Koruyucu Ve Tedavi
Edici Hekimlik Hizmetlerinin
Planlanmasında Örgütlenme Modelleri*
1.Giriş:
Koruyucu ve
tedavi edici hekimlik hizmetlerinin planlanmasında örgütlenme modelleri konusuna
girmeden önce koruyucu ve tedavi edici hekimliğin ve çeşitli uygulamalarının
tanımlanmasında ve ilkelerin gözden geçirilmesinde yarar vardır.
İnsanları
hastalıklardan koruma ve sağlığı geliştirme konusunda yapılan hizmetler iki temel
grupta toplanır. Bunlardan biri insanın çevresine, diğeri kişiye yönelmiş
tedbirlerdir.
İnsanın
çevresine yönelen tedbirler, suların tasfiye ve kontrolü, pis su, lağım suları ve
çöplerin yok edilmesi, besin kontrolü gibi uygulamalardır. Uzun yıllar insan
sağlığı ile ilgili bu fonksiyonlar hekimlerin bilmesi ve yürütmesi gerekli
hizmetlerden sayılmış ve tıp fakültelerinde öğrencileri bu konuda da eğitme
çabaları harcanmıştır. Hâlâ da bu çabaların sürdürüldüğü yerler vardır. Bu
çabalar başarılı olamamıştır. Çünkü hekimlik insanı konu alan bir bilimdir. Bu
sahada kişiye verilecek akademik formasyon ile çevre sorunlarını çözümlemek için
verilerek formasyon birbirinden çok farklıdır. Bir kişiyi birbirinden çok ayrı iki
bilimsel disiplinde yetiştirme ve kullanma mümkün değildir ve aslında gereksizdir
de... Bugün çevre sağlığı hizmetlerini örgütleme ve yürütme mühendislerin,
veterinerlerin ve kimyagerlerin konusu olarak kabul edilmekte ve hekimlik hizmetlerinden
ayrı olarak örgütlenmektedir. Ülkemizde bu alanda ilke doğru saptanmamış ve
uygulama yönünden gelişmiş ülkelerden çok geri kalmış durumdayız. Refik Saydam’ın
sağlık bakanlığından beri hekimlere danışman olarak sağlık mühendisliği
alanında uzmanlaşma için dış ülkelere mühendis yollama çabası vardır. Türkiye’de
sağlık mühendisi yetiştirme yolunda ilk adımı Orta Doğu Teknik Üniversitesi atmıştır.
Bu üniversitede uzman sağlık mühendisi yetiştirme programı olarak başlayan
uygulamalar bugün gelişmiş ve bu konuda eğitim ve araştırma yapan ünite diğer mühendislik
dalları gibi bağımsız bir bölüm olmuştur. İstanbul Teknik Üniversitesi’nde de
şehir sağlığı kürsüsü kurularak mühendislerimizin çevremizi sağlık yönünde
olumlu hale getirme sorumluluğu yüklenme yolunda ümit verici adımlar atılmıştır.
Besin kontrolüne gelince, ülkemizde bu konuda çalışanlar hemen tamamen veteriner ve
kimyagerlerdir. Sonuç olarak denilebilir ki, çevre sağlığı hizmetlerinin nasıl
örgütleneceği sorunu hekimlerin sorumluluğu değildir. Çevre sağlığı hizmetleri
konusunda hekimlerin görevi, insan sağlığını korumak için çevremizde neyin
bulunmaması ve neyin bulunması gerektiğini mühendislere, veterinerlere ve kimyagerlere
söylemektir. Bu nedenle çevre sağlığı hizmetlerinde örgütlenme modellerini bir tıp
kongresinde tartışmayı yersiz bulurum.
Kişiye yönelmiş
koruyucu hekimlik hizmetlerine gelince; bu hizmetler aşağıda belirtilen 4 grupta
toplanır:
a-Duyarlı
kişilerin aşılanması,
b-Kişilerin
uygun beslenmelerini sağlama,
c-Sağlam
kişilerin, erken teşhis amacıyla, peryodik muayenesi,
d-Kişilerin
sağlık konusunda eğitilmeleri.
Kişiye yönelmiş
koruyucu hekimlik hizmetleri kelimenin geniş anlamıyla bir hekimlik hizmetidir. Hekimler
bu hizmeti hemşire, ebe gibi iş arkadaşlarıyla birlikte yürütür. Beslenme
hizmetlerinde ve sağlık eğitimi konularında tarımcı ve eğitimci gibi diğer meslek
mensuplarıyla işbirliği zorunluğu da vardır.
Tedavi
hizmetlerine gelince; bu hizmetler örgütlenme yönünden iki basamakta incelenir:
a-Hasta
tedavisinde ilk basamak (primary care),
b-Hasta
tedavisinde ikinci basamak (secondary care).
Hasta
tedavisinde ilk basamak, hastanın ilk başvurduğu hekim tarafından yapılan hizmettir.
İkinci basamak, ilk hekim tarafından gönderilen hastaya hastanelerde yapılan bakımı
ve uzman hekimlerin konsültasyonlarını kapsar. Hasta tedavi hizmetleri de kişiye yönelmiş
koruyucu hekimlik hizmetlerinde olduğu gibi hekimler ve sağlık mesleklerine mensup
diğer personelin görevidir. Ancak tedavi hizmetlerinin yürütülmesinde, hekimlerin
sorumluluğu koruyucu hizmettekine kıyasla çok daha geniştir.
Bir ülkede
koruyucu hekimlik ve tedavi hizmetlerinin geliştirilmesi o ülkede laboratuvar
hizmetlerinin geliştirilmesine de bağlıdır. Laboratuvar hizmetleri koruyucu ve tedavi
edici hizmetlerle çok yakından ilgili olmakla beraber niteliği ve personeli
bakımından farklıdır. Bu nedenle örgütlenmede koruyucu ve tedavi edici hizmetlerden
ayrı olarak ele almak gerekir.
Diş hekimliği
ve ilaç üretim ve dağıtım hizmetlerine gelince, bunların örgütlenmesi de sağlık
hizmetinin ayrılmaz bir parçası olmakla beraber konumuz dışında kaldığından bu
tebliğin içine alınmamıştır.
2.Örgütlenme
ve İnsangücü:*
Bir ülkede sağlık
hizmetlerinin örgütlenmesi o ülkenin sağlık alanında sahip olduğu insangücüne
(health manpower) bağlıdır. Bu nedenle sağlık mesleklerini ve bu mesleklerin
mensuplarının görevlerini gözden geçirmek gerekir. Konuyu sınırlamak amacıyla biz
sadece hekimlik, hemşirelik ve ebelik üzerinde duracağız. Ülkemizde sağlık
memurları, özellikle koruyucu hizmetlerde, önemli görevi olan bir personel grubunu teşkil
ederler. Ancak sağlık memurluğu belirli bir görevi olan meslek değildir. Bunların
istihdam alanları arasında kişiye yönelmiş koruyucu hekimlik hizmetleri ve tedavi
hizmetleri de vardır. Bu istihdam alanında görevleri hemşirelerin görevlerinin aynıdır.
