Türkiye’de Sağlık
Hizmetlerinin Finansman Sorunları*
Türkiye’de sağlık
hizmetlerinin finansman sorunlarını inceleyerek bir yargıya varmak için, sağlık
harcamalarına etki yapan faktörleri ve muhtemel finansman kaynaklarını gözden
geçirmekte yarar vardır. Bu yazıda harcamaları etkileyen faktörler ve finansman
kaynakları incelendikten sonra, ülkemizde güncel konu olan sağlık sigortası
kurulması hususu tartışılacaktır.
1.Sağlık
Harcamalarını Etkileyen Faktörler:
Bir ülkede sağlık
harcamalarını etkileyen iki ana faktör vardır. Bunlardan biri, o ülkenin milli gelir
düzeyi, diğeri de halk ve hükümetlerin insan sağlığına verdiği önemdir. Dünya
Sağlık Örgütünün 1961-1963 yıllarında, ülkelerin sağlık harcamaları ve
sağlık hizmetlerinin finansman kaynakları hakkında yaptırdığı bir araştırma,(1)
ülkelerin sağlık harcamalarını birbirleriyle kıyaslama olanağı sağlamıştır.
Çeşitli ülkelerde kişi başına milli gelir ve sağlık harcaması konularındaki
bilgiler Tablo:1’de görülmektedir. Bu veriler bize halk ve hükümetin milli gelirden
sağlık hizmetlerine ayırdığı toplam payın yüzde 1 ile 5.4 arasında değiştiğini
göstermektedir. Genellikle kişi başına milli gelirleri düşük olan ülkelerde sağlık
hizmetine ayrılan payın az olduğu görülmektedir. Ancak, bu ülkeler arasında
sağlıklarına büyük önem veren Seylan (Sirilanka) ve Senegal gibi ülkeler de vardır.
Türkiye’de milli gelirden sağlığa ayrılan pay bilinmemektedir. Gelişmiş ülkeler
arasında sağlık hizmetlerine en fazla önem verenlerden biri olsaydık, 1969 yılında
sağlık harcamamızın 2.8 milyar TL olması beklenirdi.
Tablo:1 - Çeşitli Ülkelerde Kişi Başına Milli Gelir ve
Sağlık Harcaması
|
|
Kişi Başına |
|
Hükümetin Kişi
Başına |
|
|
|
Milli Gelir |
Tüm Sağlık
Harcaması |
|
Genel Hacaması |
Sağlık
Harcaması |
|
|
|
TL |
TL |
|
TL |
TL |
|
Ülkeler |
Yıl |
(1) |
(2) |
A |
(3) |
(4) |
B |
A.B.D. |
1961/62 |
21 285 |
766 |
3.6 |
4 971 |
348 |
7.0 |
İsveç |
1962 |
13 680 |
602 |
4.4 |
3 148 |
661 |
21.0 |
İngiltere |
1961/62 |
10 620 |
446 |
4.2 |
2 217 |
439 |
19.8 |
Fransa |
1963 |
9 711 |
475 |
4.9 |
2 830 |
532 |
18.8 |
İsrail |
1961 |
9 378 |
563 |
5.4 |
1 544 |
139 |
9.0 |
Venezüella |
1962 |
4 923 |
226 |
4.6 |
877 |
221 |
25.2 |
Yugoslavya |
1961 |
2 097 |
103 |
4.9 |
465 |
99 |
21.3 |
İran |
1961 |
1 557 |
19 |
1.2 |
198 |
18 |
9.1 |
Senegal |
1961 |
1 377 |
47 |
3.4 |
? |
342 |
? |
Srilanka |
1957/58 |
1 080 |
28 |
2.6 |
168 |
25 |
14.9 |
Flipinler |
1961/62 |
990 |
10 |
1.0 |
109 |
10 |
9.2 |
Türkiye |
1961 |
1 469 |
? |
? |
(321) |
?(15) |
?( ) |
|
1969 |
2 764 |
? |
? |
800 |
31) |
5.1 |
Notlar: 1.
Hükümet harcamaları içinde S.S.K.’nın zorunlu harcamaları da vardır.
2. A’da (1) in
(2) ye, B’de (3) ün (4)’e yüzdesi gösterilmektedir.
