PROF. DR. NUSRET FİŞEK'İN KİTAPLAŞMAMIŞ YAZILARI - II
Ana-Çocuk Sağlığı, Nüfus Sorunları ve Aile Planlaması

 

BARIŞ, DEMOKRASİ ve SAĞLIK

      Barışı düşünürken, bir hekim olarak akla ilk gelen Hipokrat’ın yeminidir. Biz hekimlere “Kişinin yaşamına ana karnından ölümüne kadar saygılı olacağım. Onları hastalıklardan ve sakatlıklardan koruyacağım. Kişiler arasında ayrıcalık yapmadan hastalananları tedavi edeceğim. Yaşamlarını gücümün yettiği kadar uzatacağım” diye yemin ettirdiler. Savaşlara karar verenler ne yapıyorlar? İnsanları birbirlerine öldürtüyorlar. Sadece eli silahlı olanları değil, evlerinde yaşayan çocuk ve kadınları da öldürüyorlar. İşte İkinci Dünya Savaşında Londra ve işte Nagazaki. Üçüncü Dünya Savaşının İkinci Dünya Savaşından daha vahşice olacağı ve nükleer silahların kullanılacağı kuşkusuz. Diyelim ki insanlığın kaderini ellerinde tutan politik önderler insaflı olacaklar ve bir savaş başlatmayacaklar. Yapılmakta olan savaş hazırlıklarının neden olduğu harcamalara ne diyelim? Bu para ile tüm insanlara daha sağlıklı, daha mutlu ve esenli bir yaşam sağlamak olasıdır.

      Bir Rus ve bir Amerikalı hekimin nükleer savaşı önleme çabalarından ötürü övülmeleri ve ödül verilmesi, biz hekimlerden toplumların ne beklediğini gösterme bakımından değerlendirilmelidir. Savaş alanında herkesin birbirini öldürmeye çalıştığı bir ortamda, insanlar arasında dost ve düşman ayrımı yapmadan, her yaralıyı yaşatmaya uğraşanlar da biz hekimler değil miyiz? Barış yolunda birleşelim, çaba harcayalım ve baskı yapalım, yeminimizden dönmeyelim. Barış konusunda uğraş vermek bir meslek görevimiz olması yanında Atatürk’ün “Yurtta Barış, Cihanda Barış” yönlendirisine de sahip çıkmaktır. Bu uğraşta hekim tek başına bir güç değildir. Yurt içinde ve dünya ölçüsünde bir araya gelen hekimler amaca erişmede etkili bir güçtür.

Demokrasiyle sağlık arasındaki etkileşimi açıklayabilmek için, demokrasi ve sağlık sözcüklerinden ne anlaşılması gerektiğini belirtmekte yarar vardır. Sağlık bedence, ruhça ve sosyal yönden tam bir iyilik halidir. Sosyal yönden tam bir iyilik hali 19.yüzyıldan beri savunulan bir koşuldur. Hükümetler onayladıkları Dünya Sağlık Örgütü Anayasası ile sağlığın bu koşulunu yasallaştırdılar. Demokrasinin tanımında görüş birliğine ulaşmak güçtür. Sovyetler Birliği’nden İsviçre’ye kadar her ülke demokrat olduğu savındadır. Atatürk’ün “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir” sözünü bile değişik yorumlayanlar vardır. Örneğin, serbest seçimle bir parlâmento kurulmasını demokrasi sayanların yanında aşağıdaki beş niteliği olmayan bir düzene, demokrasi demeyenler de vardır.

1.Herkes, başkasının özgürlüğünü zedelememek koşuluyla özgür olmalı,

2.Halk tek başına veya birleşerek görüşlerini, sürekli olarak, karar ve yönetim görevi verdiği kişilere duyurabilmeli,

3.Seçimle kurulan meclisler çoğunluk diktatoryasının aracı olmamalı,

4.Temel haklardan yararlanmada herkes için fırsat eşitliği olmalı,

5.Tartışmalarda amaç anlaşma zemini bulmak olmalı.

