Koruyucu
Hekİmlİkte İlaçlardan Yararlanma*
1.Giriş
İlaç dediğimiz zaman akla
ilk gelen tanımlama, ilacın hastalıkların tedavisinde kullanılan kimyasal maddeler
olduğudur. Bunun nedeni, ilaçların çağlar boyu sadece hastalık tedavisinde
kullanılmış olmasıdır. Aslına bakılırsa bu sadece ilaçlara özgü de değildir.
Hekimlik için de durum aynıdır. Hekim denince akla gelen şey hastalık tedavisidir.
Köklerini 19.yüzyıldan alarak gelişmiş olan ve özellikle İkinci Dünya Savaşından
sonra şekilleşen holistik “tümcü” tıp felsefesi
hekimliğin konusunun sadece hastalıklar ve hastanın tedavisi olmadığı, asıl
amacın insanların sağlığının sürdürülmesi olduğu görüşünü fikir
hayatımıza yerleştirmiştir(1). Bu görüşe paralel olarak sağlık da sadece
hastalıkların ve sakatlıkların olmayışı değil kişilerin bedensel, ruhsal ve
sosyal yönden tam iyilik hali sayılmaktadır(2).
Koruyucu hekimlik
uygulamaları insan ve hayvanları bulaşıcı hastalıklardan korumak çabalarıyla
başlamıştır. Bu alanda ilk uygulamalar çevremizdeki fizik ve biyolojik şartları
olumlu hale getirmek ve kişilerin direncini arttırmak için onları aşılamayla
başlamıştır. Bu nedenle koruyucu hekimlik bir çok kimseler için sanitasyon ve
aşılamayla eş anlamlıdır. Halbuki o zamandan bu zamana koruyucu hekimlik kapsamı
genişlemiş bulaşan hastalıklar yanında guatr ve iskemik kalp hastalıkları gibi
bulaşmayan fakat korunulabilen hastalıklardan korunma, bir hastalığın nüksetmesini
önleme (örneğin;romatizmal kalp hastalıkları), bir hastalık esnasında
komplikasyonları önleme (örneğin;hastayı streptokoksik anjin ve kızamık gibi
hastalıkların komplikasyonlarından koruma), bir hastalığın ağırlaşmasını
önlemek (Örneğin;diyabetle savaş), hastanın hayat süresini uzatmak ve hatta
mümkünse hastalığın ilerlemesini önlemek (Örneğin;kanser savaşı)da koruyucu hekimlik hizmetleri arasına
girmiştir.
Son 30-40 yıl içinde, bir
yandan yeni ilaçların bulunması, diğer yandan koruyucu hekimlik uygulamalarındaki gelişmeler sağlığın korunması için
ilaçlardan faydalanma imkanlarını arttırmıştır. Bu yazıda bu gelişmeler ana
hatlarıyla sunulacaktır.
2. Enfeksiyon
Hastalıklarından Korunmada İlacın Yeri:
Enfeksiyon
hastalıklarından korunmada ilaçların kullanılması yeni değildir. Kininin sıtmadan
korunmak için kullanılması(3), yeni doğan çocukları gonokoksik konjonktivitden
korumak için göze gümüş nitrat damlatılması kemoproflaksinin ilk örnekleridir.
Zamanımızda enfeksiyon hastalıklarıyla savaşta kemoproflakasi sık olarak
kullanılmaktadır. Kışla, okul ve kreş gibi topluluklarda çıkan streptokoksik
enfeksiyonlar ve menengokoksik menenjitle savaşta sağlam olanlar dahil herkese
antibakteriyel ilaç vererek salgınları durdurmak bugün koruyucu hekimlikte uygulanan
klasik tedbirlerdendir(5,6). Aynı şekilde veba ile savaşta enfeksiyon almış olması
muhtemel kişileri kuluçka devrinde tedavi etmek(7,8), romatizma geçiren çocuklara
belirli aralıklarla sülfamit, penisilin, eritromisin ve tetrasiklin grubu ilaçlar
vererek nüküsleri önlemek(9), asemptomatik tüberkülozlu
çocuklarda isonikotinik asit hidrazit (INAH) vererek bunları tüberkülozun öldürücü
şekillerinden korumak(10), ve tıbbı bakımdan uzak köylerde veya ailelerde çıkan
kızamık vakalarında komplikasyonları önlemek için antibakteriyel ilaçları
kullanmak(11) kemoprofilaksinin başarılı örneklerindendir. Bütün bu uygulamalar
arasında“streptokoksik infeksiyonlarda kemoprofilaksi”, enfeksiyon hastalıklarından
korunmada ilâcın yerini göstermek için en iyi bir örnektir.