Bu nedenle hemşirelik terimiyle -erkek veya kadın- bu alanda çalışan tüm personel
kastedilmiştir. Standart eğitim görmüş hekim, hemşire ve ebelerin yanında aynı
mesleklerde daha düşük düzeyde eğitim görmüş yardımcı sağlık personeli
(auxiliaries) kullanan ülkeler de vardır. Bunlar meslek uygulaması yönünde standart eğitim
görmüş personel gibi çalıştıklarından bu tebliğ de aynı görevi yapan personel
ile beraber mütalâa edilmiştir.
Hekimlerin
geleneksel hizmeti hasta muayene ve tedavisidir. Bu, bugün de yarın da hekimlerin temel
görevlerinden biri olacaktır. Kişiyi hastalıklardan koruma ve hastalıklara semptomsuz
dönemde tanı koyma hastalıkların tedavisinden daha önemli bir hizmet olduğu
anlaşılınca, hekimlere yeni bir görev alanı açılmıştır. Duyarlı kişileri
aşılama, kişinin beslenmesini geliştirme, erken tanı amacıyla sağlam kişilerin
periyodik muayenesini sağlama ve kişilerin sağlık konusunda eğitilmesi de hekimlik
hizmeti olmuştur. Bu genişleyen sorumluluk, geleneksel sorumlulukların bazılarının
diğer sağlık meslekleri mensuplarına devri zorunluğunu doğurmuştur. Bu da
hekimliğin tek başına çalışan hekimlikten (solo-practitioner) uzaklaşıp, ekip
hizmeti haline gelmesine sebep olmuştur. Ekip hizmetinin başlaması, hekimlere yeni bir
sorumluluk, önderlik sorumluluğu yüklemiştir. Önderlik, hasta muayene ve tedavisinden
farklı bilgi ve beceriler ister. Bu nedenle zamanımızda hekimleri bu sorumluluğu da yüklenecek
tarzda hazırlamak ve eğitmek gerekmektedir.
Hastabakıcılık şeklinde başlayan hemşirelik
mesleği, bugün gelişmiş ve hemşireler hekimlerle iş arkadaşı olacak düzeye erişmişlerdir.
Bu gelişmeye paralel olarak mesleki sorumluluk alanları da genişlemiştir. Özellikle,
kişiye yönelmiş koruyucu hizmetlerde geleneksel olarak hekimler tarafından yapılması
gereken bir çok görevleri halk sağlığı hemşireleri yüklenmişlerdir. Örneğin,
hemşireler hekimlerin hazırladığı genel direktifler çerçevesinde bağımsız olarak
aşı programlarını yürütmektedirler. Yine hekimler tarafından hazırlanan talimat
çerçevesinde sağlam kişileri muayene ederek veya laboratuvar muayeneleri için numune
alarak, sağlam ve hasta olması ihtimali olan kişileri ayırmaktadır. Halka yapılan
sağlık eğitiminde ve beslenme eğitiminde ise, hekimlerden daha başarılı
olmaktadırlar. Hemşirelerin hastahanede gözlem altında hasta tedavi hizmetine
katılması yanında gelişmiş ülkelerde ziyaretçi hemşirelik teşkilatı da
kurulmuştur. Bu suretle hemşireler hizmetlerini hastaların evlerine kadar götürmüşler
ve evde hasta tedavisinde önemli sorumluluklar almışlardır. Bazı yerlerde
hemşirelere hekimlerin hazırladığı talimat gereğince kronik hastaları evde ve
ayakta takip ve tavsiyelerde bulunma yetkisi tanınmıştır. Hiç bir ülkede yeter sayıda
hemşire yoktur. Bu durum, hemşirelik hizmetlerinde dünya ölçüsünde bir sorundur. Bu
sorunu çözmek için her ülkede, çeşitli düzeyde eğitim görmüş hemşireler
kullanılmaktadır. Yapılan gözlemler başarılı ve işbaşında eğitimi öngören bir
denetim sistemi kurulduğu takdirde yardımcı hemşirelerin de, hemşireler kadar
yararlı olduklarını göstermektedir.
Sağlık meslekleri mensuplarından ebeler,
hekimler kadar eski ve bağımsız bir mesleğin üyesidirler. Sağlık hizmetlerinde
gelişmeler özellikle gelişmiş ülkelerde ebelerin fonksiyonlarını etkilemiştir.
Bazı ülkelerde ebelik, hemşirelik üzerine yapılan bir ihtisas olmuştur. Bu
ülkelerde ebelerin yerini ebe-hemşireler almıştır. Aynı zamanda ebelere geleneksel görevleri
olan doğuma yardım hizmetine ek olarak, kadın sağlığı, gebelerin periyodik
muayeneleri ve aile planlaması hizmetlerinde de sorumluluk verilmektedir. Hemşirelik
eğitimi gören ebelerin fonksiyonları arasına çocuk bakımı hizmetleri de
eklenmiştir. Ebe sayısının az olduğu ülkelerde, hemşirelikte olduğu gibi, daha düşük
düzeyde eğitim görmüş ebeler de yetiştirilmektedir. Örneğin, Türkiye’de köy
ebeleri, diğer ülkelerde “auxiliary midwies”.
Toplum içinde, özellikle kırsal bölgede,
koruyucu ve tedavi edici hizmetlerde ebelik ve hemşirelik hizmetlerini yürütmek için
başvurulan bir diğer yaklaşım da, evde hastaların hemşirelik bakımı, evde doğum
ve halk sağlığı hemşireliği hizmetlerini yürütmek üzere çok yönlü
(multipurpose) hemşire-ebe veya yardımcı hemşire-ebe kullanmaktır.
3.Kişiye Yönelmiş
Koruyucu Hizmetlerin Örgütlenme Modelleri:
Kişiye yönelmiş koruyucu hekimlik hizmetleri tek başına
çalışan hekimin tedavi hizmetiyle beraber yürüttüğü bir hizmet olabilir. Bunun en
güzel örneği aile hekimidir. Aile hekimi evde hasta olanları muayene ve tedavi etmekle
beraber gerekli aşıları, çocukların, gebelerin ve yaşlıların periyodik
muayenelerini yapabilir; beslenme sorunlarını bulup çözüm yollarını tavsiye
edebilir ve aile fertlerini sağlık yönünden eğitebilir. Aynı şekilde hekimler özel
muayenehanelerinde kişiye yönelmiş koruyucu hekimlik hizmetlerini de yürütebilirler.