Kaynak: Sağlık
Harcamaları Üzerinde Milletlerarası Bir İnceleme(1). (Bu incelemede Türkiye
gösterilmemiştir.) Türkiye için, Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, SSYB 1970
yılı bütçe raporu ve 1961 ve 1969 Bütçeleri
Hükümetlerin
sağlık harcamalarına gelince, Tablo:1’de belirtildiği gibi, İsrail ve Amerika
Birleşik Devletleri (A.B.D.) dışında, diğer ülkelerde hükümetlerin sağlık
hizmetlerine ayırdığı para, bütçelerinin yüzde dokuzundan fazladır. A.B.D. ve
İsrail’in sağlık hizmetlerine ayırdığı paranın az oluşunun nedeni, A.B.D.’de
tedavi harcamalarının doğrudan hasta ya da özel sigorta tarafından, İsrail’de ise
işçi sendikaları sandığı tarafından ödenmesidir.
Türkiye’de
1969 yılında kamu sektörünün sağlık harcaması, genel bütçe ve Sosyal Sigortalar
Kurumu (S.S.K.) bütçesi toplamının yüzde 5.1’i dir. S.S.K.’nın bu hesaba
alınmasının nedeni, Dünya Sağlık Örgütünün (D.S.Ö.) yayınında ve yabancı
ülkelerin hesaplarında bu şekilde haereket edilmesidir. S.S.K.’nın sağlık
harcaması hesaba katılmazsa, ülkemizde bu oran 3.6’ya düşer. Hükümetlerin
bütçelerinden sağlık hizmetlerine ayırdıkları para bu konuya verdikleri önemin bir
kanıtı olduğuna göre, Türkiye’de hükümetlerin sağlığa fazla önem verdiklerini
söylemek olanaksızdır.
Sağlığa verilen önemin bir diğer ölçütü, halkın ya da
hükümetlerin yılda kişi başına yaptıkları sağlık harcamalarıdır. Bu harcama
1961 yılı sayılarına göre, kişi başına milli gelirleri yılda 7.000.TL den fazla
olan ülkelerde 766 (A.B.D.) ile 446 (İngiltere) TL.arasında idi. Az gelişmiş
ülkelerde ise bu harcama 10 (Filipinler) ile 221 (Venezüella) TL arasında
değişmektedir. Sağlık hizmetlerinin hükümetler ya da zorunlu sigortalarca finanse
edildiği ülkelerde bu miktar en az 99 (Yugoslavya) ile en çok 661 (İsveç) TL arasında
değişmektedir. Türkiye’de kamu sektörünün sağlık harcaması kişi başına 41 TL
dir. Bunun yaklaşık dörtte biri S.S.K.harcamasıdır. Buna göre, hükümetin genel
bütçeden ödediği yılda 30 TL dolayındadır. Bu miktar diğer az gelişmiş
ülkelerle kıyaslandığında, Türkiye’nin ortalarda yer aldığı görülür. Milli
geliri bizden az olmasına karşın sağlık harcaması bizden fazla olan Peru ve Hong
Kong gibi ülkeler vardır. Dolayısıyla bu ölçüte göre de Türkiye’de
hükümetlerin sağlık hizmetine diğer ülkelere kıyasla fazla önem verdiği söylenemez.
2.Sağlık
Hizmetlerinin Finansman Kaynakları:
Çeşitli ülkelerde sağlık harcamaları başlıca şu dört
kaynaktan karşılanmaktadır:
a- Hükümetin genel bütçesi,
b- Zorunlu sosyal sigorta fonları,
c- Özel sigorta şirketleri, gönüllü kuruluşlar vb.,
d- Hizmet karşılığı kişi tarafından yapılan ödemeler.
Tablo:2’de çeşitli ülkelerde kişiye doğrudan yapılan
sağlık harcamalarının hangi kaynaklardan sağlandığı gösterilmiştir. Halk
sağlığı hizmetleri, eğitim ve araştırma için yapılan harcamalar bu tablodaki
veriler içine alınmamıştır. Bunlar da hesaba katılırsa, hükümet katkısı çok
daha yükselir. Bu tablo incelendiğinde, finansman kaynaklarını kullanmakta ülkeler
arasında büyük farklar olduğu görülmektedir.
Çekoslavakya ve İngiltere gibi ülkelerde harcamalar hemen
tümüyle hükümet tarafından genel bütçeden karşılanmaktadır. Buna karşın,
Yugoslavya, Fransa, Hollanda, Kanada, İsrail ve A.B.D.genel bütçeden katkı oldukça sınırlıdır.
