Türkiye’de Sağlık
Hizmetlerinin Geliştirilmesini Engelleyen Faktör*
1.Giriş:
Ülkemizde her
hekimin ve her sağlık yöneticisinin halka en yüksek seviyede sağlık hizmeti
yapılmasını istediğinden şüphe etmeye kimsenin hakkı yoktur. Bununla beraber bu
isteğin gerçekleşmediği de herkesçe bilinen bir hakikattir. Ne için halkımıza
layık olduğu sağlık hizmetini götüremiyoruz? Bu soruyu cevaplandırmaya geçmeden
önce teorik çerçeveyi vermekte yarar vardır. Bu konuda teorik çerçeve, sağlık
hizmetlerini etkileyen alt yapı faktörleri ve dünya ölçüsünden sağlık idaresinde
bilimsel yönden kaydedilen gelişmelerdir.
Ülkemizde sağlık
hizmetlerinin geliştirilmesini önleyen alt yapı faktörleri şunlardır:
a- Hekimlerin yurtiçinde gerektiği şekilde
dağılmamış olması,
b- Hemşire ve ebe gibi yardımcı sağlık
personelinin sayısının çok yetersiz oluşu,
c- Hekim, ebe ve hemşirelerin toplum içinde
koruyucu sağlık hizmetlerini ve evde hasta tedavisini bir ekip halinde yürütecek
şekilde yetiştirilmemiş olmaları,
d- Halkın, özellikle köylülerin büyük bir kısmının
hastalandıkları zaman -ağır hastalık durumları hariç- hekime başvurmamaları ve
hastalıktan korunmak için verilen öğütleri uygulamamaları,
e- Halkın büyük çoğunluğunun sosyo-ekonomik
seviyesinin düşük olması,
f- Sağlık idaresinin çok dağınık ve
verimsiz oluşudur.
İkinci Dünya Harbini izleyen dönemde sağlık
idaresi ilkelerinin harp öncesine kıyasla çok değiştiğini görüyoruz. Bu değişmenin
nedenleri şu üç nokta üzerine toplanabilir:
a- Hekimlik Felsefesindeki Değişme:
Zamanımızda tıp düşünürleri tedavi hekimliği, koruyucu hekimlik ve sosyal hekimlik
görüş ve uygulamalarının bir bütün içerisinde birleştirilmesi eğilimindedirler.
Bu görüş tıpta tümcü (holistic) felsefe diye adlandırılmıştır (1, 2, 3).
Dilimize toplum
hekimliği olarak çevrilen tümcü hekimlik felsefesinin temel ilkeleri şunlardır:
(1) Bir kimse -hasta olsun veya olmasın- doğumundan ölümüne
kadar sürekli olarak hekimin gözlemi altında olmalıdır. Hekim, sağlığından
sorumlu olduğu kişileri hastalıktan korumak için herşeyi yapmalı buna rağmen
hastalanırsa onu tedavi etmelidir.
(2) Hekim kişileri hastalandıkları zaman tedaviden çok, onları
hastalıktan korumaya önem vermelidir.
(3) Hekim kişileri çevresiyle bir bütün olarak düşünmeli ve
ele almalı, hastalık sebeplerini iyi bilmeli ve çevredeki olumsuz faktörleri ortadan
kaldırmaya çaba harcamalıdır.
(4) Hekimlik -daha geniş anlamıyla sağlık hizmeti- bir hekimin
yapacağı hizmet olmaktan çıkmış, çeşitli sağlık mensuplarının bir ekip halinde
yürüteceği bir hizmet niteliği kazanmıştır. Bu ekibin önderi hekimdir. Bu nedenle
hekim hastalıkları teşhis ve hastaları tedavi yanında, ekip önderliği görevi için
de kendisini yetiştirmeli ve bu sorumluluğu da almalıdır.