Kadın hastalıkları ve doğum uzmanlarının gebe takibi; çocuk sağlığı ve
hastalıkları uzmanlarının normal çocukların gelişmesini takipleri, çocukları
aşılamaları, annelere çocuk beslenme ve bakımı konusunda eğitim yapmaları kişiye
yönelmiş koruyucu hizmetlerin özel hekimler tarafından yürütülmesinin
örnekleridir.
Teorik olarak kişiye yönelmiş koruyucu
hekimlik hizmetlerini tek başına çalışan hekimlerin yapması mümkün ve bazı
ülkelerde örnekler varsa da sorunun tüm halk için bu şekilde çözümlenmesi olanaksızdır.
Bunun iki temel nedeni vardır. Birinci neden sağlam kişinin periyodik muayene ve
aşılama için hekime gidecek kadar motive olmaması ve bu iş için para harcamak
gerektiğini duymamasıdır. İkinci neden bu hizmet tüm halka yayılınca, ülkelerin
çoğunda hekim sayısının bu hizmeti karşılamaya yetecek düzeyde olmamasıdır. Bu
iki nedenle, gelişmiş ülkeler dahil her ülkede kişiye yönelmiş koruyucu hekimlik
hizmetleri hükümetler tarafından kurulan örgütlerde parasız olarak halkın hizmetine
sunulmaktadır. Bu konuda değinilmesi gereken ilginç bir gelişme, son yıllarda tek
başına çalışan hekimlerin kişiye yönelmiş koruyucu hizmetlere katılmasını
sağlamak amacıyla Federal Alman Cumhuriyeti’nde sağlık sigorta kuruluşlarının
sağlam kişilerin belirli sayıda periyodik muayenelerinin ücretini hekimlere ödemeyi
kabul etmesidir.
Hükümetler kişiye yönelmiş koruyucu hekimlik
hizmetlerini nasıl örgütlemişlerdir? Örgütlemede iki temel model vardır: Tek yönlü
(unipurpose) ve çok yönlü (multıpurpose) örgüt modelleri. Gelişmiş ülkeler
hizmetlerin tarihsel gelişmesine paralel olarak genellikle tek yönlü örgütler kurmuşlardır.
Örrneğin, bulaşıcı hastalıkların kontroluyla sorumlu örgüt, tüberküloz
dispanserleri, Zührevi hastalıklar dispanserleri, Ana-çocuk sağlığı merkezleri, Ruh
sağlığı dispanserleri, Kanser teşhis merkezleri gibi. Ancak bu şekilde tek yönlü
örgütlenmenin çok pahalıya malolması ve halk tarafından kullanılmasında
karşılaşılan güçlükler bu ülkelerde kişiye yönelmiş koruyucu hizmetleri bir
merkezde toplama eğilimini yaratmıştır. Az gelişmiş ülkeler ise, çok önemli ve kısa
zamanda kontrol altına alınması gereken hastalıkları önleme amacıyla tek yönlü
örgütler kurmak zorunluluğunu duymuşlardır. Örneğin, Sıtma savaş örgütü,
Trahom savaş örgütü, Çiçek aşılama örgütü gibi... Bu ülkelerin tek yönlü
örgüt kurmaları geçici tedbir olarak kabul edilmelidir. Aksi takdirde gelişmiş
ülkelerin geçmişte yaptıkları ve halen düzeltmeye çalıştıkları hatalar
tekrarlanmış olur.
Kişiye yönelen koruyucu hekimlik
örgütlenmesinde tek yönlü veya çok yönlü modellerin seçiminde bu modellerin sakınca
ve yararlarıyla birlikte ülkenin şart ve kaynakları gözönüne alınarak karar
verilmesi gerekir. Bir genelleme yapılmak istenirse, denilebilir ki: Çok yönlü
örgütlenme sistemine gidilmesi, bir ülkenin olanakları, yaygın ana-çocuk sağlığı
hizmeti geliştirecek düzeye eriştiği zaman ve özellikle kırsal bölgeler için
zorunludur. Ülkemizde sağlık hizmetlerinin gelişmesi az gelişmiş ülkeler için
örnek alınırsa görülür ki: Türkiye tek yönlü örgüt kurma dönemini aşmış ve
olanakları çok yönlü örgüt sistemi kurma düzeyine erişmiştir. Sağlık
hizmetlerinin sosyalleştirilmesi kanunu bu nedenle çok görevli bir örgüt modeli olan
sağlık ocaklarını temel birim olarak kabul etmiştir.
Örgütlenme modellerinin incelenmesi gereken
ikinci yönü personel ve personelin yetki sorunudur. Hiç bir ülkede kişiye yönelmiş
bütün koruyucu hekimlik hizmetlerinin hekimler tarafından yürütüldüğü görülmemiştir.
Hekim sayısının yeterli olduğu gelişmiş ülkelerde periyodik muayeneler ve bazı
hallerde de aşılamalar hekimler tarafından yapılır. Diğer görevleri hemşireler ve
ebeler yapar. Az gelişmiş ülkelerde, aynı insan gücü çalıştırma modelini
uygulamak mümkün değildir. Böyle bir yaklaşım göstermelik bir kaç merkez kurmaktan
ileriye götürülemez. Bu nedenle hekimlerin bazı görevlerinin hemşirelere ve ebelere,
hatta gerekiyorsa yardımcı ebe-hemşirelere devredilmesi gerekir. Çeşitli ülkelerdeki
uygulamalar hemşirelerin, ebelerin ve yardımcı hemşire-ebelerin hekim tarafından yönetilen
bir ekipte diğer hizmetleri yanında başarıyla aşı uygulama programlarını yürütebileceklerini;
gebe, çocuk ve hastalık riski yüksek kimselerin periyodik muayenesini yaparak bunları
normal ve şüpheli diye ayırabileceklerini; hatta sık görülen hastalıkları teşhis
ve tedavi edileceklerini göstermiştir. Örnek olarak ülkemizde bulaşıcı
hastalıklarla savaş ve ana-çocuk sağlığı hizmetlerinde hekim ve uzmanların görevlerinin
diğer sağlık personeli ve hatta tek becerili işçiler ve hizmetliler tarafından
başarıyla yürütüldüğünü gösterebiliriz. Trahom savaşında taramalar büyük
ölçüde sağlık memurları tarafından yapılır ve bulunan hastalar ilaçlayıcılar
tarafından tedavi edilir. Trahom savaşında kazanılan başarı hekimlerin yönetimi altında
çalışan sağlık memurları ve ilaçlayıcılardan oluşan ekiplerindir. Geleneksel
olarak hasta muayenesi hekimlerin, göze merhem tatbiki hemşirelerin görevidir. Sıtma
savaşında başarı da hekimlerin yönetiminde çalışan sağlık memurları, sürveyans
memurları, mikroskopistler ve püskürtücüler tarafından kazanılmıştır. Geleneksel
olarak kan prepatlarını muayene parazitologların; hasta muayene ve tedavisi sürveyans
memurlarının değil hekimlerin görevidir. Etimesgut bölgesinde 8 yıllık
uygulamaların sonucu da köy ebeleri, hemşire, sağlık memuru ve hekimden kurulu ekibin
sağlık düzeyini yükseltmede çok başarılı olduğunu göstermektedir (Tablo:1). Bu
ekipte köy ebelerine verilen görevlerin (Tablo:2) önemli kısmı gelişmiş ülkelerde
hekimler tarafından yapılır.
