleri Birliği’ne tanıması da (Madde:28-II) yanılgıya neden olmuş, yasalarımızda hekimlerin alacağı üst sınırın saptanamayacağı izlenimi uyandırmıştır. Oysa bu yasa, 1219 sayılı yasanın S.S.Y.B.na verdiği hekimlerin alacağı en çok ücreti saptama yetki ve görevini kaldırmamıştır.

            Zamanımızda kimi hekimlerin hastalardan istedikleri ücretin yüksekliğinden yakınanların artması, mahkemeye başvuranların çıkması, bir halk şairinin “ben nireyim, beş yüz nire doktor bey, bir de ceketimi ara doktor bey” diye yakınması, hekim ücretlerinin toplumsal bir sorun niteliği kazandığını göstermektedir. Bu sorun nasıl çözülür? Sorunun gerçek ve doğru çözümü, halkın sağlığını bir kazanç konusu olmaktan çıkarmak ve hekimliği kamu hizmeti haline getirmektir. Bu uygulamanın anayasamızın çalışma özgürlüğüne ters düşeceği düşünülürse o zaman çözüm için iki yol düşünülebilir. Ya S.S.Y.B.kendi başına muayene, tedavi, ameliyat ve doğum gibi hizmet karşılığı hekimin alabileceği en çok ücreti saptar ve ilan eder ya da yakınan vatandaş, sulh ceza mahkemelerine başvurarak hekimlerin alabilecekleri en çok ücretin saptanmasını ister ve fazla ödediği parayı geri alır. Hekime para ödedikten sonra mahkemeye başvurulunca, mahkeme bunu tarafların rızasıyla yapılan bir ödeme sayabilirse de, bir yandan manevi zorlama olasılığı ve öte yandan hekimin saptanan ücretin üstünde ücret almasının yasa dışı bir işlev olması, bu durumda hekimi haklı çıkartamaz.

            Hekimlerin ücret sorunu incelenirken, öteki ülkelerde bu sorunun nasıl uygulandığını gözden geçirmekte de yarar vardır. Çeşitli ülkelerde hekimlerin hizmetleri karşılığı aldıkları ücret düzeni birbirinden farklıdır. Geleneksel sistem, yapılan bir hizmet karşılığı belli bir ücret almaktır. Türkiye’de muayenehane ve özel hastanelerde bu sistem geçerlidir. Kimi Avrupa ülkelerinde de bu sistem yürürlüktedir. Ancak bizden farkları, o ülkelerde hekime ödenecek ücretin, ülkenin Tabipler Birliği ya da sendikası ile yetkili kamu kuruluşu tarafından saptanmasıdır. Örneğin, ücretler Norveç’te, hükümet ve Norveç Tabipler Birliği tarafından; Batı Almanya’da hastalık sandıkları ve hekimler sendikası tarafından saptanır. Kimi ülkelerde, örneğin İngiltere’de hekimlere ücret, hizmet esasına göre değil, hekimin, hastalanınca ücretsiz bakma sorumluluğunu yüklendiği kişi sayısına göre değişmeyen bir para olarak ödenir. Üçüncü sistem ise, hekimin yaptığı hizmet karşılığı belli bir ücret almasıdır. Bu uygulama sadece sosyalist ülkelerde değil, pek çok kapitalist ülkede de uygulanan bir sistemdir. İsrail’de işçi sendikalarının sağlık merkezlerinde, Avusturya’da Sağlık Sigortasının dispanserlerinde, Amerika Birleşik Devletlerinin Batı eyaletlerinde Kanser Vakfının başlattığı ve gittikçe yayılan sağlık programında çalışan hekimler bu uygulamaya örnek gösterilebilir. Görülüyor ki, çoğu kez örnek alma eğiliminde olduğumuz Batı’nın zengin ülkelerinin çoğunda bile hekimler ücretlerini kendi istedikleri gibi saptayamazlar. Neden Türkiye gibi dar gelirlilerin çoğunlukta olduğu bir ülkede, yasalar olanak sağladığı halde hasta ve ailesi zor durumda kalsın? Bunun nedeni, halkımızın haklarını istemekte yeterli bilince kavuşmamasıdır. Hasta ya da hastaya bakmakla yükümlü olanlar, yasaların kendilerine verdiği hakkı bildiği halde bundan yararlanmıyorsa toplumun hekime istediği ücretin verilmesine karşı olmadığı sonucuna varmak gerekir. Ancak bu tutum, S.S.Y.B.’nı, hekimlerin alacağı en çok ücreti saptama görevini yapmaktan alıkoyamaz. Büyük bir olasılıkla bakanlık yakın gelecekte bu görevi yerine getirecektir. Bu nedenle halen kamu sektöründe çalışan hekimler Tam Süre Yasası nedeniyle kamu sektöründeki görevlerinden ayrılmayı düşünüyorlarsa, yasalarımızdaki bu hükmü gözönüne alarak karar vermeleri yerinde olur.            



* Cumhuriyet Gazetesi, 20 Mart 1979

 

BAŞA DÖN.....ANA SAYFA.....SAYFA BAŞI