b- Sosyal
Şartlarda Değişme: İkinci Dünya Harbi’ni takip eden yıllarda kaydedilen en önemli
sosyal değişme insanların yaş, cins, ırk ve sosyo-ekonomik durum farkı olmaksızın,
eşit şekilde sağlık hizmetlerinden faydalanmasının insanların temel haklarından
oluşunun kabul edilmesidir.(4, 5)
c- Sık Görülen
Hastalık Çeşitlerinde Değişme: Zamanımızda birçok ülkede sağlık idarelerinin
başarılı hizmetleri sonunda bulaşıcı hastalıklar asgariye indirilmiş ve hatta
bazılarının kökü kazınmıştır. Bunun sonucu olarak da hayat süresi uzamış ve
sahneye daha ziyade yaşlılarda görülen romatoit artrit, diyabet, hipertansiyon ve
kanser gibi kronik hastalıklar hakim olmuştur. Bu hastalıklarla savaşta temel yöntem
hastalıkların erken teşhis ve tedavisidir. Bu hastalıklardan birçoklarının
tedavisinde de evde-ayakta tedavi hastane tedavisi kadar önemlidir.
Yukarıda
verilen teorik çerçeveden sonra ülkemizde son on yıl içinde sağlık hizmetlerini
geliştirmek için harcanan çabalara değinmek gerekir. Bu çabalar arasında sağlık
hizmetlerinin sosyalleştirilmesi ve Beş Yıllık Kalkınma Planı en önemli olanlardır.
Sağlık hizmetlerinin sosyalleştirilmesi hakkındaki kanun tasarısı ve Beş Yıllık
Kalkınma Planlarındaki sağlık programı hazırlanırken yukarıda belirtilen teorik
çerçeve esas alınmıştır (6, 7, 8).
Bu noktada akla
gelen bir soru, teorik çerçeveye uygun olan bu plan ve örgütlenmenin gerçekten başarı
şansı var mı idi? Bu sorunun cevabını 1966-1969 yılları arasında Etimesgut
Sağlık Bölgesinde yapılan uygulamalar vermektedir.
2.Etimesgut
Sağlık Bölgesindeki Gözlemler:
Hekimliğin
-daha geniş bir deyimle- sağlık hizmetlerinin amacı ölümleri azaltarak insanların
hayat süresini uzatmak ve kişilerin iş verimini arttırmaktır. Bu nedenle sağlık
hizmetlerinin değerlendirilmesinde geçerli ölçüt ölüm oranları -özellikle bebek
ölüm oranı- ve beklenen hayat süresidir. Tablo:1 de Türkiye’de doğum ve ölüm
oranlarıyla beklenen hayat süresinin diğer ülkelerle kıyaslanması görülmektedir.
Bu kıyaslama, Türkiye’de sağlık hizmetinin Batı ülkelerinden çok geri olması bir
yana, milli gelirleri ve gelişmişlik düzeyleri bizden geri olan birçok ülkelerden de
yetersiz olduğunu göstermektedir.
Tablo:1- Çeşitli Ülkelerde Doğum Ve Ölüm Oranları
(En son
Bilinen Veriler, 15, 17, 18)
|
Kaba Doğum Oranı
|
Kaba Ölüm Oranı
|
Bebek Ölüm Oranı
|
5 Yaştan Küçük
Çocuk Ölüm Oranı |
Ana Ölüm Oranı
|
Doğuşta
Hayat
|
Beklenen
Süresi (yıl)
|
Ülkeler |
(Binde) |
(Binde) |
(Binde) |
(Yüzde) |
(Onbinde) |
Kadın |
Erkek |
Türkiye |
40 |
15.0 |
153 |
53.6 |
15* |
54.9 |
İsveç |
16 |
10.0 |
14 |
2.6 |
2 |
75 |
71 |
İspanya |
22 |
8.7 |
38 |
10.8 |
6 |
71 |
67 |
Çekoslovakya |
17 |
9.6 |
21 |
4.5 |
4 |
74 |
70 |
Kolombiya |
44 |
11.4 |
83 |
49.2 |
25 |
46 |
44 |
Arjantin |
22 |
8.4 |
60 |
- |
- |
69 |
63 |