Tablo:1- Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirildiği Etimesgut Bölgesinde
Sağlık Durumu ( 1967-1973 )
Yıllar |
Bebek ölümü oranı (binde) |
Kaba ölüm oranı
(binde) |
Doğuştan beklenen
hayat süresi (yıl) |
|
|
|
Erkek |
Kadın |
1967 |
142 |
10.3 |
56 |
58 |
1968 |
121 |
9.6 |
57 |
64 |
1969 |
111 |
8.8 |
63 |
64 |
1970 |
103 |
8.2 |
61 |
66 |
1971 |
88 |
7.1 |
63 |
68 |
1972 |
112 |
8.2 |
58 |
63 |
1973 |
93 |
7.0 |
62 |
67 |
|
|
|
|
|
|
|
|
Türkiye (*) |
|
|
Ortalama |
Köy |
168 |
16.7 |
53 |
Şehir |
113 |
10.7 |
59 |
Ankara,
İstanbul, İzmir |
105 |
10.5 |
60 |
|
|
|
|
|
|
Kaynak:
Türkiye nüfus araştırmasından elde edilen hayati istatistikler (1966-1967)
Tablo:2- Sağlık hizmetlerinin Sosyalleştirildiği Bölgelerde
Köy Ebelerinin
Görevleri
· Gebe bakımı (Periodik muayene),
· Doğuma yardım,
· Aile planlaması eğitimi ve uygulayan kadınların takibi,
· Çocuk sağlığı ve bakımı (Periodik muayene, aşı,
beslenme, ana eğitimi),
· Bulaşıcı hastalık arama,
· Ölüm , doğum ve göçlerin bildirilmesi,
· Hasta takip ve bakımı (özel haller için).
Bu duruma göre, örgütlerde görevlendirilecek
personel ve bunlara verilecek görevler konusunda evrensel bir hükme varmak olanaksızdır.
Her ülkenin şartlarına ve olanaklarına -hatta zaman içinde değişen şartlarına ve
olanaklarına- göre bir insangücü örüntüsü (manpower pattern) düşünmek gerekir.
4.Tedavi
Hizmetlerinde Örgütlenme Modelleri:
Az gelişmiş ülkelerin büyük çoğunluğunda
tedavi hizmetlerinde örgütlenmeden bahsetmek yersiz olur. Bunlarda oraya buraya serpilmiş
hastaneler ve sağlık merkezleri ve büyük şehirlerde toplanmış “tek başına çalışan
hekim”ler vardır. Gelişmiş ülkelerde ise ister hükümetler örgütlesin, ister
sigorta idarelerinin kuralları yön versin tedavi hekimliğinde belirgin bir sistem veya
en azından kendi kendine oluşmuş ve yürüyen sağlam ve yaygın bir ilk basamak hasta
bakım hizmeti ve bununla ikinci basamak arasında ilişki vardır.
Tedavi hizmetleri yönünden gelişmiş
ülkelerle az gelişmiş ülkeler arasındaki önemli bir fark da gelişmiş ülkelerde
ilk basamak hasta bakımının yeterli bir düzeyde olmasıdır. Az gelişmiş ülkelerde
ikinci basamak hasta bakım hizmetleri için hastane ve konsültasyon servislerinin
yetersizliği bir yana, yeterli bir ilk basamak hasta bakımı bulunmadığından
hastaneler, hastaneye gelecek kadar önemli olmayan vakaların arttırdığı iş yükü
karşısında yapabileceklerini de yapamamaktadırlar.
Ülkemizde de durum, sistemsizlik bakımından,
aşağı yukarı az gelişmiş ülkelerdeki gibidir. Sağlık hizmetlerinin
sosyalleştirilmesinin getirdiği yeniliklerden biri, kırsal bölge ve şehirlerde
sağlık ocakları kurarak ilk basamak hasta bakımını, olanaklar ölçüsünde, yeterli
şekilde örgütlemek ve sağlık ocaklarıyla hastanelerin işbirliğini sağlayarak iki
basamağı birbirine bağlamaktır.
Tedavi hekimliğinde örgütlenmeden bahsederken
sağlık sigortalarıyla sağlık hizmeti arasındaki ilişkiden bahsetmek de yararlı
olur. Sağlık sigortası, bir örgütlenme modeli değil, bir finansman sistemidir.
Sağlık sigortaları, ondokuzuncu yüzyılda Avrupa’da hükümetlerin tedavi hekimliği
hizmetini devlet görevi saymamaları ve halkın çoğunluğunun hasta olduğu zaman,
tedavi masraflarını ödeme gücüne sahip olmaması nedeniyle kurulmuştur. Oluşturulan
sigorta kurumları, genellikle, hastane açma ve hekim istihdam etme yoluna gitmemişlerdir.
Mevcut hekim ve hastanelerden halkı belirli kurallar çerçevesinde yararlandırmışlardır.
II. Dünya Savaşı’ndan sonra bu sigorta kurumlarından çoğu, adları korunarak
devlet yönetimine geçmiş (Norveç ve Yugoslavya gibi) veya kaldırılmıştır
(İngiltere gibi).
Azgelişmiş ülkelerde tedavi hizmetlerinde belirli bir
örgütlenme olmadığından örgütlenme modellerinden söz ederken sadece gelişmiş
ülkelerdeki durum belirtilecektir.
5.İlk Basamak Hasta
Bakım Hizmeti:
İlk basamaktaki hekim yani hastanın ilk
başvurduğu hekim, serbest hekimlik yapan bir genel pratisyen veya uzman (tek başına
çalışan hekim) olabilir. Bu basamaktaki hekim, grup halinde çalışan (group practice)
hekimlerin kurduğu poliklinikte, kamu sektörü kurumlarının yönettiği sağlık
merkezi ve dispanserlerde veya hastanelerin polikliniklerinde çalışan hekim de
olabilir.
a-Tek başına çalışan hekim: Tek başına
çalışan hekim muayenehanesinde veya hastaların evinde hastalarını muayene ve tedavi
eden hekimdir. Bu tip hekimler batı ülkelerinde genellikle belirli kişilerin hekimidir.
