PROF. DR. NUSRET FİŞEK'İN KİTAPLAŞMAMIŞ YAZILARI - III
Eğitim, Tıp Eğitimi, Uzmanlık, Sürekli Eğitim ve Diğer Konulardaki Yazıları

 

Hastaların Faturasını Düzenli Ödeyebilecekler mi?*

       SORU: Hocam daha önce yasalaşan 3359 sayılı yasa yürüklükte kaldığı 15 ay boyunca uygulanması konusunda hiçbir adım atılmadı. Şimdi tekrar bazı değişikliklerle yasalaştırılmaya çalışılıyor. Yasanın, biri işletme modeli, diğeri sözleşmeli personel uygulaması olmak üzere iki temel üzerine oturtulmak istendiği görülüyor. Bu sistemin finansmanı için de genel sağlık sigortası getirilmesi planlanıyor. Sizce işletme modeli sağlık sistemimize neler getirebilir ?

       FİŞEK: Bir defa işletme modelinin Türkiye'de uygulanabilmesi çok güç. İşletme modelinin savunucuları hastanelerin böylece kendi gelirleriyle yönetileceğini ve bunun daha ekonomik olduğunu düşünüyorlar. Gelişmiş ülkelerde durum böyle. Hastaneler mali bakımdan özerk. Ama sigorta şirketi ya da devlet, sağlık hizmetinin faturasını anında ve düzenli ödüyor. Bizde bunu yapabileceklerini hiç sanmıyorum. Emekli sandığı ya da sigorta faturayı hemen ödemeli ki, hastane de kendi giderlerini karşılasın. Türkiye'de bu çok zor. Genel sağlık sigortası getiriyorlar. Tüm vatandaşlardan prim toplamanın olanaksız olduğunu daha önce de söyledim. Dikkat edin, bizim radyolarda ve televizyonda şu günlerde gelir vergisi affından söz ediliyor sürekli olarak. Yani vatandaş vergisini bile ödeyemiyor ve devlet af getirerek, bir anlamda onun yerine vergiyi ödemiş oluyor.

       SORU: Yasanın uygulamaya konulduğunu varsayalım. Nasıl bir gelişme olabilir ?

       FİŞEK: Yapacakları iş, birkaç hastaneyi işletme haline getirmektir. Daha yüksek ücret alıp daha iyi hizmet verecekler. Yine de devlet, harcamaların bir kısmını sübvanse edecektir (destekleyecektir). Ama, tüm hastanelerin kendi yağıyla kavrulan işletmeler haline gelmeleri olanaksızdır. Zaten bu kadar becerikli yöneticileri nereden bulacaklar, onu da merak ederim.

       Tabii bu durumda, hastaneler müşteri çekmek için poliklinik hizmetlerine önem verebilirler. Çok sayıda hasta muayene edildiği için, daha düşük ücretle hizmet verip muayenehane hekimlerinin hastalarını çekebilirler. Bu durumda, aslında sağlık hizmetlerinin yürümesi için çok önemli olan birinci ve ikinci basamak sağlık hizmetleri arasındaki işbirliği bozulacaktır. Bu işbirliğini gerçekleştirmeden  sağlık hizmetlerinde düzelme beklenemez. Batı ülkelerinde hasta, birinci basamaktaki hekime başvurur. Burada hastayı tatmin edecek, nitelikli bir hizmet verilir. Burada tedavi edilemez ise epikrizi yazılarak hastaneye gönderilir. Yeni yasa bu hususu gerçekleştirmek bir yana, hastane polikliniğiyle muayenehane hekimi arasında bir tür rekabet yaratmaktadır.

       SORU: Yasanın adı oldukça iddialı. Sağlık Hizmetleri Temel Yasası. Acaba ülkemizin sağlık düzeyine etkisi bu iddiaya paralel bir noktada olabilir mi?

       FİŞEK: Bu yasayla ancak örnek hastaneler kurulabilir. Hastane hizmetlerinin daha iyileşmesi doğal olarak sağlık düzeyini etkiler. Ama örnek hastaneler toplumun sağlık düzeyini etkilemez. Türkiye'de sağlık düzeyinin yükselmesi için ana-çocuk sağlığı hizmetinin düzelmesi gerekir. Yasanın bu konuda getirdiği bir şey yok.

       SORU: Sözleşmeli personel değişikliğinin amacı sağlık hizmetindeki verimi artırmak olarak belirtiliyor. Bu konuda ne dersiniz?

       FİŞEK: Eğer çalışana hakkını vermek ve yetenekli olanı üstün tutmak için sözleşme uygulanırsa bu olur. İşletmeler daha iyi hekimi çalıştırmak için daha çok para verip sözleşme yaparlar, daha çok yeğlenen hekim daha fazla prim alır. Ama Türkiye'de bunun böyle işlemeyeceğini biliyoruz. "Gözünün üzerinde kaşın var"  diyerek sözleşmeni feshederler.

       Nusret Hocaya teşekkür ettikten sonra çıkarken kapıda aynaya gözüm takıldı. Gözümün üzerinde kaşım olduğunun ayırdına varıyorum.



* TTB. Haber Bülteni, Sayı:17, Şubat 1989

 

BAŞA DÖN.....ANA SAYFA.....SAYFA BAŞI