Ancak zorunlu sigorta ve genel bütçeden finansman aynı kategoride ele alınırsa -ki bu
doğru bir yoldur- sağlık hizmetlerinin finansmanında ağırlığın kamu kaynaklarına
verilmediği ülkelerin sadece A.B.D., İsrail ve Kanada olduğu görülür. İsrail’de
sağlık hizmetlerinin geniş ölçüde finanse edildiği kaynak, işçi sendikalarının
kurduğu sigorta olduğuna göre, bunu da özel teşebbüs dışında saymak
olanaklıdır.
Tablo : 2 -Çeşitli
Ülkelerde Sağlık Hizmetlerinin Finansman Kaynakları
|
FinansmanKaynakları |
Ülkeler
|
Hükümet yüzde
|
Zorunlu sigorta yüzde |
Diğer*
kaynaklar yüzde |
Kişinin hizmete ödediği yüzde
|
Toplam**milyon TL
|
A.B.D. |
19.8 |
1.7 |
28.4 |
50.1 |
255 573 |
Avusturalya |
49.5 |
2.4 |
8.2 |
39.9 |
6 174 |
Çekoslovakya |
85.2 |
5.7 |
1.5 |
7.6 |
8 280 |
Fransa |
12.1 |
69.4 |
7.7 |
10.9 |
29 079 |
Hollanda |
14.0 |
46.0 |
4.5 |
35.5 |
5 400 |
İngiltere |
84.4 |
- |
0.6 |
15.0 |
26 415 |
İsrail |
27.3 |
3.4 |
41.3 |
28.0 |
1 530 |
İsveç |
64.6 |
12.8 |
- |
22.6 |
6 102 |
Kanada |
17.7 |
29.0 |
15.8 |
37.5 |
17 154 |
Kenya |
29.2 |
6.2 |
6.0 |
58.0 |
189 |
Sirilanka |
57.0 |
- |
2.8 |
40.2 |
378 |
Şili |
21.2 |
6.9 |
14.0 |
57.9 |
2 547 |
Yugoslavya |
5.7 |
80.9 |
7.9 |
5.5 |
19 800 |
Kaynak: Sağlık
Harcamaları Üzerinde Uluslararası Bir İnceleme(1)
*
Özel Sigorta, gönüllü kuruluşlar, dış yardımlar v.b.
**Bu
toplamlar ve dağılımlara halk sağlığı hizmetleri, eğitim ve araştırma için yapılan
harcamalar dahil değildir.
Tablo:2’de
görüldüğü gibi, çeşitli ülkelerde özel sigortaların sağlık hizmetleri
finansmanına katkıları çok sınırlıdır. A.B.D.’de kişiye doğrudan yapılan
sağlık hizmetleri harcamasının ancak dörtte biri bu sigortalar tarafından
karşılanmaktadır. A.B.D.’de önemli finansman kaynağı kişinin kendi yaptığı
harcamadır. Dolayısıyla dar gelirli halk sağlık hizmetinden gerektiği kadar
yararlanamamakta ve A.B.D. sağlığa en çok para harcayan ülke olmasına karşın,
sağlık standardı Kuzey Avrupa ülkelerinden daha aşağı düzeyde bulunmaktadır.
A.B.D. bu kötü durumu düzeltmek için 1964 yılında “Medicare” programını kabul
etmiş ve bu suretle hükümet tarafından finanse edilen sağlık hizmetinden yararlanan
nüfus oranı yüzde 33’e yükselmiştir. A.B.D.’nin de bu yolu seçmesi, gelirleri
düşük ülkelerde sağlık hizmetinin özel sektör çabasıyla geliştirilemeyeceğinin
bir kanıtıdır. Bu gözlemlerden çıkarılacak sonuç, gelişmiş ülkelerde -siyasi
rejim farkı olmaksızın- temel finansman kaynağı ya genel bütçe ya da zorunlu
sigorta fonudur. Bunun dışında tutulması gereken tek ülke A.B.D.’dir.
Sağlık
harcamalarının genel bütçeden ya da zorunlu sigortalar fonundan ödenmesinde, siyasi
rejim farkları rol oynamamaktadır. Yugoslavya gibi sosyalist bir ülkede önemli kaynak
zorunlu sigorta fonu olmasına karşılık, İngiltere gibi sosyalist olmayan bir ülkede
zorunlu sigorta örgütü yoktur. Bu sistem farkları, daha çok, ülkelerin geleneklerine
ve yasa yapan organlarının seçimine bağlıdır. Ancak, aslında bu iki kaynak
arasında fark olmadığını da belirtmek gerekir. Çünkü, bu sigortalar hükümet
kontrolü altındadır ve halk sigorta primi ödemek zorundadır. Bu duruma göre, zorunlu
sağlık sigortaları ayrı bir örgüt aracılığı ile sağlık vergisi toplayan bir
kamu kuruluşu olmaktadır.
