Örgütlenme
Üzerine*
Hükümet sağlık
hizmetlerinde bir örgütlenme arayışı içinde. 1987 yılında çıkardıkları ve üç
yıldır uygulayamadıkları “Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu” bu arayışın bir
ürünü. Öyle anlaşılıyor ki, ANAP hükümeti “Sağlık Hizmetlerinin
Sosyalleştirilmesi Hakkında Kanun” un uygulanmasındaki başarısızlığın nedenini
bu yasanın öngördüğü örgütlenme modelinde varsayıyor. ANAP’ın ilk Sağlık
Bakanı Mehmet AYDIN, sağlık örgütünün il içindeki bütünlüğünü bozmuş,
sağlık örgütünü ilçe kaymakamları emrine vermiş ve kentlerde sağlık
ocaklarının kurulmasına karşı çıkmıştı. Şimdi de Bakanlık, kırsal bölgelerdeki
sağlık ocaklarını sağlık evi yapmak, ocak hekimlerini ilçe merkezlerinde toplamak
ve köylerde hasta tedavi hizmetlerini gezer ekipler ile yürütmek düşüncesinde.
Hastaların
sunulan hizmetten yararlanabilmesi için mesafenin kritik faktör olduğunu saptayan pek
çok yayın vardır. Bakanlık yöneticileri bu gerçeğin farkında değil. Sağlık
Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Hakkındaki Kanun -gelişmiş ülkelerde olduğu gibi-
hizmeti üç basamaklı ( sağlık ocakları, devlet hastaneleri ve tıp merkezleri ) bir
örgütün yürütülmesini öngörür. Herkesin sağlık hizmetinden yararlanmasında en
önemli olan birinci basamaktır. Dünya Sağlık Örgütü, Alma-Ata Konferansında
herkese sağlıklı yaşam programını geliştirirken hastaneciliği değil, birinci
basamağın geliştirilmesini öngörmüştü. Gelişmiş ülkelerde hastaların %95’i
birinci basamak hekimleri tarafından ayakta ve evde tedavi edilir. Sağlık Hizmetleri
Temel Kanunu’na bakıyoruz; örgütlenmede birinci basamaktan söz yok. Genel Sağlık
Sigortası yasa taslağına bakıyoruz; ayakta ve evde tedavi sigorta kapsamına
alınmıyor.
Sağlık
Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Hakkındaki Kanun’da öngörülen örgütlenme
bilimsel ve gerçekçi bir modeldir. Bu modelde yapılabilecek tek olumlu değişiklik,
serbest hekimlere gitmeyi yeğleyen hastaların tedavi masraflarını hükümetin veya
sigorta kurumlarının ödemesi, kentlerde -ocaklar ile işbirliği yapan- sağlık
ocaklarından ayrı olmakla birlikte çevre sağlığı, işyerleri ve okullar için sağlık
birimlerinin kurulmasıdır.
Çağımızda
sağlık hizmetlerini birbiriyle işbirliği yapan birimlerden oluşan bir bütün
yürütür. Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Hakkındaki Kanun’da da
örgütlenme bu ilkeye dayanır. Sağlık Hizmetleri Temel Yasasına bakarsak;
hastanelerin birbirinden ve birinci basamaktan ayrı, kâr amacı ile işletilecek
birimler olarak kabul edildiğini görürüz. Bugünlerde yetkili çevrelerden, devlet
hastanelerini özel idarelere devretme görüşü de yansıyor. Bu gerçekleşirse,
sağlık örgütünün bütünlüğüne ve verimliliğine bir darbe daha vurulmuş olur.
* T.T.B.Haber Bülteni,
Sayı: 22, Ocak-Şubat-Mart 1990
|