Bu kimselere hasta oldukları zaman bakarlar. Bu şekilde hasta-hekim ilişkisinin nedeni,
halkın geleneğidir. Kişiler kendisine bir aile hekimi veya en azından bir hekim seçme
ve hastalandığı zaman daima ona başvurma eğilimindedirler.
Batı ülkelerinde sigortaların gelişmesi veya
devletin sağlık hizmetinde sorumluluk alması, hasta hekim ilişkisinde büyük değişikliğe
sebep olmamış, yalnız hekimin ücret alma sistemi değişmiştir. Hekim ücreti -sınırlı
sayıda zengin kişiler dışında- hastalar tarafından değil, sigorta kurumları veya
devlet tarafından ödenmektedir. Bu durum hekimler için, yeni ilişkilerin, doğmasına
sebep olmuştur. Hekim-sigorta veya hekim-hükümet ilişkilerinde her ülkedeki sistem, aşağı
yukarı birbirinden farklıdır. Örnek olarak, bazı Avrupa ülkelerindeki uygulamaları
incelemek yerinde olur. Ancak şunu işaret gerekir ki, Avrupa ülkelerindeki örgütlenme
modelleri, en iyi şekilller olduğu için bu ülkelerde kabul edilmiş değildir,
tarihsel gelişme sonu bu şekli almıştır.
İngiltere’de herkes, bir genel pratisyen seçmek
ve hastalandığı zaman ona başvurmak zorundadır. İsterse hekimini değiştirebilir,
hekim de isterse hastayı kabul etmeyebilir. Devlet, hekime her kişi başına yılda
belli bir para (capitation fee) öder. Genel pratisyen gerek görürse, Laboratuvar
muayeneleri yaptırır veya hastayı uzmana muayene için yollar. Uzman hastayı muayene
eder, tedavi etmez. Hastanın ilk hekimine görüş ve tavsiyelerini yazar. İlk hekim
buna göre, tedavi kararı verir ve tedaviyi takip eder. Hasta hastaneye yatırılırsa,
hastanedeyken ilk hekimin sorumluluğundan çıkar. Tedavisini hastane hekimleri yapar.
Hasta hastaneden taburcu olunca hekimine hastanın epikrizi yollanır.
Batı Almanya’da, çok yüksek gelirli tabaka dışında,
herkes bir hastalık sigorta sandığına kaydolmak ve prim ödemek zorundadır.
Sigortalıya sigorta sandığı her üç ayda bir belge verir. Sigortalı bu belgeyi hangi
hekime verirse üç ay için, bu kişinin ve ailesinin hekimi bu hekimdir. Kendisi veya
ailesinden biri hastalandığı zaman, bu hekime başvurmak zorundadır. Hekim, sigortadan
hastaya yaptığı her muayene ve tedavi için ücret (fee for service) ister. Muayene ve
tedavi ücretleri hekimler sendikası (Kassenarzliche vereingung) ile hastalık sigorta
sandıkları arasında kararlaştırılır. Hastalık sigorta sandıkları, hekimlerin
ücretini sendikaya öderler. Sendika da, hekimlerin yolladığı faturalara göre parayı
dağıtır. Bu sistemin nedeni, hekimlerin hastalık sigorta sandığı ile, karşı
karşıya gelmesinden doğacak sakıncalardan hekimleri korumaktır. Hekim teşhis için
her istediği laboratuvar muayenesini yaptırabilir. Bunların ücreti de aynı şekilde
sigorta tarafından ödenir. Hekim gerekirse hastayı uzman hekime, veya yatması için
hastaneye de gönderilebilir. Batı Almanya’da, ilk basamak hasta bakımının
örgütlenmesinde, en ilginç nokta kamu sektörünün ve özel şirketlerin ilk basamak
hasta bakımı için hekim istihdam edememeleri, dispanser ve sağlık merkezi açamamaları
ve hastanelerde, şeflerin özel hasta muayenesi hariç, poliklinik olmamasıdır.
Norveç’te ilk basamak hasta bakımı genel
pratisyen veya uzman hekimler tarafından yürütülür. Halk istediği yere gitmekte
serbesttir. Ancak, Norveç’te aile hekimliği kurumu, geleneksel önemini koruduğundan
herkesin bir hekimi vardır. Norveç’te, Batı Almanya ve İngiltere’den farklı
olarak, ilk basamakta hekimin yarı süreli ve maaşlı görev almasının yaygın
oluşudur. Norveç’te de sigorta idaresi bir kamu kuruluşudur. Sigorta primleri halktan
sigorta kurumuna aktarılır. Hekimlerin muayene ücretlerinin miktarı, Norveç Tabipler
Birliği ve sigorta idaresi tarafından birlikte saptanır. Norveç Tabipler Birliği hem
hekim ve hem kamu yararını öngören bir politika gütmektedir. Örneğin genel
pratisyenliği teşvik için, genel pratisyen ve uzmanların muayene ve tedavi
ücretlerini yıllık gelirleri eşit olacak şekilde saptamaktadır. Hiç bir hekim
saptanan ücretten fazla bir ücret isteyememektedir. Norveç’in sistemine göre, hekime
muayene olan hasta ücretini öder. Yakalandığı hastalık için, ilk muayenesiyse
ödediği ücretin yüzde 60’ını, bunu izleyen muayene ve tedaviler için başvurmada
ödediği ücretin tümünü sağlık sigortasından geri alır. İlk basamak tedavi
hekimleri, teşhis için gerekli laboratuvar muayenelerini yaptırabilir, hastayı uzmana
yollayabilir, veya hastaneye yatırır. Bunların faturasını sigorta idaresi öder.
Avrupa’da milli geliri en düşük olan ülke
olması bakımından Türkiye’ye yakın durumda sayılabilecek ülke, İrlanda’dır.
İrlanda’da hükümet halkı gelirine göre, 3 gruba ayırmıştır. Orta ve yüksek
gelirli tabaka, hasta olduğu zaman, ilk basamak hasta bakımı için harcamaları
kendileri öderler. Dar gelirli tabaka eskiden hükümetin tayin ettiği bölge hekimleri
tarafından ücretsiz muayene ve tedavi edilirdi. 1972 yılında dar gelirlilere hekim seçme
hakkı tanınmıştır. Dar gelirli hastalar, istediği hekime gidebilir. Ve hekim her ay,
kendisine başvuran hastaları sağlık idaresine bildirir. Hükümet hekime, ücretini
öder. Halkın büyük kısmını oluşturan, orta tabakanın yalnız hastanede yapılan
tedavi harcamalarını devlet öder. İlk basamak hasta bakımını, orta tabakaya
parasız olarak yapmamanın nedeni ilk basamak hasta bakım harcamalarının orta tabaka
tarafından ödenecek seviyede olması, sigortanın gereksiz olarak sağlık
harcamasının artmasına sebep olması ve ülkenin milli gelirinin bu harcamayı
karşılamasının sakıncalı görülmesidir.