Taivan |
34 |
5.7 |
24 |
25.7 |
8 |
66 |
61 |
Seylan |
34 |
8.6 |
34 |
33.5 |
30 |
- |
- |
* Yalnız
İl ve İlçe Merkezlerinde
Şimdi de
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi ile Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı’nın
tıp öğrenci eğitimi ve toplum araştırmaları için 1966 yılından beri Etimesgut Bölgesinde
birlikte yürüttükleri sağlık hizmetinin bölgedeki sağlık seviyesini nasıl
etkilediğini Benli’nin çalışmalarına dayanarak gözden geçirelim (9). Bu bölgede
iki kasaba ve 83 köy vardır. Bölgenin toplam nüfusu 56.000 dolaylarındandır. Bölgede
7 sağlık ocağı, bunlara bağlı 24 sağlık evi ve Etimesgut kasabasında Hacettepe
Üniversitesi tarafından 1968 Nisan ayından beri işletilen 50 yataklı bir hastane
vardır. Bölge Başkanlığı, hastane ve ocaklarda çalışan 13 hekim, 1 diş hekimi, 1
eczacı, 20 hemşire (12 tanesi hastanede), 11 sağlık memuru, 26 köy ebesi ve 9
sekreter vardır. Bu bölgede sağlık hizmetlerinin yürütülmesinde, Sağlık ve Sosyal
Yardım Bakanlığının sağlık hizmetlerinin sosyalleştirilmiş olduğu bölgeler
için kabul ettiği standartlara uyulmaktadır. Sağlık ocakları ve hastane, bölgenin
sağlık hizmet ihtiyacını hemen tamamen karşılamaktadır. 1969 yılında sağlık
ocaklarında 50.262 hasta muayenesi, 2001 doğum yapılmıştır. 1-12 yaş grubundaki
çocuklarda tüberküloz, difteri, boğmaca, tetenos, çocuk felci ve çiçeğe karşı
bağışıklanmış olanların oranı yüzde doksanının üzerindedir. 3-12 yaş
grubundakilerin yüzde doksanı da tifoya karşı aşılıdır. Gebelerin hepsi aksaksız
olarak tetanosa karşı aşılanmışlardır. Hastanede yapılan büyük ameliyat sayısı
331, doğum sayısı 308, hasta muayene sayısı 6162, laboratuvar muayenesi 12382
(Kliniklerin rutin kan sayımı, formül ve idrar muayeneleri hariç), diş muayenesi 4140
dır. Bir yıl içinde yatarak tedavi edilen hasta sayısı da 1784 tür. Hasta gün sayısı
toplamı 14252 dir. Bölge araştırma bölgesi olduğu için hastalık, ölüm ve ölüm
sebepleriyle ilgili istatistiklerin doğru olarak tutulmasına özellikle önem
verilmektedir.
Tablo:2’de
Etimesgut’ta kaba ölüm oranının binde 8.8’olduğu görülmektedir. Bu Türkiye
ortalamasının altında olmak bir yana sağlık tesis ve imkanları bakımından en ileri
düzeyde olan üç büyük şehrimiz seviyesinin altındadır. Durum bebek ölüm oranları
için de hemen hemen aynıdır. Bebek ölüm oranı Etimesgut bölgesinde binde 110,
Türkiye ortalaması binde 153, Orta anadolu köylerinde ortalama binde 251, Ankara,
İstanbul ve İzmir kentlerinde binde 106’dır. Etimesgut bölgesinde ana sağlığı
hizmetleri ise ana ölümleri yönünden ileri ülkelerle kıyaslanacak düzeydedir.
Etimesgut bölgesinde 1966-1969 yılları
arasında difteri ve tetanos vakası görülmemiş, sporadik olarak yılda ortalama 30
boğmaca görülmüştür. Bölge halkı tüberküloz yönünden mikrofilmle taranmıştır.