Gelişmiş veya gelişmekte
olan her ülkede streptokoksik enfeksiyonlar -özellikle öldürücü komplikasyonları
nedeniyle-üzerinde önemle durulması gereken hastalıkların başında gelir(12).
Hacettepe Üniversitesi Toplum Hekimliği Enstitüsü’nün Sincan Sağlık Ocağında
yaptığı bir araştırmada 1969 yılında 99 (morbidite hızı binde 6.5) streptokoksik
anjin görülmüştür. Bu sayı -kızamık dahil -diğer bulaşıcı hastalıklar
sayısından daha yüksektir. Aynı bölgede yapılan kalp hastalıkları taramasında(13)
romatizmal kalp hastalığı olanların toplam nüfusa oranı yüzde 0.54 bulunmuştur. Bu
oranın ülkemizin bir çok yerlerindeki tüberküloz
prevalansına yakın olduğu gözden
kaçmamalıdır. Ülkemizde streptokok enfeksiyonlarının komplikasyonlarının sık
görülmesinde yetersiz tedavi, özellikle anjin vakalarında halkımızın eczaneden
aldıkları penisilini iğnecilere uygulatması ve ateş düşünce tedaviyi
bırakmalarının rolü büyüktür.
Streptokoksik
enfeksiyonlarla savaşta antibakteriyel ilaç kullanılması ilk defa Watson ve
arkadaşları tarafından tavsiye edilmiştir(5). 1943 de Watson ve arkadaşları Amerikan
Deniz Birliklerinde çıkan bir kızıl salgınını, askerlere günde iki defa yarımşar
gram sulfadiazin vererek önlediklerini bildirmişlerdir. İkinci Dünya Savaşında bu
yöntem özellikle Amerikan Deniz Kuvvetlerinde geniş ölçüde kullanılmıştır. Bu
yöntemin sakıncası sulfamid uygulamasıyla sahneye sulfamide duyarlı suşlar yerine sulfamide dirençli
suşların geçmesi ve bu sebeple sulfamidle başarılı kemoprofilaksi imkanının
ortadan kalkmasıdır. Bu sebeple streptokok infeksiyonlarında sulfamidle profilaksiden
vazgeçilmiştir.
Amerikan Deniz Birliklerinde
ağız yoluyla günde bir defa 100.000 ünite penisilin G vererek streptokok
enfeksiyonlarının önlemesi üzerinde çalışmalar 1951 yılında başlamıştır(14).
Seal, streptokok enfeksiyonlarından penisilinle korunmada en uygun dozun ne olacağını
incelemiş ve 10 gün süreyle günde iki
defa 250.000 ünite penisilin G tableti vererek enfeksiyonların asgariye indirildiğini
ve streptokok portörlüğünün tamamen tamamen ortadan kaldırılabileceğini
göstermiştir(15). Bu uygulamaların yapıldığı yıl, Ocak ayından başlayarak
vak’a sayıları artmağa başlamış ve Nisan ayında vak’a sayısı binde 26’ya
streptokok portör oranı yüzde 45’e yükselmişti. On günlük penisilin
uygulamasından sonra vak’a oranı binde ikiye düşmüş ve streptokok portörü
kalmamıştır. Ancak penisilin uygulaması kesildikten sonra portör oranı yeniden
yükselmeye başlamıştır. Hastaları streptokoksik enfeksiyonların
komplikasyonlarından korumak için en az on gün aralıksız antibiyotik tedavisi
uygulamak çok önemlidir.
Reistein(16), Amerika’da
bir kızılderili bölgesinde çıkan bir kızıl nefrit salgınını bir defa benzathin
penisilin zerk etmekle durdurmuştur. Minnesota’da Kızıl Göl bölgesinde yaşayan
2800 kızılderili arasında Haziran ayında kızıl vakaları görülmeye başlamış ve
vak’alar gittikçe artarak Eylül ayında 60 (22si kızıl ve 38i streptokoksik nefrit) olmuştur. Eylülde 500
kişi üzerinde yapılan boğaz kültürlerinde bunların yüzde 20.7’sinde hemolotik
streptokok bulunmuştur. Bu muayeneden sonra 15 yaşından küçük olanlara 600.000, 15
yaşından büyük olanlara 1.200.000 ünite benzathine penisilin zerk edilmiştir.
