BARIŞ, DEMOKRASİ ve SAĞLIK
Barışı düşünürken,
bir hekim olarak akla ilk gelen Hipokrat’ın yeminidir. Biz hekimlere “Kişinin
yaşamına ana karnından ölümüne kadar saygılı olacağım. Onları hastalıklardan
ve sakatlıklardan koruyacağım. Kişiler arasında ayrıcalık yapmadan hastalananları
tedavi edeceğim. Yaşamlarını gücümün yettiği kadar uzatacağım” diye yemin
ettirdiler. Savaşlara karar verenler ne yapıyorlar? İnsanları birbirlerine
öldürtüyorlar. Sadece eli silahlı olanları değil, evlerinde yaşayan çocuk ve
kadınları da öldürüyorlar. İşte İkinci Dünya Savaşında Londra ve işte
Nagazaki. Üçüncü Dünya Savaşının İkinci Dünya Savaşından daha vahşice
olacağı ve nükleer silahların kullanılacağı kuşkusuz. Diyelim ki insanlığın
kaderini ellerinde tutan politik önderler insaflı olacaklar ve bir savaş
başlatmayacaklar. Yapılmakta olan savaş hazırlıklarının neden olduğu harcamalara
ne diyelim? Bu para ile tüm insanlara daha sağlıklı, daha mutlu ve esenli bir yaşam
sağlamak olasıdır.
Bir Rus ve bir Amerikalı
hekimin nükleer savaşı önleme çabalarından ötürü övülmeleri ve ödül
verilmesi, biz hekimlerden toplumların ne beklediğini gösterme bakımından
değerlendirilmelidir. Savaş alanında herkesin birbirini öldürmeye çalıştığı bir
ortamda, insanlar arasında dost ve düşman ayrımı yapmadan, her yaralıyı yaşatmaya
uğraşanlar da biz hekimler değil miyiz? Barış yolunda birleşelim, çaba harcayalım
ve baskı yapalım, yeminimizden dönmeyelim. Barış konusunda uğraş vermek bir meslek
görevimiz olması yanında Atatürk’ün “Yurtta Barış, Cihanda Barış”
yönlendirisine de sahip çıkmaktır. Bu uğraşta hekim tek başına bir güç
değildir. Yurt içinde ve dünya ölçüsünde bir araya gelen hekimler amaca erişmede
etkili bir güçtür.
Demokrasiyle sağlık
arasındaki etkileşimi açıklayabilmek için, demokrasi ve sağlık sözcüklerinden ne
anlaşılması gerektiğini belirtmekte yarar vardır. Sağlık bedence, ruhça ve sosyal
yönden tam bir iyilik halidir. Sosyal yönden tam bir iyilik hali 19.yüzyıldan beri
savunulan bir koşuldur. Hükümetler onayladıkları Dünya Sağlık Örgütü Anayasası
ile sağlığın bu koşulunu yasallaştırdılar. Demokrasinin tanımında görüş
birliğine ulaşmak güçtür. Sovyetler Birliği’nden İsviçre’ye kadar her ülke
demokrat olduğu savındadır. Atatürk’ün “Egemenlik Kayıtsız Şartsız
Milletindir” sözünü bile değişik yorumlayanlar vardır. Örneğin, serbest seçimle
bir parlâmento kurulmasını demokrasi sayanların yanında aşağıdaki beş niteliği
olmayan bir düzene, demokrasi demeyenler de vardır.
1.Herkes,
başkasının özgürlüğünü zedelememek koşuluyla özgür olmalı,
2.Halk tek başına
veya birleşerek görüşlerini, sürekli olarak, karar ve yönetim görevi verdiği
kişilere duyurabilmeli,
3.Seçimle kurulan
meclisler çoğunluk diktatoryasının aracı olmamalı,
4.Temel haklardan
yararlanmada herkes için fırsat eşitliği olmalı,
5.Tartışmalarda
amaç anlaşma zemini bulmak olmalı.
Ekonomik sistemi liberal
olan bir ülkede demokrasi, yukarıda belirtilen nitelikleriyle benimsenmemiş ise böyle
bir ülkede tüm insanların “temel insan hakları” ndan yararlandığı
görülmemiştir. Biz hekimleri ilgilendiren temel insan haklarının başında
“sağlıklı yaşam hakkı” gelir. Biz hekimler herkesin sağlığının korunduğu,
desteklendiği ve her hastanın tedavi olanaklarından yararlandığı bir dünya görmek
isteriz. Bunun için de demokrasiyi savunmamız ve demokrasinin tüm kurallarıyla
işlediğini görmek istememiz doğaldır.