Bölgede tüberküloz prevalans oranı yüzde 0.6 bulunmuştur. Bu sayı Türkiye için
çok düşük bir sayıdır. Etimesgut bölgesinin 1966 dan önce istatistikleri bulunmadığından
sağlık hizmetlerinin sosyalleştirilmesinin etkisini kesin olarak göstermek mümkün değildir.
Bununla beraber 1966-1969 yılları arasında bebek ölüm oranlarının hızla düşüşü
sağlık seviyesinde önemli değişiklik olduğunun bir delilidir. 1960 yılında
sağlık hizmetlerinin sosyalleştirilmesi planlanırken öngörülen uygulama Türkiye’nin
her yerinde Etimesgut sağlık bölgesi seviyesinde bir hizmetin yapılmasıydı.
Tablo:2- Etimesgut Bölgesinde Ve Türkiye’nin Diğer Seçilmiş
Bölgelerinde Ve Şehirlerinde Doğum Ve Ölüm Oranları (9, 15, 16)
Bölgeler-Şehirler
|
Yıl
|
Kaba Doğum Oranı (Binde)
|
Kaba Ölüm Oranı (Binde)
|
Bebek Ölüm Oranı (Binde)
|
5 Yaştan Küçük
Çocuk Ölüm Oranı (Yüzde) |
Ana Ölüm Oranı On (Binde)
|
Doğuşta Beklenen Hayat Süresi (yıl)
|
Türkiye |
1967 |
40 |
15.0 |
153 |
53.6 |
15* |
54.9 |
Ankara,
İstanbul, İzmir şehirleri |
1968
|
26 |
11.0 |
106 |
29.5 |
- |
58-62** |
Orta Anadolu
Köyleri |
1968 |
53 |
22.0 |
215 |
67.0 |
- |
48.3 |
Orta Anadolu
Şehir ve Kasabaları |
1968 |
35 |
11.0 |
116 |
47.6 |
- |
55.5 |
Batı
Anadolu Köyleri |
1968 |
36 |
15.0 |
142 |
43.7 |
- |
54.4 |
Batı
Anadolu Şehir ve Kasabaları |
1968 |
27 |
11.0 |
149 |
39.5 |
- |
57.3 |
Etimesgut Bölgesi |
1969 |
35 |
8.8 |
110 |
52.5 |
5* |
Kadın: 57.7
Erkek: 55.9 |
* Türkiye’de
Ana Ölümü Oranı İl ve İlçe Merkezlerine aittir. Etimesgut Bölgesindeki 4 Yılın
Ortala masıdır.
** Ankara 58,2 Yıl, İstanbul 60.5, İzmir 62.4 Yıl.
3.Sağlık
Hizmetinde Başarısızlık Nedeni:
Sağlık
hizmetlerinin sosyalleştirilmesi teorik çerçeveye uyduğuna ve Türkiye’de başarı
ile uygulandığına göre sağlık hizmetlerini geliştirmek için takip edilecek yol açık
ve seçiktir. Gerçekten 1961 yılından bugüne kadar birbirlerini izleyen iktidarlar bu
sistemi benimsemiş ve hükümetlerin sorumlu üyeleri bu sistemin memlekette sağlık
hizmetlerinin geliştirilmesinde tek çıkar yol olduğunu beyan etmişlerdir.(10,11 ve
12) Bu duruma göre “Türkiye’de Sağlık Hizmetlerinin gelişmesini önleyen faktör
nedir?” sorusu yerine, “Türkiye’de sağlık hizmetlerinin sosyalleştirilmesini
önleyen faktör nedir?” sorusunu sormak gerekir. Birçok kimse, sağlık hizmetlerinin
sosyalleştirilmesinin başarılamamasının nedeni olarak, bu hizmeti yürütmek için
yeter sayıda hekim ve diğer sağlık personelinin bulunmadığı, Türkiye’nin mali
imkanlarının bu yükü kaldıramayacağı ve sağlık tesislerinin yetersizliğini göstermektedir.