Az gelişmiş
ülkelere gelince, bunlarda ne zorunlu ne de isteğe bağlı sigorta kurumları
gelişmiştir. Yüzonbir az gelişmiş ülkenin 46’sında hiçbir şekilde sağlık
sigortası yoktur. Geriye kalan 65 ülkenin 33’ünde kimi nüfus grupları için zorunlu
sigorta sistemi; 27’sinde yalnız işverenin işçiye bakmak zorunluğu ve 2’sinde de
gönüllü sigorta kuruluşları vardır. Geri kalan 3 ülkede ise sağlık hizmeti devlet
görevidir(2). Az gelişmiş ülkelerde sağlık harcamaları çoğunlukla ya hükümetin
bütçesinden karşılanmakta ya da halk kendisine yapılan hizmetin ücretini
ödemektedir.
Türkiye’deki
duruma gelince, halkın kendi için yaptığı sağlık harcaması bilinmediğinden
ülkemizi diğer ülkelerle iyi bir şekilde kıyaslamak olanağı yoktur. Ancak, 1969
yılında genel bütçeden ve S.S.K. fonundan sağlanan ödeneklerin toplamının
1.455.000.TL olduğu ve bunun dörtte birinin S:S.K.’na ait olduğu bilinmektedir(3).
Her ülkede sağlık hizmeti finansmanında kişinin kendine yapılan hizmet için ödediği
ücret ve özel sigortalar, yerini kamu sektörü harcamalarına bıraktığına göre,
Türkiye’de de sağlık hizmetlerinin finansmanının bu şekilde gelişmesini beklemek
doğaldır.
3.Dünyada ve
Türkiye’de Sağlık Sigortalarının Gelişmesi:
Sağlık
sigortasını ilk kuran ülke Almanya’dır. 19.yüzyılın son yarısında Almanya’da
tüm halkı kapsayan bir sosyal sigorta kurulması fikri ortaya atılmıştır. Konu 9
yıl tartışıldıktan ve çeşitli çıkar grupları birbirlerine ödün vermeyi kabul
ettikten sonra yasalaşmıştır. Bunun sonucu olarak, gerek halk ve gerekse hekimler yeni
düzeni sevinerek kabul etmişlerdir.
Almanya’nın
kurduğu sosyal sigortanın özelliği, zorunlu oluşu ve kişiye doğrudan doğruya
yapılan sağlık hizmetinin işveren, işçi ve hükümet tarafından ödenen prim ve
yardımlarla finanse edilmesidir. Sağlık hizmetinden yoksun halka hizmet götürme
zorunluğunu hisseden birçok Avrupa ülkeleri de -zamanın siyasi görüşüne uygun
olarak- Almanya’nın yolunu izlemişler ve zorunlu sigorta sistemini kabul etmişlerdir.
A.B.D.’de
sigortacılık özel şirketlerin elinde başlamış olup halen de bunların elindedir(4).
Bu şekilde başlayan sağlık sigortası zamanla gelişmiş ise de hiçbir zaman sağlık
hizmetine gereksinmesi olan dar gelirlilere yanıt verecek duruma gelememiştir. A.B.D.’de
işçi sendikaları zorunlu sigorta örgütü kurulması için 1910 yılından 1920
yılına kadar uğraşmışlardır. Özel sigorta kuruluşları, ilaç fabrikaları ve
Tabipler Birliği’nin karşı koyması ile bu girişim başarısızlığa
uğramıştır. 1933 yılında A.B.D. yeni bir “Sosyal Güvenlik Yasası” üzerinde
çalışmaya başlamıştı. Hükümetin, halkın sağlık güvenliğini de bu yasa
kapsamına almak için çalışmasına karşın, Amerika Tabipler Birliği’nin karşı
koyması üzerine Kongre tarafından kabul edilmemiştir* . A.B.D.kongresi ancak 1964 yılında kabul
ettiği “Medicare” yasası ile dar gelirli vatandaşlarının hastalandığı zaman
ücretlerinin hükümet tarafından ödenmesini, Amerika Tabipler Birliği’nin karşı
koymasına rağmen kabul etmiştir.
İkinci Dünya
Savaşını izleyen yıllarda sağlık hizmetinden yararlanmanın bir insan hakkı olarak
kabul edilmesi, gerek özel ve gerekse zorunlu sigortacılığı ikinci plana atmıştır.