Bu gün ülkemizde herkesin
sağlıklı yaşam hakkından yararlandığını söylemek olanağı var mı? Kuşkusuz
parası olan bir kimse tedavi için her olanağa sahiptir. Ekonomik gücü yetersiz olan
hastaların Devlet tarafından parasız tedavi edileceği yasalarımızda yazılıdır. Bu
haktan yararlananlar da vardır. Yararlanmayanlar yok mu? Çok. İsterseniz
yararlananların yararlandıkları hizmetin niteliğinden söz etmeyelim.
Sağlık hizmetlerinin
yürütülmesinde bizi ve halkı ilgilendiren bir konu daha vardır. Hastanın hekim
seçme hakkı. Hastanın, hükümetin veya sigortanın gösterdiği hekime gitme
zorunluğu sosyalist düzenlerde vardır. Demokratik ülkelerde -örneğin Batı Almanya
ve İngiltere’de- hasta kendi hekimini seçer. Hekimin ücretini hükümet veya sigorta
öder. Demokratik çağdaş bir ülkede her hastaya yeterli tedavi olanağını, Devlet ya
genel bütçeden, ya da genel sağlık sigortası fonundan sağlar. Kişinin hekim seçme
ve hekimin hasta seçme hakkı vardır. Ülkemizde de Sağlık Bakanlığı bütçesi
artırılsın, genel sağlık sigortası kurulsun, hastalar seçtikleri özel hekime de
gidebilsin, sözleri, söylenmektedir. Ancak bu sözlerle yasama organını ve hükümeti
etkilemek mümkün olmuyor. Neden? Çünkü kurduk sandığımız demokratik düzen
gerektiği gibi işlememektedir. “Siyasetle uğraşma yasağı”, derneklerin ve
birliklerin milletvekillerini ve hükümeti etkilemesini önlemektedir. Ülkemizde
kişilerin siyaset yapmalarının yasak olmayışı sorunu çözememektedir. Çünkü
kişi tek başına bir güç değildir. İnsanlar bir amaç için birleştikleri zaman
güç kazanırlar. Hekimlerin, tüm insanlarımıza yaşam hakkını
gerçekleştirebilmeleri için birlikte hareket etmeleri gereklidir. Hekimleri temsil
yetkisi olan kurum tüm insanlara sağlıklı bir yaşam sağlayabilmeleri ve ölümden
korunabilmeleri için milletvekillerini etkileyebilmeli, halkla ilişki kurarak onları
haklarını elde etmek için güdüleyebilmeli ve yol gösterebilmelidir.
Sağlıkla ilgili diğer
insan haklarından da söz etmek gerekir. Sağlık çok etmenli bir sistem (multifactorial
system) dir. Eğitim, konut, beslenme, dinlenme, ekonomik güç, çevre gibi etmenler
sağlığı destekleyici (promotive) etmenlerdir. Eğitim düzeyi ve aile geliri
yükseldikçe, konut, beslenme ve çevre koşulları düzeldikçe insanlar daha
sağlıklı olur. Bunları da elde etmek insanların temel hakkıdır. Halkımızı daha
sağlıklı yaşatabilmek amacıyla bu hakların sağlanması için biz hekimler çaba
harcamalıyız. Bunu söylerken aklıma “hekimliği
ve demokrasiyi bilmeyen bir kimse çıkar da hekimler görevleri olmayan işlerle
uğraşıyorlar diye bizi yerer mi?” endişesi gelmektedir. Demokratik bir ülkede bu
olmaz. Demokrasimizi çağdaş uygarlıkların düzeyine çıkarmak için uğraşmak
yalnız vatandaşlık görevimiz değil, hastalarımız adına mesleksel görevimizdir de.
Demokrasi bütün kurallarıyla işlemedikçe herkes için sağlıklı ve insanca bir
yaşam ve sosyal yönden tam iyilik hali sağlanamaz.
Sağlığın yolu, barış
ve demokrasiden geçer.
|