Sağlık hizmetlerinin doğudaki uygulamalarına bakılarak yapılan: “Yol, su, okul
olmadan köylere sağlık hizmeti götürülemez” gibi tenkitler sistemin hatasını
değil doğunun imkansızlıklarını yansıtmaktadır. Bu nedenle bunların
tartışılması gereksizdir. Şimdi, başarılı olan Etimesgut uygulamasının
verilerinden faydalanarak personel ve finansman gibi
imkansızlıkların geçerli bir iddia olup olmadığını tartışalım.
a- Sağlık Personeli: Sağlık ocaklarında
hizmette öncelikle tamamlanması gereken personel hekim ve köy ebeleridir. Etimesgut
bölgesinde 56.000 nüfusa 8 sağlık ocağı hekimi hizmet etmektedir. Türkiye’nin
nüfusu bugün 35 milyon olduğuna göre bütün Türkiye’nin sağlık ocakları hizmete
girse bu hizmeti yürütmek için 4.800 hekime ihtiyaç vardır ve bunlardan ancak 3.200 köylerde
çalışacaktır. Sağlık Bakanlığının 1970 mali yılı bütçe raporuna göre halen
Türkiye’de 15.000 den fazla hekim meslek icra etmektedir(13). Tıp Fakültelerinin yılda
mezun sayısı ise 700-800 arasındadır. Bu duruma göre hekim sayısının
sosyalleştirme programını yürütmekte yeterli olmayacağı iddiası kabul edilemez.
Uygulamalar hizmetin seviyesinin yükseltilmesinde
köy ebelerinin katkısının gerçekten çok önemli olduğunu göstermektedir. Etimesgut
bölgesinde 2000 kişiye bir köy ebesi düşmektedir. 1969 yılında Türkiye’de mevcut
köy ebesi sayısı 5621 idi(13). Bu duruma göre 6000 kişiye bir ebe düşmektedir. 1970
yılından sonra köy ebe okullarından her yıl mezun olacak köy ebesi sayısı 1600
civarındadır. Buna göre 1977 de ilk hedef olan 2000 kişiye bir ebe sağlanabilecektir.
Bu tarih Türkiye’nin bütün illerinde sağlık hizmetlerinin sosyalleştirilmesinin
tamamlanması için Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planında kabul edilen tarihtir. Bu
hedefe ulaşıldığı zaman nüfusu 400 den fazla olan her köye bir ebe atanmış olacak
ve nüfusu 400 den az köylerde hizmet, grup ebesi ile sürdürülecektir. Bu duruma göre
Türkiye’de nüfusun yüzde 85 i en azından diplomalı ebelerin hizmetine nail olmuş
olacaktır. Sağlık hizmetlerinin sosyalleştirilmesinde sağlık memuru sayısı hiçbir
zaman sınırlayıcı faktör olmamıştır. Hemşire ihtiyacına gelince bu sıkıntı
1923 yılından 1960 yılına kadar gelen hükümetlerin hemşire yetiştirilmesine
gereken ilgi ve önemi vermemelerinin sonucudur. 1960 dan sonra yapılan plan ve çalışmalar
hemşire yetiştirilmesini hızlandırmış olmakla beraber ihtiyacı karşılayacak
seviyede hemşire sağlanması için daha uzun yıllar geçecektir. Bununla beraber sağlık
ocaklarında hemşire ihtiyacı hiçbir zaman hastanelerin hemşire ihtiyacı
ölçüsünde değildir. Sağlık ocağı halk sağlığı hemşireliği hizmetlerinin
başarılı köy ebeleri arasından seçilerek yetiştirilenler tarafından yürütülmesinin
maksada daha da uygun olacağına burada değinmek gerekir.
