AşIrI
DoğurganlIk ve SağlIk *
Ankara Doğumevi başhekimi
Dr. Zekai Tahir Burak 1958 yılında Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığına
gönderdiği bir yazıda, çocuk düşürmenin ve ana ölümlerinin arttığını ve bunun
önlenmesi için gebeliği önleyen ilaç ve gereçlerin serbest bırakılmasını
istemişti. Aynı yıl Fakir Baykurt da Cumhuriyet Gazetesinde yazdığı bir yazıda,
usta kalemiyle, aşırı doğurganlığın toplum üzerindeki olumsuz etkilerini dile
getirmişti. 1959 yılında ben ve arkadaşlarım kırsal bölgede çocuk düşürme ve
ana ölümleri üzerinde bir araştırma yaparak sorunun önemini belirten veriler elde
ettik. Ben, 1960 yılında kamunun dikkatini çekmek amacıyla aile planlaması konusunda
bir açık oturum düzenledim. Bu açık oturum basında büyük yankılar yaptı(1). Bu
girişimler ülkemizde aile planlaması konusunda yapılan ilk girişimlerdir.
1962 yılında, Başbakan
İsmet İnönü, değişen koşullar altında nüfus politikasının değiştirilmesi
gereğini kabul etmiş, Adalet Partisi Senatör ve milletvekillerinin çoğunluğu karşı
çıktıkları halde 1962 yılında Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planında nüfus
artış hızını azaltma ilkesi ve 1965 yılında da
557 sayılı Nüfus Planlaması Yasası T.B.M.M’de kabul edilmişti. Bu yasada
sterilizasyon ve çocuk düşürmeye sadece tıbbi nedenlerle izin verildi. Bu yasayla
doğurganlığın azaltılması öngörüldüğü halde, nüfus artış hızında önemli
bir düşüş olmadı. Nüfus artış hızı 1955-1960 yılları arasında binde 28.5
iken, 1975-1985 yılları arası binde 24.1’e düştü. Ana ölümleri yüzbin doğumda
207 ve çocuk düşürme hızı yüz kadında 30 oldu.
Aile planlaması
programlarının başarısını etkileyen iki ana etmen vardır: Ailelerin tutumu ve
hizmeti sunan örgütün gücü. Türkiye’de 1963 Nüfus Araştırması ve ondan sonra
her beş yılda bir yapılan nüfus araştırmaları sonuçlarına göre, Türkiye’de
evli kadınların sahip olmak istedikleri çocuk sayısı ortalama üçtür. 1978 Nüfus
Araştırmasındaki evli kadınlara kaç çocuğu olduğu ve başka çocuk isteyip
istemediği sorulmuştur. Üç yada daha az çocuk sahibi olan kadınların yüzde 73’ü
başka bir çocuk daha doğurmak istemediklerini belirtmişlerdir. Bu, Türkiye’de aile
planlaması programlarının başarılı olması için uygun bir ortam bulunduğunun
kanıtıdır.
Bu duruma göre beklenen
sonucun elde edilememesinin nedeni, ailelere gereksindikleri hizmetin sunulamamasıdır.
Aşağıdaki Tabloda Ülkemizde 1963 ve 1983 yıllarında ve Etimesgut bölgesinde 1984
yılında ailelerin kullandıkları gebeliği önleyici yöntemler görülmektedir.
Tablo: Türkiye’de Aile
Planlaması Yöntemi Kullananlar Yüzdesi*
|
Türkiye |
Etimesgut |
Yöntemler |
1963 |
1983 |
1984 |
Spiral |
- |
9 |
30 |
Hap |
1 |
9 |
6 |
Kaput |
4 |
5 |
3 |
Geri Çekme |
10 |
30 |
34 |
Diğer |
12 |
8 |
1 |
TÜM KORUNAN |
27 |
61 |
74 |
|
|
|
|
|
* Yüzdeler 15-49
yaşında evli kadınlara aittir.
Geri çekme yöntemi
kullanmanın yaygınlığı ve etkin yöntemleri kullananların önemli ölçüde
artmaması, sunulan hizmetin yetersizliğini kanıtlamaktadır. Etimesgut ve Çubuk
bölgelerindeki gözlemler, hizmet iyi bir biçimde sunulursa halkın modern yöntemleri
büyük ölçüde kabul edeceğini, bununla birlikte geri çekme yönteminin
seçilirliğini etkilemediğini göstermektedir.
1983 yılında kabul edilen
2827 sayılı yasa, aile planlaması hizmetlerine şu üç yeniliği getirmiştir.: İstek
üzerine çocuk düşürme, sterilizasyon ameliyatı ve özel eğitim görmüş ebelerle
hemşirelere spiral takma yetkisi. Biz hekimlere düşen görev, bu olanaklardan aileleri
en geniş ölçüde yararlandırmaktır. Hekimlik hizmetlerinde bireycilikten (başvuran
hastaya bakmaktan) toplumculuk (sağlam ve hasta herkese bir ekip içinde koruyucu ve
tedavi hizmeti sunma) aşamasına geçelim, çağdaşlaşalım.
Yararlanılan
Kaynaklar
1. Üner, R., Fişek, N.H. : Türkiye’de Doğum
Kontrolü Uygulamaları Üzerinde İncelemeler, Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı
yayını No:264, 1961
2. Fişek, N.H. :Dünyada
ve Türkiye’de Nüfus Sorunu, “Hekimler için aile plânlaması el kitabı “
içinde. (Editör Dr. Ayşe Akın) Ankara, 1983
* T.T.B. Haber
Bülteni, Sayı: 10, Haziran 1986
|