Ülkesinde zorunlu sigorta sistemini 1911 yılında kabul eden İngiltere, bu düzeni bırakarak
tümüyle hükümet tarafından finanse edilen milli sağlık örgütünü kurmuştur.
Diğer ülkelerde de aynı yönde değişmeler olmuş ve olmaktadır. Zorunlu sigorta
yasalarını değiştirmeyen birçok ülke de, bunu hükümetin sağlık hizmetine
ayırdığı bir gelir kaynağı olarak kullanmaya devam etmiştir.
Türkiye’de
zorunlu sosyal sigorta 1946 yılında işçi sigortalarının kurulması ile başlar. Hükümet
kendi olanaklarıyla işçilere sağlık hizmeti veremeyeceğini göz önüne alarak, 1953
yılında sağlık sigortasını da sosyal sigortalar kapsamına almıştır. Türkiye’de
kurulan sağlık sigortası diğer ülkelerden çok farklı olarak kendi sağlık
örgütünü de kurmuş, sigortalıya hekim seçme hakkı tanımadığı gibi, onu, gösterdiği
hekim ve hastaneye gitme zorunda bırakmıştır. Oysa ki sigortacılığın devlet
hizmetinden en önemli farkı, sigortalının hekimini ve hastanesini seçme hakkı
bulunmasıdır. Sağlık sigortası Türkiye’de bu şekilde kurulmuştur ama
gelişmiştir denilemez. Aslında hükümet kendilerinden prim adı ile vergi topladığı
bir kısım vatandaş için ayrı bir sağlık örgütü kurmuştur demek doğru olur.
Adalet Partisi Hükümeti sağlık sigortasının genelleştirilmesi konusunu özel bir
komisyona inceletmiş(9) ve 1969 yılında Büyük Millet Meclisi’ne sunduğu “Sağlık
Sigortası Kurulması Hakkındaki Yasa Tasarısı” ile bu sistemi işçilerden sonra sırasıyla
memur ve hizmetlilerle ailelerine, esnaf ve küçük sanatkarlarla ailelerine de uygulamayı
önermiştir. Sağlık insangücü ve kuruluşları yönünden olanakları sınırlı olan
bir ülkede azınlıkta olan gruplara sağlık hizmetlerinden daha fazla yararlanma
olanağı vermenin ne kadar doğru olacağı düşünülecek bir noktadır. Bu husus
ilerde ayrıca ele alınacaktır.
Bu arada
ülkemizde kamu sektörü kuruluşlarından birçoğu kurmuş oldukları yardım
sandıkları yolu ile, hastalandıkları zaman kendi personelinin ve ailelerinin
tedavilerini finanse etmektedir. Ordu mensupları, emeklileri ve ailelerinin muayene ve
tedavi ücretleri devlet tarafından ödenmektedir. Hükümet, memurlar ve aileleri
hastalandıkları zaman onların muayene ve tedavilerini de üstüne almış olmakla
birlikte bu hizmet diğer kuruluşlardaki kadar doyurucu değildir.
4.Sağlık
Sigortasını Yaymanın Yarar ve Sakıncaları:
Sağlık
sigortasını yaymanın yararları hükümet, halk ve hekim yönünden incelenebilir.
a-Hükümet yönünden sağlık sigortası kurmanın yararı, ek
bir finansman kaynağı bulmak ve yeni bir hizmet başlatarak bundan siyasi yarar
sağlamaktır.
b-Soruna halk yönünden bakılırsa, sağlık sigortası
kurulması tüm halkı ilgilendiren bir iş değildir. Hükümetin sunduğu sağlık
hizmetlerinin yetersiz olduğu yerlerde bir ksım vatandaş sigortalanarak daha iyi bir
sağlık hizmetine kavuşabilir.
c-Hekim yönüne gelince, uygulama S.S.K.’ndaki gibi ise,
hekime büyük bir yarar sağlamaz, ancak kentlerde iş bulma şansını artırır. Eğer
kimi yabancı ülkelerde olduğu gibi, hasta hekimini seçmekte serbest olursa sigorta
kurulmasından en çok hekimler yararlanır.