b- Finansman: Sosyalleştirilmiş sağlık
hizmetlerinin finansmanının Türkiye hükümetinin bütçe imkanları içinde olduğu
bundan önceki bir yayında açıklanmıştı(14). Etimesgut Bölgesi uygulamaları bu
tahminin doğru olduğunu teyid etmektedir. Etimesgut sağlık bölgesinde 1968 yılında
kişi başına ortalama sağlık harcaması 26 TL’idi. Bu duruma göre sağlık
hizmetleri bütün yurtta sosyalleştirildiği, taşıt ve personel kadroları tamamen
doldurulmuş olduğu takdirde dahi şehir ve köylerde sağlık ocaklarının toplam
harcaması ancak 910 milyon lira olacaktır. Ülkemizde kamu sektörünün -hastaneler
dahil- 1969 yılı sağlık harcaması 1,5 milyar TL’dır. Bunun 900 milyon lirası da
Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı bütçesindendir. Bu duruma, göre değil 1977
yılında, bugün dahi sağlık Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı bütçesini tüm
bütçenin yüzde 3,9 undan 5.9’una çıkararak bütün Türkiye’de Etimesgut
bölgesinde olduğu gibi teşkilat kurma ve hizmet yürütme mümkün olur. 1965 yılında
Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı bütçesinin tüm bütçenin yüzde beşi olduğu
hatırlanırsa sağlık hizmetlerinin sosyalleştirilmesinde finansmanın da
kısıtlayıcı faktör olmadığı ortaya çıkar.
c- Sağlık Tesisleri: Etimesgut bölgesinde 50
yataklı hastane yüzde 90 yatak randımanıyla çalışarak 56.000 nüfusun hastane
ihtiyacını karşılamaktadır. Bu durum yabancı ülkelerden aktarılan 10.000 kişiye
en az 30 hasta yatağı standardının, sağlık hizmetleri sosyalleştirildiği takdirde,
Türkiye’de bugünkü yaş dağılımı ve hastalık çeşitlerine göre gereksiz olduğunu
göstermektedir. Etimesgut uygulamasına göre Türkiye’nin temel hastane yatağı
ihtiyacı yaklaşık olarak 30.000 dolaylarındadır. Halbuki bugün Türkiye’de mevcut
yatak sayısı 80.000 in üzerindedir.
4.Sonuç:
Etimesgut
bölgesinde yapılan gözlemler göstermektedir ki, bir bölgede sosyalleştirilmiş
sağlık hizmetleri planlandığı şekilde uygulanırsa, o bölgenin sağlık seviyesi
hızla yükselmekte ve sağlık hizmetlerinden herkes eşit olarak yararlanabilmektedir.
Etimesgut bölgesi seviyesinde bir sağlık hizmetinin yurt içinde dağıtılamamasının
nedeni personel, finansman ve sağlık tesislerinin yetersizliği değildir. O halde bu
hizmetin gelişmemesinin sebebi nedir? Hizmetin
geliştirilememesinin sebebi, yönetimin yetersizliğidir. Bu yargıda şu veya bu
bakanın veya yöneticinin bilgisizliği, beceriksizliği veya iyi niyet sahibi olmaması
kastedilmemektedir. Kişi olarak yöneticilerin hizmeti etkiledikleri muhakkak olmakla
beraber sorunun temel nedeni toplumsaldır. Çünkü yöneticiler de bu toplumun
ürünleridir. Ancak bunun yöneticiler için bir mazeret olmaması gerekir. Yöneticilerden
-özellikle gelişmekte olan ülkelerde- toplumu eğitmeleri ve toplumun gelişmesine yön
vermeleri beklenir. Ülkemizde sağlık hizmetlerinin gelişmesini etkileyen bazı
toplumsal faktörlere değinmekte yarar vardır. Toplumumuz aşırı derecede çıkarcıdır
ve bu eğilimi kontrol edebilecek mekanizma etkisizdir. Yaşadığımız toplumda;
gemisini kurtaran kaptan sayılmakta, kaynaklar toplumun yararına değil tek tek
kişilerin kişisel çıkarlarını azamiye vardırmak için kullanmakta; yöneticilik,
yetkisi olan herkesin her istediğini yapabilmesi anlamına gelmekte ve hizmetlere en güçlü
çıkar gruplarının isteklerine göre yön verilmektedir. Sağlık hizmetlerinin
sosyalleştirilmesi ile ilgili iki çıkar grubu vardır. Bu gruplardan biri kazancı iyi,
gelişmiş bölgelerde yerleşmiş ve hükümetin kendisine şimdiye kadar verdiği
imkanları kaybetmek istemeyen hekim grubu, ikincisi, mali imkanları hekime ücret ücret
ödeyerek öncelikle sağlık hizmeti elde etmeğe alışmış olan şehir ve kasabaların
ileri gelenleridir. 1963 yılından bu yana bu iki grup ile halka sağlık hizmeti götürmek
isteyenlerin mücadelesi devam etmektedir. Yönetimin bu mücadelede büyük kusuru -daha
doğru bir deyimle aczi- bu iki grubun baskısına karşı koymaması ve onların dümen
suyunda gitmesidir.