Penisilin uygulamasından hemen sonra iki vak’a görülmüş, ondan sonra da hiç
vak’a çıkmamıştır. Bir ay sonra yapılan boğaz kültürlerinde yüzde 1.3
oranında streptokok portörü bulunmuş ve ikici muayenede bunlarda da streptokok
ürememiştir.
Antibakterial ilâçların
romatizma nüküslerini önlemek için kullanılması kemoprofilaksinin en önemli
uygulamalarındandır. Bu hususta çeşitli antibakteriyel ilaçlarla iyi sonuçlar
alındığına dair çok yayın vardır. Massell ve arkadaşlarının romatizmalı
çocuklar ve onların kardeşleri üzerinde yaptıkları etüt bu çalışmaların iyi bir
örneğidir. Bu etütte hem ağızdan verilen penisilinin hem de intramuskular benzathine
penisilinin koruyucu etkisi incelenmiştir(9). Ağızdan penisilin ile korunan çocuklara
4 er gün ve günde iki defa 200.000’er ünite penisilin G; benzathine penisilin ile
korunan çocuklara 4 haftada bir 1.200.000 ünite benzathine penisilin zerk edilmiştir.
Ağızdan penisilin G alan ve ortalama 57 hafta gözlem altında bulundurulan 114 hastadan
3 tanesinde -biri şüpheli - romatizma nüksü görülmüştür. Nüküs oranı yüzde
1,6 dır. Benzathine penisilin alan ve ortalama 76 hafta gözlem altında bulundurulan 59
hastadan hiçbirinde romatizma nüksü görülmemiştir. Tablo:1 etüde giren romatizmalı
çocuklarla kardeşlerinde streptokok portörleri ve streptokoksik enfeksiyonlar oranı
görülmektedir. Bu neticeler göstermektedir ki benzathine penisilin uygulaması
streptokoksik enfeksiyon oranını yüzde 91 ve portörlüğü yüzde 86 azaltmıştır.
Ağızdan alınan penisilin G ile alınan sonuç aynı derecede yüksek olmamakla beraber
koruyucu tesir belirgindir.
Massell ve arkadaşları,
penisilin ile yaptıkları bir etütte ortalama 57 hafta hergün ağızdan 400.000 ünite
penisilin alan 114 çocuktan hiç birinde tali reaksiyon görmediklerini buna karşılık
ortalama 76 hafta süreyle dört haftada bir 1.200.000 ünite benzathine penisilin zerk
edilen 55 çocuktan 15 inde zerk yerinde fazla ağrı, iki steril apse ve iki ürtiker
vak’ası sebebi ile uygulamayı durdurmak zorunda kaldıklarını bildirmişlerdir.
Sherwood ve Gronbeck 3275 kişide intramuskular benzathine penisilin uygulamasıyla
yaptıkları kemoprofilakside 16 kişide ürtiker ve ödem görmüşler hiç anafilaksi
şoku görmemişlerdir.
Tablo:1- Penisilin
Uygulamasının Streptokoksik İnfeksiyonları Önlemede Rolü
|
Steptokok |
Kardeşler |
Romatizma Geçiren
Hastalar |
Önleme Oranı |
Preparat |
Enfeksiyonu veya Portörlük |
Vaka Sayısı |
Oran (binde) |
Vaka sayısı |
Oran (binde) |
Oran (yüzde) |
Benzathine
Penisilin I.M. |
İnfeksiyon |
31 |
5,2 |
2 |
0,5 |
91 |
|
Portör |
52 |
8,7 |
5 |
1,2 |
86 |
Penisilin G
Oral |
İnfeksiyon |
52 |
6,5 |
7 |
1,1 |
83 |
|
Portör |
64 |
8,0 |
19 |
2,9 |
64 |
Ağız yoluyla penisilin
uygulamasının faydası şahıslar tarafından bizzat yapılabilmesi, allerjik
reaksiyonların daha az görülmesidir. Buna karşılık kitle halinde uygulama
yapıldığı zaman, bir çok kimsenin muntazam ilaç almamaları bilhassa az gelişmiş
ülkeler için büyük bir sakıncadır. Zerk yolu ile kullanılan penisilinlerin muntazam
uygulama bakımından üstünlüğü vardır. Bir defa benzathine penisilin zerk etmekle
kandaki penisilin seviyesinin aşağı yukarı bir ay tedavi seviyesinde kalması
kemoprofilaksi bakımından benzathine penisilini ideal preparat yapmaktadır. Buna
karşılık benzathine penisilinin zerk yerinde ağrı ve sertlik yapması bunun en
büyük sakıncasıdır.