      Ekonomik sistemi liberal olan bir ülkede demokrasi, yukarıda belirtilen nitelikleriyle benimsenmemiş ise böyle bir ülkede tüm insanların “temel insan hakları” ndan yararlandığı görülmemiştir. Biz hekimleri ilgilendiren temel insan haklarının başında “sağlıklı yaşam hakkı” gelir. Biz hekimler herkesin sağlığının korunduğu, desteklendiği ve her hastanın tedavi olanaklarından yararlandığı bir dünya görmek isteriz. Bunun için de demokrasiyi savunmamız ve demokrasinin tüm kurallarıyla işlediğini görmek istememiz doğaldır.           

      Bu gün ülkemizde herkesin sağlıklı yaşam hakkından yararlandığını söylemek olanağı var mı? Kuşkusuz parası olan bir kimse tedavi için her olanağa sahiptir. Ekonomik gücü yetersiz olan hastaların Devlet tarafından parasız tedavi edileceği yasalarımızda yazılıdır. Bu haktan yararlananlar da vardır. Yararlanmayanlar yok mu? Çok. İsterseniz yararlananların yararlandıkları hizmetin niteliğinden söz etmeyelim.

      Sağlık hizmetlerinin yürütülmesinde bizi ve halkı ilgilendiren bir konu daha vardır. Hastanın hekim seçme hakkı. Hastanın, hükümetin veya sigortanın gösterdiği hekime gitme zorunluğu sosyalist düzenlerde vardır. Demokratik ülkelerde -örneğin Batı Almanya ve İngiltere’de- hasta kendi hekimini seçer. Hekimin ücretini hükümet veya sigorta öder. Demokratik çağdaş bir ülkede her hastaya yeterli tedavi olanağını, Devlet ya genel bütçeden, ya da genel sağlık sigortası fonundan sağlar. Kişinin hekim seçme ve hekimin hasta seçme hakkı vardır. Ülkemizde de Sağlık Bakanlığı bütçesi artırılsın, genel sağlık sigortası kurulsun, hastalar seçtikleri özel hekime de gidebilsin, sözleri, söylenmektedir. Ancak bu sözlerle yasama organını ve hükümeti etkilemek mümkün olmuyor. Neden? Çünkü kurduk sandığımız demokratik düzen gerektiği gibi işlememektedir. “Siyasetle uğraşma yasağı”, derneklerin ve birliklerin milletvekillerini ve hükümeti etkilemesini önlemektedir. Ülkemizde kişilerin siyaset yapmalarının yasak olmayışı sorunu çözememektedir. Çünkü kişi tek başına bir güç değildir. İnsanlar bir amaç için birleştikleri zaman güç kazanırlar. Hekimlerin, tüm insanlarımıza yaşam hakkını gerçekleştirebilmeleri için birlikte hareket etmeleri gereklidir. Hekimleri temsil yetkisi olan kurum tüm insanlara sağlıklı bir yaşam sağlayabilmeleri ve ölümden korunabilmeleri için milletvekillerini etkileyebilmeli, halkla ilişki kurarak onları haklarını elde etmek için güdüleyebilmeli ve yol gösterebilmelidir.

      Sağlıkla ilgili diğer insan haklarından da söz etmek gerekir. Sağlık çok etmenli bir sistem (multifactorial system) dir. Eğitim, konut, beslenme, dinlenme, ekonomik güç, çevre gibi etmenler sağlığı destekleyici (promotive) etmenlerdir. Eğitim düzeyi ve aile geliri yükseldikçe, konut, beslenme ve çevre koşulları düzeldikçe insanlar daha sağlıklı olur. Bunları da elde etmek insanların temel hakkıdır. Halkımızı daha sağlıklı yaşatabilmek amacıyla bu hakların sağlanması için biz hekimler çaba harcamalıyız. Bunu söylerken aklıma  “hekimliği ve demokrasiyi bilmeyen bir kimse çıkar da hekimler görevleri olmayan işlerle uğraşıyorlar diye bizi yerer mi?” endişesi gelmektedir. Demokratik bir ülkede bu olmaz. Demokrasimizi çağdaş uygarlıkların düzeyine çıkarmak için uğraşmak yalnız vatandaşlık görevimiz değil, hastalarımız adına mesleksel görevimizdir de. Demokrasi bütün kurallarıyla işlemedikçe herkes için sağlıklı ve insanca bir yaşam ve sosyal yönden tam iyilik hali sağlanamaz.

      Sağlığın yolu, barış ve demokrasiden geçer.           

 

BAŞA DÖN.....ANA SAYFA.....SAYFA BAŞI