Tıpta Evrim*
Tıpta evrimi
(evolution) etiyolojik düşün açısından incelemek yerinde bir yaklaşım olur.
Hastalık nedenleri konusundaki görüş ve bilgilerin üç aşaması vardır:
1. Doğa
üstü güçler,
2.
Çevresel ve bünyesel etmenler,
3. Sosyal
yapı ve kültür.
Tıp üçüncü
aşamaya 19’uncu yüzyıl ortalarında girmiştir. Bir Alman bilgini olan Neumann görüşünü
“Tıp sosyal bir bilimdir” savı ile ortaya atmıştır. Bir Fransız bilgini olan
Guerin hekimlik hizmetinin toplum yararına gelişmesi gerektiğini savunmuştur. Virchow
herkesi sağlık hizmetinden yararlandırmanın Devlet görevi olduğunu savunuyordu.
Sosyal hekimliğin büyük kuramcısı Grotjahn’ın görüşü şöyle özetlenebilir:
“Bir kişinin
veya toplumun sağlık düzeyini belirleyen, kişinin hastalanmasına ya da ölümüne
neden olan biyolojik ve fizik çevre etmenlerini oluşturan ya da bunların etkisini
koşullayan etmenler sosyal ve ekonomik niteliktedir.”
Grotjahn’ın
bu savı bir örnek vererek somutlaştırılabilir. “Tüberküloz basili alan kişilerin
çoğu hastalanmıyor, bazıları hastalanıyorsa da iyileşiyor, bazıları da ölüyor.
“Ne için bu farklılık?” Fark mali güç, yaşam koşulları, hükümetlerin sağlık
politikası gibi sosyo-ekonomik etmenlerdeki farklılıklardan ileri geliyor. Bu nedenle
sosyal koşulları değiştirmeden sağlık sorunlarını çözmek olanaksızdır. Bu gün
bu gerçeği iki belit ile yansıtıyoruz:
1.
Sağlık çok etmenli bir sistemdir ve
2. Sağlık
hizmetinden yararlanmak herkesin doğal hakkıdır.
Hastalık nedeni olarak yalnız gen bozukluğu
veya patojen mikroorganizmaları, hastalıkların tedavisi için de sadece ilaç ve
cerrahi girişim gibi tıbbi önlemleri çare olarak düşünmek, sorunu geniş açıdan görememektir.
Bir kişinin hastalığı ve sağlığı, genler ve mikroorganizmalar yanında beslenmesi,
dinlenmesi, gelir düzeyi, yaşadığı konut, eğitim düzeyi ve sağlık hizmetinden
yararlanabilme gibi çeşitli sosyal ve ekonomik etmenlerin etkisiyle oluşan bir olgudur.
Bu nedenle sağlıklı bir toplum yaratmak için tüm etmenleri bir sağlık sorunu olarak
ele almak ve çözmek gerekir.
Kişilerin
sağlıklı yaşam hakkına gelince; bu 15’inci yüzyılda Thomas Moore’in bir düşü
(utopia) idi. 1946 yılında insanların temel hakkı olarak Birleşmiş Milletlerin “İnsan
Hakları Bildirgesi”ne ve ülkemizde de 1961 ve 1982 Anayasalarına girdi. Buna karşın
zamanımızda gerici bir akımın geliştirilmesine çalışıldığını da görüyoruz:
Herkese sağlık hizmeti vermeyi bir devlet hizmeti değil, kişinin satın alacağı bir
hizmet olarak görme çabası. Bu doğru olsaydı, liberalizmin kalesi olan Amerika
Birleşik Devletlerinde az gelirlilere ve yaşlılara devletin sağlık yardımı yapması
için yasa çıkarılmazdı. Tanınmış Amerikalı Ekonomist Gallbraith’de bu gerçeği
dilimize “kuşku çağı” diye çevrilen yapıtında, liberal düzenle herkese sağlık
ve eğitim alanında fırsat eşitliğinin sağlanamayacağını vurgulamıştır.
* T.T.B. Haber Bülteni, Sayı:7, Aralık 1985
|