b-Grup Pratiği: Grup pratiği, hekimlerin
biraraya gelerek mesleklerini uygulamaları modeline verilen addır. Grup pratiği iki
şekilde yürütülmektedir. Birinci şekil, çeşitli uzmanlık dallarındaki hekimlerin
bir araya gelerek bir ekip kurmaları ve beraberce sahip oldukları bir merkezde
hastalarına bakmaları, gerekirse birbirlerinden ve kurdukları laboratuvarlardan
yararlanmalarıdır. Bizdeki özel poliklinikler de aynı niteliktedir. Ancak Batı Avrupa’da,
bizdeki gibi hekimin poliklinik sahibi tarafından istihdam şekli yoktur, veya ihmal
edilecek kadar azdır. İkinci şekil, genel pratisyenlerin veya aynı daldaki uzmanların
bir araya gelerek hasta muayene ve tedavisinde işbirliği yapmalarıdır. Gece hastaya
çağrılma, hafta sonu ve yıllık tatillerin ayarlanabilmesi bakımından bu uygulama
genellikle hekimler tarafından istenen bir şekildir. Bu sistem, mesleki konularını
grup arkadaşlarıyla kolaylıkla tartışarak hekime gelişme olanağı da
sağlamaktadır. Avrupa’da hükümetler ve sigorta idareleri de grup pratiğini teşvik
etmektedir. Bir yandan kendi istedikleri, öte yandan gördükleri teşvik nedeniyle Batı
Avrupa ülkelerinde grup pratiği hekimler arasında hızla yayılmaktadır. Danimarka’da
ilk basamak hasta bakım hizmetinde çalışan hekimlerin yüzde 40’ı grup
pratiğindedir. Çeşitli ülkelerde Tıp Fakültelerinde yapılan anketlerde, öğrencilerin
yüzde 50-80’i mezun olduktan sonra grup pratiğine katılacaklarını belirtmişlerdir.
Buna karşılık, geleneksel “tek başına çalışan hekim” modelini koruyan ülkeler
de (Örnek: Hollanda) vardır.
Grup pratiğinde hekim ve sigorta idareleri
arasında ilişki tek başına çalışan hekimlerde olduğu gibidir. Hasta ve hekim
ilişkisi de aynıdır. Ancak hasta hekimi seçerken, o hekimin bulunmadığı zaman
hastalanırsa o gruptaki bir diğer hekim tarafından muayene ve tedavi edileceğini
önceden bilir ve kabul eder.
c-Sağlık Merkezleri ve Hastane Poliklinikleri:
Batı Avrupa’da İsveç, Finlandiya ve Avusturya’da, Doğu Avrupa’da Sosyalist blok
ülkelerinde ilk basamak hasta bakım hizmetinde ağırlık sağlık merkezlerinde ve
hastane polikliniklerindedir. Buralarda hekimler sabit maaşla çalıştırılır.
Sağlık merkezine veya hastane polikliniğine gelen hastaların, genellikle hekim seçme
hakkı yoktur. Muayene ve tedavileri o gün görevli olan hekim tarafından yapılır.
Batı Avrupa ülkelerinin çoğunda ilk basamak hasta muayene ve tedavisi, hastane
polikliniklerinde yapılmaz. Hastanelerde ancak, ilk basamak hekimlerinin yolladığı
hastalara bakılır. Batı Almanya’da konsültasyon hizmeti için dahi hastanede
poliklinik hizmeti yoktur. Sağlık merkezlerine gelince; sağlık merkezleri, hükümet
veya sigorta idarelerinin kurduğu ve hekimlerin ücretle istihdam edildiği tedavi kurumu
diye tanımlanırsa, bu model örgütlenme, yukarıda belirtilen üç ülke dışında
Batı Avrupa’da yaygın değildir.
6.İkinci
Basamak Hasta Bakımı:
İkinci basamak
hasta bakım kurumları hastahanelerdir. Avrupa’da hastahanelerin sahibi genellikle kamu
sektörü veya kâr amacı gütmeyen kurumlardır. Batı Avrupa ülkelerinin çoğunda
hastahane hizmetlerinde örnek alınması gereken husus, kamu sektörü hastahanelerinde
bile, her hastahanenin belirli standartlara uymak şartıyla bağımsız olarak yönetilen
kuruluşlar olmasıdır.
Batı Avrupa’da
hastahane hizmetlerini örgütlemede görülen yeni gelişmeler ulaşım kolaylığı
elverdiği oranda küçük hastahaneleri kapamak ve 200-400 yataklı genel hastahaneler kurmaktır. Eskiden önemli olan özel dal
hastahaneleri gittikçe azalmakta, ruh hastalıkları servisleri bile genel hastahanelerin
içine alınmaktadır. Avrupa ülkelerinde hastahanelere acil vakalar dışında
genellikle ilk basamak hekimleri tarafından gönderilen hastalar yatırılır. Bazı
ülkelerde (Örnek: Batı Almanya ) ilk basamak hekiminin hastahaneye yatırılmak üzere
yolladığı hastayı hastahane yatırmak zorundadır. Hastahanede boş yatak yoksa,
hastahane hastaya çevre hastahanelerde yer bulur.
Hastahanelerin
finansmanı ya doğrudan hükümet bütçesinden sağlanır (Örnek:İngiltere) veya
sigorta idareleri varılan anlaşmaya göre, her hasta için ödeme yapar. Avrupa’da
sigorta idareleri Amerika Birleşik Devletlerin’den farklı olarak, hastahanelere
hastaya yapılan her hizmet için ayrı ücret ödemez. Her hastanın yattığı gün
için , ortalama bir ücret ödenir. Bunun dışında çok pahalı araç ve müdahaleler
için ek ödeme yapılır. Ödenecek ücretler , hastahaneler ve sigorta idareleri tarafından
saptanır. Avrupa’da hastahane harcamalarının Amerika Birleşik Devletleri’ne
kıyasla çok düşük olmasının önemli nedenlerinden biri budur.
Batı Avrupa
ülkelerinde, kâr amacı güden özel hastahaneler de vardır. Bunlar, Hastahane
ücretini kendi ödeyen zenginlere hizmet eden ve ülkelerin toplam hastahane hizmetleri
yanında ihmal edilecek kadar, küçük bir yer tutan kurumlardır.
Avrupa’da
hastahane hekimleri genellikle uzman
hekimlerdir. Küçük Hastaneler arasında genel pratisyenlerin hekimlik yaptığı
hastaneler de vardır. Hastahanelerde hasta bakımı genellikle sadece o hastahane
hekiminin görevidir. Bazı yerlerde hastahane hekimi olmayan hekimler de, hastahanelerde
hastalarını kabul edebilirler. Ancak bu fazla yaygın bir sistem değildir. Hastahane
hekimleri hastanelerde tüm süre veya yarı süre çalışırlar. Bunlara ücret ödeme
sistemi, ilk basamak hekimlerinden farklıdır. Hastane hekimleri belirli bir aylık ve ek
çalışma ücreti alırlar. Genellikle hastahane hekimleriyle ilk basamak hekimleri
arasında büyük gelir farkı yoktur. Batı Almanya’da genel pratisyenlerin gelirleri,
hastahanedeki uzman hekimlerden fazladır.