Sakıncalarına gelince, bunlar halk, maliyet ve hizmet yönünden
ele alınabilir.
a-Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı’nın planladığı
şekilde bir genel sağlık sigortasının daha geniş halk kitlelerine uygulanması
sigorta dışında kalan halkın halen varolan sağlık olanaklarından daha az
yararlanmasına neden olacaktır. Bu olanakların sigortalının parasıyla değil, tüm
vatandaşların ödediği vergilerle gerçekleştiğini ve bugünkü değerinin dört
milyar TL dolayında olduğunu unutmamak gerekir.
b-Hastalanan halk, parasını ödemiş olmanın verdiği hakla
hekimin tanı ve tedavi masraflarını kendilerinin değil sigorta idaresinin ödeyeceği
düşüncesiyle sigorta olanaklarını israftan kaçınmaz. Bunun sonucu sağlık
hizmetinin maliyeti hızla yükselir ve bu artış, gelişmekte olan ülkelerin
ekonomisine aşırı bir yük olur. S.S.K.’nun yılda sigortalı başına yalnız
sağlık hizmeti için 300 TL ödemesi ve buna karşın sigortalıyı memnun edememesi
bunun kanıtıdır.
c-Sağlık hizmetlerinin maliyetini düşürmek için tedavi
edici ve koruyucu hizmetleri entegre etmek gereklidir. Kendi sağlık örgütünü kuran
bir sağlık sigortası, sonunda koruyucu bir hizmetle tedavi hizmetinin birbirinden tümüyle
ayrılmasına neden olur ki, bu durum az gelişmiş ülkeler için büyük bir kayıptır.
5.Türkiye’de Sağlık
Hizmetlerinin Finansmanında Hükümetin Sorumluluğu:
Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 48 ve 49.maddeleri sosyal güvenliği kişinin bir hakkı,
herkesin sağlık içinde yaşamasının sağlanmasını da bir devlet görevi sayar.
Anayasanın 54.maddesi de bu haktan yararlanma ve ödevin yapılmasını mali kaynakların
yeterliğiyle sınırlı tutar. Anayasanın birbirini ters yönden etkileyen bu üç
hükmü arasındaki dengeyi sağlamak Büyük Millet Meclisinin sorumluluklarından
biridir. Sağlık sigortası kentlerde yaşayan vatandaşların tümünü kapsasa bile,
ülkenin esasen yetersiz olan sağlık olanaklarından köylülerin ve sigorta dışında
kalan dar gelirli kentli vatandaşların yararlanmaları kısıtlanmış olur. Devlet
herkese sağlık hizmeti götürmekle görevli olduğuna göre, bir grup vatandaş lehine
bir durum yaratılması Anayasa’nın 49.maddesinin ruhuna aykırı düşer.
Sağlık
hizmetlerinin yürütülmesinde Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığının büyük
parasal güçlüklerle karşılaştığı bir gerçektir. Ancak, sağlık hizmetine
yeterli ödenek verilmemesinin nedenleri sadece hükümetin parasal kaynaklarının
sınırlı oluşu mudur? Bu soruya evet diyebilmek güçtür. Ödenek yetersizliğinin
yanısıra, varolan ödeneğin ve eldeki olanakların iyi bir şekilde kullanılmaması
daha önemli bir sorundur. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Toplum Hekimliği
Enstitüsü Etimesgut Sağlık Bölgesinde 1967 yılından beri yürüttüğü bir araştırmada,
kişi başına 52 TL harcayarak hem koruyucu hekimlik ve hem de tedavi hizmetlerini
başarı ile yürütmenin olanağı bulunduğunu göstermiştir(10). Eğer Etimesgut bölgesindeki
gibi bir uygulama tüm yurda yayılsa bunun gerektirdiği finansman tutarı 1.8 milyar
eder. Bugün kamu sektörünün sağlık harcaması 1.5 milyara yakındır. Türkiye’de
sağlık hizmetlerinin yürütülmesinde karşılaşılan güçlüklerden birinin, yeterli
sayıda hekim bulunmayışı olduğu söylenir. Etimesgut Sağlık Bölgesinde 4 700 kişiye
bir hekim düşmektedir. Oysa ki Türkiye’de ortalama 2 700 kişiye bir hekim vardır.
Üç yıl içinde
Etimesgut Sağlık Bölgesinde bebek ölüm oranı binde 142’den binde 110’a, ölüm hızı
binde 10.5’ten binde 8.8’e düşürülmüş ve hastaneye yatması gereken hiçbir
vatandaş hastene kapısından dönmemiştir. Etimesgut ve Sincan kasabalarında ise bebek
ölüm oranı binde 71, ölüm hızı binde 5.4’e düşmüştür. Türkiye’de
Etimesgut Bölgesi dışında bebek ölüm oranının ve kaba ölüm hızının en düşük
olduğu yer Ankara kentidir. Ankara’da bebek ölüm oranının binde 106, ölüm hızının
binde 9 olduğu gözönüne alınırsa, Etimesgut uygulamasının başarısı hakkında
bir fikir elde edinilmiş olur. Yapılan bu deneme, Türkiye’de sağlık hizmetlerinin
iyi bir şekilde yürütülmesinin bugünkü insangücü ve parasal olanaklar sınırları
içinde olduğunu göstermektedir.