3. Bulaşıcı Olmayan
Hastalıklardan Korunmada İlacın Rolü:
İlâçla korunma
bulaşıcı hastalıklara özgü değildir. İnsanları bulaşıcı olmayan
hastalıklardan korumak için ilâçlardan faydalanıldığına dair bir çok örnek
verilebilir. (Örnekler;cerrahinin gelişmesi, beslenme hastalıkları, gebeliğin
önlenmesi gibi) Asepsinin, anestezinin, kan naklinin keşfinden önce cerrahi ameliyatlar
sınırlı ve tehlikeli idi. Antiseptiklerin, anestetiklerin keşfi ve geliştirilmesi,
kan ve kan türevlerinin başarıyla ve geniş ölçüde kullanılması ve antibakteriyel
ilaçları kullanarak enfeksiyonların önlenmesi, ameliyat sonrası komplikasyonları
asgariye indirmiştir. Cerrahide büyük girişimlerin yapılmasına, hastaları ameliyat
komplikasyonlarından koruyan, bu keşifler sebep olmuştur.
Dünya Sağlık
Örgütü’nün yaptığı tahminlere göre dünya üzerinde guatrlı kişi sayısı 200
milyon civarındadır ve çocukların yüzde 80 inin guatrlı olduğu bölgeler
vardır(17). Guatrın halk sağlığı bakımından önemi çocuklarda zeka geriliğine
sebep olmasıdır. Çocukların önemli bir diğer sağlık sorunu da diş çürümesidir. Diş çürüklerinin
meydana gelmesinde fluorür yetmezliği önemli bir nedendir. Raşitizmin, beriberinin,
riboflavin yetmezliğinin hala önemli sağlık sorunu olduğu bölgeler de vardır.
Bütün bu hastalıklarla savaşta da ilâçlardan geniş ölçüde faydalanılmaktadır.
Örnek olarak tuza iyot ekleyerek guatr ile, suya fluorür katarak diş çürükleriyle,
bazı besin maddelerini vitaminlerle zenginleştirerek vitamin yetmezlikleriyle savaş
gösterilebilir. Bu hastalıklarla savaşta ilaçlar alışılagelen yol dışında kitle
halinde uygulanmaktadır.
Şişmanlık
sanıldığından çok yaygın ve önemli bir hastalıktır. Şişmanlığın ölüm
oranlarını arttırdığına ve hayat süresini kısalttığına dair çeşitli yayınlar
vardır. Mayer’in yayınladığı veriler (Tablo:2) şişmanlığın ne büyük bir
sağlık tehlikesi olduğunu göstermektedir(18). Bu duruma göre şişmanlığı tedavi
ederek çeşitli hastalıkların sebep olduğu ölümleri azaltmak ve insan sağlığını
korumak mümkündür. Şişmanlık tedavisinde esas tedbir, alınan kalori miktarını
sınırlama ve daha fazla beden hareketi yapmaktır.
Tablo:2- Şişman Kadın ve Erkeklerle Normal
Ağırlıktakilerin Önemli Bazı Hastalıklardan Ölüm Oranlarının Kıyaslanması*
Hastalıklar |
Kadın |
Erkek |
Kalp Hastalıkları |
175 |
142 |
Beyin Kanaması |
162 |
159 |
Kronik Nefrit |
212 |
192 |
Diyabet |
372 |
383 |
Siroz |
147 |
249 |
Apandisit |
195 |
223 |
Safra Taşı |
284 |
206 |
(*) Normalde ölüm
oranı(mortalite) yüz kabul edildiğine göre şişmanlarda ölüm oranının yüzde
artışı
Bununla beraber, birçok
vakalarda yardımcı olarak iştahı azaltan amphetamine ve mide muhtevasını arttıran
methylcellulose gibi ilaçlar da kullanılmaktadır. Aşırı doğurganlığın gerek
kadınlar ve gerek toplum için normal sayılmasına imkan yoktur. Aşırı doğurganlık
bir hastalık gibi savaşılması gereken bir husustur. İlaçlarla doğurganlık
kontrolü ve bu yolla ana ve çocuğun sağlığının korunması , çocuk düşürme
vakalarının azaltılması koruyucu hekimlikte ilaç uygulamasının başarılı
örneklerindendir. On yıldan beri oral hormonal tabletler gebeliği önleyici olarak
kullanılmaktadır. Bu hormon preparatlarının, özellikle estrogen’in , yan
tesirlerinden sık sık şikayet edilir. Bu şikayetlerin bir kısmı kilo alma, bulantı,
göğüste gerginlik gibi önemsizdir ve ilaç bırakılınca kaybolur. Önemli olan iki
yan tesir tromboflebit, amboli ve kansere sebep olma ihtimalidir. Oral kontraseptiflerin
kanserojen olduğu iddiaları kabul edilebilecek gözlemlere dayanmamaktadır. Buna
karşılık bazı oral kontroseptiflerin tromboflebit ve amboli vakalarının artmasına
sebep olduğu gerçektir. Ancak bu artış da çok önemli değildir.(ilaç
kullanmayanlarda tromboambolik hastalıklardan ölüm yüz binde 0.2-0.5, oral
kontraseptif kullananlarda yüz binde 1.5-3.9) Tromboambolik
hastalıkların gebelerde, oral kontreseptif kullananlardan da daha fazla olduğunu
unutmamak gerekir. (yüzbinde1.8-4.6). Oral kontraseptifleri geliştirme konusunda
araştırmalar hızla ilerlemektedir. Plastik deri altı kapsüllerinde düşük doz
progesteron vererek gebeliği önleme bu konudaki en ilginç uygulamadır.