7.Kişiye
Yönelmiş Koruyucu Hizmetlerle İlk Basamak Hasta Bakım Hizmetlerinin Birlikte Yürütülmesi
:
Çağdaş sağlık yönetiminde görülen eğilimlerden
biri, kişiye yönelmiş koruyucu hizmetlerle ilk basamak hasta bakım hizmetinin birlikte
yürütülmesidir. Bu ilk basamak hekimlerinin kişiye yönelmiş koruyucu hizmetleri,
evde hasta takip ve bakımıyla görevli ziyaretçi hemşirelerin (visiting nurse) halk
sağlığı hemşireliği ve halk sağlığı hemşirelerinin de evde hasta takip ve
bakımı hizmetlerini de yürütme görevini yüklenmeleri suretiyle olur. Bu çeşit
örgütlenmenin başarılı olabilmesi için hekim ve hemşirelerin sıkı bir işbirliği
yapmaları gerekir. Bu şekil örgütlenme modellerinden biri, yukarıda işaret edildiği
gibi, aile hekimlerinin veya kişinin kendisi için seçtiği hekimin yalnız tedavi
hizmetlerini değil, kişiye yönelmiş koruyucu hizmetleri de yüklenmesi modelidir. Bu
modelde hekim ücretini aileden (veya sağlık hizmetini yüklendiği kişiden ), sigorta
idaresinden veya hükümetten alabilir. Bu modelin diğer örnekleri ülkemizde sosyalleştirilmiş
sağlık hizmetlerinde öngörülen sağlık ocakları ve İsveç’te kırsal bölgede
bir hekim iki hemşire-ebeden oluşan sağlık üniteleridir.
Tedavi ve koruyucu hekimlik hizmetini
yürütmekte görevli sağlık merkezleri de bu modele örnek teşkil eder. Ancak ,
sağlık merkezlerinin her iki hizmeti de (koruyucu hizmet ve evde hasta takibi)
başarıyla yürütmesi için, kendi bölgesindeki evleri belirli bir program altında
gezen ve orada yaşayanları daimi gözetim altında tutan, hasta bakımı ve koruyucu
hekimlik hizmetini yürütmekle görevli hemşirelere ihtiyaç vardır.
Çekoslavakya’da
tedavi ve koruyucu hekimlik hizmetini yürüten sağlık merkezleri bu iki
hizmeti birlikte yürütme modelinin örneklerindendir. Bu merkezler ortalama 4000 nüfusa
hizmet eder. Merkezlerde bir iç hastalıkları uzmanı, bir çocuk sağlığı ve
hastalıkları uzmanı, bir kadın hastalıkları ve doğum uzmanı ve bir diş hekimi
çalışır.
Kişiye yönelmiş koruyucu hizmetlerle ilk
basamak hasta bakım hizmetlerinin bir arada yürütülmesi özellikle az gelişmiş
ülkeler için önemli ve zorunludur. Ancak bu ülkelerde örgütlenmede en önemli sorun,
hekim, hemşire ve ebe eksikliğidir. Bu sorunu çözmek için en akılcı yol, bu
ülkelerde hasta muayene ve tedavisinin sadece hekimlere ve ebelik, hemşirelik
hizmetlerinin sadece ileri ülkeler standardında mesleki eğitim görmüş ebe ve
hemşirelere hasredilmemesidir. Hekim, hemşire ve ebelerin görevlerinin daha düşük
düzeyde eğitim görmüş kişilere devredilmesi zorunluğu vardır. Az gelişmiş
ülkeler arasında sağlık sorununu büyük başarıyla çözen Çin Halk Cumhuriyeti’dir.
Çin yöneticileri, pragmatik bir yoldan hareket etmişler ve kırsal bölgelerde
köylüler ve fabrikalarda işçiler arasında seçmiş oldukları kimselere iş
zamanları dışında hasta muayenesi, en sık görülen hastalıkların nasıl tedavi
edileceği, ilk yardım, ebelik, küçük cerrahi müdahaleler, aile planlaması, klinik
uygulamaları ve koruyucu hekimlik hizmetleri konularında eğitim yapmışlar, ve bu işçi
köylülere sağlık hizmetleri yürütme yetkisi vermişlerdir. Çıplak ayaklı doktor
(barefoot doctor) veya köylü doktor (peasant doctor) adı verilen bu yardımcı hekimler
tıp fakültesi mezunu hekimlerin yönettiği sağlık merkezleriyle işbirliği yapmakta
ve merkezlerdeki hekimler, bu yardımcı hekimleri devamlı olarak hizmet başında
eğitmektedirler. Çıplak ayaklı doktorlar, kendilerinin tedavi edemeyecekleri
hastaları ayırmakta ve bunları bağlı oldukları sağlık merkezlerine yollamaktadır.
Çin Halk Cumhuriyeti’nde köy ve şehirlerde halk tababeti uygulayıcılarına da
yardımcı hekim eğitimi yapılmıştır. Bunlar da sağlık örgütlerinde yardımcı
hekim gibi çalıştırılmaktadır. İlaç sorununa gelince; Çin’de gerekli batı ilaçları
kullanılmakta beraber otlardan yapılan halk ilaçlarının kullanılması da
desteklenmektedir. Bu yolla hükümetin ilâç harcaması, en alt düzeyde
tutulabilmektedir. Çin Halk Cumhuriyeti’ni son yıllarda gezen ve Çin’i eskiden
bilen Batılı ve Amerikalı hekim ve hemşireler, Çin’in sağlık ve aile planlaması
alanında kazandığı başarının hayret verici olduğunu belirtmektedirler.