Hükümetin sağlık
politikası ile ilgili bir diğer soru da diğer devlet görevleri arasında hükümetin
sağlık hizmetine gereken önemi verip vermediğidir. Yazımızın başında diğer
ülkelerin hükümetlerinin sağlık hizmetlerine ne kadar para ayırdığını
belirtmiştik. Yapılan karşılaştırma, az gelişmiş ülkeler arasında Türkiye
Hükümetinin sağlığa fazla önem vermeyen ülkeler arasında olduğunu göstermiştir.
Türkiye’de Milli Savunma harcamalarının fazla oluşu, sağlığa az ödenek ayrılmasının
nedeni olarak gösterilemez. Milli savunma harcaması yüksek olan kimi ülkeler, bunu sağlık
hizmetlerini kısıtlayarak yapmamaktadırlar. Milli savunma harcamalarının tüm devlet
harcamasının yüzde 25’inden yüzde 23’üne indirilmesi ya da yüzde 27’sine çıkarılması
milli savunmamızı önemli derecede ne zayıflatır ve ne de güçlendirir. Buna karşın
sağlık ve eğitim gibi temel hizmetler hızla gelişme olanağı bulur.
6.Türkiye’de Genel Sağlık Sigortası Nasıl
Uygulanabilir?
Yukarda
belirtilen hususlara dayanarak, ülkemizin bugünkü koşullarında genel sağlık
sigortası kurulması gerekli değildir. Bununla birlikte Büyük Millet Meclisi genel sağlık
sigortasının uygulanmasına karar verirse, en uygun şeklin ne olacağını
tartışmakta yarar vardır. Genel sağlık sigortasının uygulanmasında şu dört ayrı
yol düşünülebilir:
a-Birinci yol, halen S.S.K.’nun yaptığı gibi sigortalılara
hastane ve poliklinik hizmeti götürmek için sigorta yönetiminin kendi sağlık
örgütünü kurmasıdır. Uygulama bu yolda olursa, sigorta örgütü tüm yurda yayılacak
ve kamu sektöründe bir hizmet için iki ayrı örgüt olacaktır. Bu durum, gereksiz
yere sağlık hizmetlerinin maliyetini artıracak ve hizmet uyumunu zedeleyecektir.
b-İkinci yol, kurulacak sağlık sigortasının sadece bir
finansman kurumu olması ve sigortalının hekimini ve hastanesini seçme özgürlüğünü
elde etmesidir. Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığının sağlık sigortası kurulması
olanaklarını incelemek üzere kurduğu komisyon bu yolu önermiştir. Ülkemizde S.S.K.’nun
anlaşmalı hekim ve hastanelerde yürüttüğü hizmette bir yığın aksaklıklar görüldüğünden,
yöneticiler ülkemizde hizmetin bu şekilde yürütülemeyeceğine karar vermişlerdir.
Bu böyle olmasaydı, S.S.K.hizmeti anlaşmalı hekimlerle yürüterek sigortalıların
yakınmalarını ortadan kaldırırdı. S.S.K.bu yola girmediği halde, sağlık hizmeti için
sigortalı başına ortalama 300 TL harcamaktadır. Yabancı ülkelerdeki uygulamalar da,
sigortanın sağlık hizmeti sunmasının maliyetlerin artmasına neden olduğunu göstermektedir.
Bu duruma göre bu uygulama seçilirse, sağlık harcamasında aşırı artışın
ekonomik gelişmemizi olumsuz yönde etkileyeceği bir gerçektir.
c-Üçüncü yol, sağlık sigortasından toplanan primlerin
Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı bütçesine eklenmesidir. Bu, sigorta kurmak değil,
sigorta primi adı altında sağlık vergisi toplamak olur ki bunun için ayrı bir
örgüt kurmak gereksizdir. Primlerin toplanmasını vergi dairelerine bırakmak daha
ekonomik ve verimli olur.