Sistemin bütünlüğünü ve sistemin parçaları
arasındaki karşılıklı etki ve bağlılıkları kavrayan, güçlü çıkar gruplarına
karşı halkın yararına karar verebilen ve bu kararı uygulayabilecek gücü olan bir
yönetim her hizmette olduğu gibi sağlık hizmetinde de başarıyı sağlar. Sağlık
hizmetlerinde başarı -halka götürülen bütün hizmetlerde olduğu gibi- yönetimi
geliştirecek objektif şartları hazırlamak ve yürürlüğe koymakla mümkündür.
Yararlanılan
Kaynaklar
1- Fişek, N.H.-Sağlık İdaresinde Modern Eğilimler XX Milli Türk
Tıp Kongresi Zabıtları (İstanbul, Eylül 1968)
2- Fişek, N.H.-Sağlık Yönünden İnsan ve Çevresi, Hacettepe
Üniversitesi Tıp Fakültesi Ders Notu Yayınları (1969)
3- Health Services in Europe, World Health Organization, Regional
Office for Europe, 1966
4- “Basıc Documents” Dünya Sağlık Teşkilatı Yayını, Dünya
Sağlık Teşkilatı Anayasası (sahife 1)
5- Türkiye Cumhuriyeti Anayasası (Madde 49)
6- Fişek, N.H.-An Example of Integrated Approach to Health Care:
Turkish National Health Service- Ciba Foundation Symposium (June 1970, İstanbul)
7- Fişek, N.H.-Health Planning in Turkey, Ann, Soc.Belge Med.Trop
48 (3), 381-392 (1968)
8- Fişek, N.H.-The Design and Evaluation of Health Plan in Turkey,
Presented in The Eight. Int. Cong.on Trop. Med.and Mal.(Teheran, Eylül 1968)
9- Benli, D.ve Fişek, N.H.-Etimesgut Sağlık Bölgesi 1967-1969 Yılları
Çalışmalarının Değerlendirilmesi (Hazırlanmakta 1967-68 Çalışmaları D.Benli
Tarafından Hacettepe Tıp Fakültesinde İhtisas Tezi Olarak verilmiştir.)
10- Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, Devlet Planlama
Teşkilatı yayını
11-İkinci
Beş Yıllık Kalkınma Planı, Devlet Planlama Teşkilatı yayını
12- Yusuf Azizoğlu, Kemal Demir ve Vedat Ali Özkan, Bütçe Görüşmeleri,
Meclis Zabıtları
13- S.S.Y.B.1970 mali Yılı Bütçe Raporu
14- Fişek, N.H. ve Köksoy, R.-Sağlık Hizmetlerinin
Sosyalleştirilmesinin Gerektirdiği Harcamalar ve Programın Finansmanı, Hıfzıssıhha
Okulu Yayını No.14 (1964)
15- Türkiye Nüfus Araştırması, Hıfzıssıhha Okulu
Yayınlarından (1967-69)
16- İl ve İlçe Merkezlerinde Ölümler (1968), Devlet İstatistik
Enstitüsü, Yayın No.599
17- World Health Sitution (1961-64), Dünya Sağlık Teşkilatı
Yayını
18- Demographic Year Book (1965), United Nations New York (1966)
* Türk Tabipler Birliği Yıllığı, Sayfa 7-16, 1970
|