8.Laboratuvar
Hizmetlerinin Örgütlenmesi:
Laboratuvar hizmetleri tedavi ve koruyucu
hekimlik hizmetlerinden ayrı, fakat bu hizmetlerin en çok muhtaç olduğu mesleki destek
hizmetidir. Biz bu tebliğde konumuzun dışında olan laboratuvar hizmetlerini
örgütlemenin önemini ve örgütlenmeyle ilgili bazı konulara değinmekle yetineceğiz.
a-Laboratuvar Hizmetlerinde en önemli konu,
özellikle ülkemiz için, laboratuvar personeli yetiştirme sorunudur. Gelişmiş
ülkeler bu sorunu laboratuvar hizmetlerinde görevi büyük ölçüde hekimlerden alıp
hekim olmayan yüksek eğitim görmüş laboratuvar uzmanlarına devrederek çözmüştür.
b-Hastahaneler
için en başarılı örgütlenme modeli, laboratuvar hizmetlerini biyokimya,
bakterioloji, hematoloji, sitoloji gibi laboratuvar dallarında hizmetin klinik yönü ve
kullanılan laboratuvar yöntemlerinin değeri konularında da eğitim görmüş
patologların (klinik patolog, clinical pathologist) yönetiminde toparlamaktadır. Klinik
patologların hekim olması zorunluluğu vardır. Diğer laboratuvar dallarında hizmet
klinik patologun denetiminde hekim olmayan
laboratuvar uzmanları ve onlara yardım eden teknisyenlerle yürütülebilir. Bu
örgütlenme modeli, hekim sıkıntısı çeken az gelişmiş ülkeler için zorunludur.
c-Laboratuvar hizmetlerini geliştirmek için,
çeşitli sağlık kurumlarında (sağlık
ocakları , sağlık merkezleri, küçük ve büyük hastahaneler gibi) hangi analizlerin
yapılabileceğinin, standart analiz yöntemlerinin saptanması ve çeşitli seviyedeki
laboratuvarlar arasında işbirliğinin saptanması gereklidir.
d-Ülkemizde olduğu gibi, laboratuvar
hizmetlerini sıfırdan başlayarak kuracak ülkelerin hasta tedavi ve kişiye yönelmiş
koruyucu hekimlik hizmetleri için yarı laboratuvarlar kurması insangücü ve malzeme
israfına sebeb olacağından bu iki hizmet için bir tek laboratuvar kurulabilir.
e-Çeşitli kuruluşlarda çalışan personelin
yetiştirilmesi ve denetimi, küçük laboratuvarlarda yapılamayan tiplendirme, virolojik
muayeneler gibi hizmetlerin yürütülmesi için de enstitüler kurulmalıdır.
9.Sonuç:
Tedavi ve Koruyucu hekimlik hizmetlerinin
örgütlenme modeli ne olursa olsun hizmette başarının temel şartları şunlardır:
a -Model Ülkenin olanaklarına ve şartlarına
uygun olmalıdır,
b-Tesisler, hekim ve diğer sağlık personeli
sayıları nüfusa oranla yeterli olmalıdır,
c- Sağlık hizmeti, hizmetten halkın en kolay
yararlanacağı tarzda örgütlenmelidir,
d- Kamu sektöründe çalışan personelinin
işbaşında sürekli denetimi sağlanmalıdır,
e- Denetim, eksikleri saptama, eğitim,
destekleme ve teşvik amacıyla yapılmalıdır,
f-Hizmetler mutlu bir azınlığa en yüksek
düzeyde hizmet götürecek bir düzeyde değil, tüm halkın eşit ölçüde yararlanacağı
şekilde örgütlenmelidir,
g-Sağlık Hizmeti yeterli bir düzeyde
tutulmakla beraber, maliyeti en düşük olan model bulunmalı ve seçilmelidir,
h- En alt kademedeki birimden en üst kademedeki birime kadar, -örneğin gezici halk sağlığı hemşiresinden
tıp merkezlerine kadar- tüm personelin verimli iş birliği yapacak, birbirini
destekleyecek ve tamamlayacak biçimde örgütlenmesi sağlanmalıdır.
Yukarıda sayılan 8 başarı şartına bir
dokuzuncunun da eklenmesi gerekir. Bu da yönetimin yeterli olmasıdır. Ülkemizde sağlık
hizmetlerinde istenen ve beklenen gelişmenin sağlanamamasının en önemli nedeni -hatta
denebilir ki tek nedeni- yönetimin yetersizliğidir. Bu yargıda şu veya bu bakanın
veya yöneticinin bilgisizliği, beceriksizliği veya iyi niyet sahibi olmaması
kastedilmemektedir. Kişi olarak yöneticilerin hizmeti etkiledikleri kesin olmakla
beraber, sorunun temel nedeni toplumsaldır. Çünkü yöneticiler de bu toplumun
ürünleridir. Ancak bunun yöneticiler için bir özür olmaması gerekir. Yöneticilerden,
özellikle gelişmekte olan ülkelerde toplumu eğitmeleri, toplumun gelişmesine yön
vermeleri ve halk yararına çalışmayan baskı gruplarına karşı koymaları beklenir.
Sistemin bütünlüğünü ve sistemin parçaları arasındaki karşılıklı etki ve
bağlılıkları kavrayan, güçlü çıkar gruplarına karşı halkın yararına karar
verebilen ve bu kararı uygulayabilecek gücü olan bir yönetim her hizmette olduğu gibi
sağlık hizmetinde de başarıyı sağlar.
Yararlanılan
Kaynaklar
1. Team Work for World Health: Editör: G.Wolstenholme and M.O’Connor,
J.And A.Churchill , 1971
2. Medical Care in Developing Countries: Editör: M.King, London
1966
3. Auxillaries in Health Care: N.R.E.Fendall, The John Hopkins
Press, Baltimore and London, 1972
4. Health Services in Europe:Regional Office for Europe, World
Health Organization, Euro 119, Copenhagen 1965
5. World Health Sitiation : First Report 1954-1956, Second report
1957-1960, Third report 1961-1964, Fourth report 1965-1968, World Health Organization,
Geneva
6. Future Organization of Medical Practice in Europe : E.Aujaleu,
P.Backer, N.H. Fişek and G.H. Grant, Council of Europe, Strasbourg 1973
7. Health Manpower Planning in Turkey, C.E.Taylor, R.Dirican and
K.Deuschle, The John Hopkins Press, 1967
8. Sağlık idaresinde Modern Eğilimler : N.H.Fişek, Milli Türk
Tıp Kongresi 1968 yayınında
9. Türkiye’de Sağlık Hizmetlerinin Geliştirilmesini
Engelleyen Faktör , N.H.Fişek, 1970 Ttürk Tabibleri Birliği Yıllığı
10. Halk Sağlığında 50 yıl : N.H.Fişek ve M.R.Dirican, IV.
Bilim Kongresi Tebliğleri 1973 içinde, Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu ,
Tıp Araştırma Grubu Yayını No.217,1974
11. Etimesgut Sağlık Bölgesinin 1967, 1968 ve 1969 Yılları
Faaliyet Raporu, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, Toplum Hekimliği Enstitüsü
1970
12. Etimesgut Sağlık Bölgesinin 1970-1972 Yılları Faaliyet
Raporu, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi,
Toplum Hekimliği Enstitüsü 1973
* Türkiye Tıp
Akademisi Mecmuası, 9:sayı:3, 1974
* Bu metinde yardımcı sağlık, personeli terimi para-medikal
personel anlamına kullanılmıştır.
|