d-Dördüncü yol, hastaneleri Sağlık ve Sosyal Yardım
Bakanlığının işletmesi ve sigorta yönetiminin sigortalı hastaya yapılan hizmetin
karşılığını hastane döner sermayesine ödemesidir. Bu, diğer önerilere kıyasla
daha iyi bir çözüm yolu olmakla birlikte kimi sakıncaları da vardır. Örneğin,
hastane yöneticileri döner sermaye gelirlerini artırarak daha iyi bir hizmet sunmak için,
sigortalı hastaları hastaneye yatırmayı yeğleyeceklerdir. Bu nedenle sigortalı
sayısı arttıkça sigortasız hastaların hastaneye yatması daha da zorlaşacaktır. Hükümete
ait hastaneler tüm olarak döner sermayeli kurumlar haline getirilerek bu sakıncalar
önlenebilir. Bu şekilde finanse edilen bir hastanede sigortasız vatandaşlar tedavi
edilince bunların masrafını da hükümet hastane döner sermayesine öder, hastane
yönetimi de vatandaşlar arasında ücret veren ve vermeyen ayırımı yapmak durumuna düşmez.
Kanımca sağlık sigortası ile sosyalleştirilmiş sağlık hizmetlerini birlikte yürütmenin
en uygun şekli bu olabilir. Ancak hükümet bütçesine sağlık hizmeti için yeter
ödenek konulmazsa bu çözüm yolu da bekleneni vermez ve durum bir kısım halk için
daha da kötü olur.
7.Sonuç:
Yukarda
belirtilen hususlara dayanarak, ülkemizde bugünkü koşullarda sağlık sigortası
kurulması gerekli değildir. Hükümet, vatandaşlar arasında sağlık hizmetinden
yararlanmaktaki ayrımı daha da belirgin bir duruma getirmemek için sağlık
sigortasından kaçınmalıdır. Sağlık konusuna önem vererek genel bütçeden sağlık
hizmetlerine düşen payı en az yüzde 6’ya çıkarmayı bir ilke olarak kabul etmeli,
sağlık hizmetlerini bir an önce bir elde toplamalı ve verilen ödeneklerin en verimli
bir şekilde kullanılabileceği sosyalleştirilmiş sağlık hizmetlerini uygulamaya daha
fazla ve daha disiplinli bir çaba harcamalıdır.
Burada akla bir
soru gelebilir. Devlet bütçesinin yüzde 6’sı sosyalleştirilmiş sağlık
hizmetlerinin finansmanına yeter mi? Fişek ve Köksoy’un(11) incelemesinde, tedavi
hizmetlerinin bugünkü standardını koruduğu ve sosyalleştirilmiş sağlık
hizmetlerinin kademeli olarak ülkeye yayılacağı varsayılarak Sağlık ve Sosyal
Yardım Bakanlığı’nın gelecek yıllardaki bütçe tahminleri yapılmıştır. Bu
tahminler, Devlet İstatistik Enstitüsü’nün(12) ve Başer’in gelir bütçesi
tahminleriyle karşılaştırıldığında, Devlet bütçesinin yüzde altısının bu
hizmetin finansmanına yeteceği görülecektir.
Yararlanılan
Kaynaklar
1- Abel-Smith, B.: An İnternational Study of Health Expediture,
World Health Organization, Geneva 1967
2- Kanev, I.: Planning of Health Insurance and Health Services in
Developing Countries, ISSA Review, 20 (4), 486, 1964
3- Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı 1970 Bütçe Raporu
4- Hanlon, J.J.: Principles of Public Health Administration, The
C.V.Mosby Co., 1964
5- Evang, K.: Medical Care in Europe, Am.J.P.H.48:427, 1958
6- Anderson, O.W.: Compulsory Medical Care Insurance, 1910-1950, in
Readings in Medical Care. University of North Carolina Press, 1958
7- Falk, I.S.: The Committee on the Costs of Medical Care,
Am.J.P.H. 48: 979, 1958
8- Türkiye’de Genel Sağlık Sigortası Kurulması Hakkında
Rapor, Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı, 1968
9- World Health Situation: World Health Organization, Geneva,
1954-68
10- Etimesgut Sağlık Bölgesinin 1967, 1968 ve 1969 yılları
faaliyet raporu, Hacettepe Üniversitesi Yayını, 1970
11- Fişek, N., Köksoy, R: Sağlık hizmetlerinin
Sosyalleştirilmesinin Gerektirdiği Harcamalar ve Programın Finansmanı, Hıfzıssıhha
Okulu Yayını No.14, 1964
12- Üner, R., Fişek, N.H.: Sağlık Hzimetlerinin Sosyalleştirilmesi ve
Uygulama Planı Üzerinde Çalışmalar, Sağlık Sosyal Yardım Bakanlığı Yayın
No.256, 1961
* 21.Milli Türk Tıp Kongresi Zabıtları, Eylül 1970, Bursa
|