4.Sonuç:
İlaçların
sağlığımızın korunmasında da bize büyük imkanlar sağladığı bir gerçektir. Bu
alanda yapılan araştırmalar önümüzdeki yıllarda bu imkanları daha da
arttıracaktır. Özellikle, bulaşıcı olmayan hastalıklardan ve gebelikten korunma
konusundaki çalışmalar o kadar hızla gelişmektedir ki gelecekte ilaçların bu
maksatlarla kullanılması da bulaşıcı hastalıklardan korunmadaki kadar çeşitli ve
etkili olacaktır.
İlaçların sağlığın korunmasındaki önemini belirtirken her ilacın
bir yan tesiri olduğu ve zararlı olması ihtimali bulunduğu üzerinde de durmak
gerekir. Ancak şunu da işaret etmek gerekir ki bu sadece hastalıklardan korunmada
değil, hekimlik mesleğinin temelinde yatan bir sorundur. Zararlı etkilere örnek olarak
antibiyotiklerin geniş ölçüde kullanılmasının doğurduğu sorunlar
gösterilebilir.: Antibiyotiklerin kullanılması bir yandan allerjik ve toksik reaksiyonlara, avitaminoz ve süper enfeksiyonlara
sebep olabilmekte bir yandan da antibiyotiklere mukavim suşların sahneye hakim olmasına
dolayısıyla tedavide değerli ilaçların etkisiz kalmasına sebep olmaktadır. Bu
durumda son söz olarak denebilir ki hekim fayda ve zararı karşılıklı
değerlendirerek hizmet ettiği toplum ve hastası için gerekli ve en az zararlı olanı
uygulamaya karar vermelidir.
Yaralanılan
Kaynaklar
1. Hobson, W: The
Theory and Practice of Public Health, Oxford University Press, New York, 1965, pp.9-11
2. World Health
Organization: Basic Documents, Geneva, 1967
3. Maxcy, K.F.:
Rosenau Preventive Medicine and Public Health, Appleton-Century-Crofts, 1956, p.353
4. Top, F.H.:
Communicable Diseases, C.V.Mosby Company, 1955, p.954
5. Watson, R.F.ve
Ark.: J.A.M.A., 122, 730, 1943
6. Kuhns, D.M. ve
Ark.: J.A.M.A., 123, 335, 1943
7. Pollitzer, R.:
Plague, WHO Monograph Series, 1954, p.473
8. Akyol, M: İnsanda
Bulaşıcı Hastalıkların Kontrolu, Hıfzısıhha Okulu yayın No:11, Ankara, 1963,
s.259
9. Massel, B.F.:
Antibiotics Annual, (1957-1958), p.212
10. Ferebee, S.H. ve
Ark.: Am.Rev.of.Tbc.76, 942, 1957
11. Bertan, M., Benli,
D.: Etimesgut Bölgesinde Kızamık Salgını, 10.Pediatri Kongresinde tebliğ
edilmiştir. İzmir, 1968
12. Gülmezoğlu, E:
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Dergisi, 9:181, 1966
13. Aytan, N.ve Ark.:
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Mecmuası, 22, 489, 1969
14. Navy Medical Research
Unit No.4: Antibiotics Annual (1953-1954), p.123
15. Seal, J.R.: A.J.P.H.,
45, 662, 1955
16. Reinstein, C.R.:
J.Pediatrics, 47, 25, 1955
17. Clements, F.W. ve
ark.: Endemic Goitre, WHO yayını, 1960, p.27-200
18. Meyer, J.: Kaynak
No.1, sayfa 90’dan alınmıştır.
|