Çocuk
SağlIğI Yönünden SağlIk Hİzmetlerİnİn Örgütlenmesİ ve Yönetİmİ*
1. Örgütlenme İlkesi:
Sağlık Hizmetlerin
örgütlenmesinde iki temel yaklaşım vardır. Bunlardan biri tek görevli (unipurpose),
diğeri çok görevli (multipurpose) örgütler kurmaktır. Tek görevli örgüte örnek
olarak Çocuk Sağlığı Merkezleri (Well baby clinics), çok görevli örgüte örnek
olarak da her yaş ve cinsteki kişilerin tüm koruyucu ve iyileştirici hizmetlerinden
sorumlu bir örgüt -örneğin, bir sağlık ocağı- gösterilebilir. Bu iki
yaklaşımın da yarar ve sakıncaları vardır.
Tek görevli örgütlerin
sakıncalarından biri, çok görevli örgütlere kıyasla, daha geniş bir alanda ve çok
sayıda nüfusa hizmet götürmeleridir. Tek görevli örgütlerin geniş bir alana hizmet
sunmasının nedeni personelin çalışma saatlerinde boş kalmalarını önlemektir.
Hizmetin çok sayıda nüfusa verilmesi kentlerden çok kırsal bölge için
sakıncalıdır. Sakınca, çok sayıda nüfusu kapsamak için alanın genişlemesi ve
mesafelerin uzamasından doğar. Mesafenin uzaması halkın hizmet için sağlık
tesislerine gelmesini güçleştirir. Personel, hizmeti köy ve evlerde veriyorsa, bir
yerden diğerine giderken yolda geçen süreler daha az hizmet verilmesine, temasın
seyrekleşmesine neden olur. Sorunu açıklamak için Türkiye'de kırsal bölgede çocuk
sağlığı hizmeti ele alınabilir. Bu hizmette görevli personelin -her gün 30 çocuk
muayene etmesi için- 20 köydeki çocukların sağlığını gözetmekten sorumlu olması
gerekir. Deneyimler bir kişinin 3-4 köyden fazlasına (yaklaşık olarak 2000 nüfus)
nitelikli hizmet veremediğini göstermektedir. Bu da, sade çocuk sağlığı ile
yükümlü kişinin hizmet bölgesinde 50-60 bebekten sorumlu olacağı anlamına gelir.
Böyle bir örgütün maliyetini zengin ülkeler bile göze alamaz.
Tek görevli örgütlerin
sakıncalarından bir diğeri,her hizmet için kurulan tek görevli örgütler arasında
işbirliği ve eşgüdümü sağlamada karşılaşılan zorluklardır. Çocuk sağlığı
gibi çok etkenli (multifactorial) bir konuda başarı -sadece çocuğun beden ve ruh
gelişmesini kovalayan hekim ve hemşirenin çalışmasına değil- çevre sağlığı,
bulaşıcı hastalıklarla savaş, beslenme gibi hizmetleri yürütenlerin de
başarısına bağlıdır. Tek görevli örgütlenmede bir diğer sorun da -örgüt tüm
işlere yetecek güçte değil ise- öncelik verilmeyen programlarda yeter gelişme
yapılamamasıdır.
Tek görevli örgütlenmenin
en önemli yararı, hizmeti veren personel bir alanda uzmanlaşacağı için hizmetin daha
nitelikli olması ve personel yetiştirilmesindeki kolaylıktır. Bunun yanında çeşitli
görevler arasında öncelik verme sorununun olmayışını da yararlar arasında
belirtmek gerekir (1).
2. Personel Politikası:
Sağlık hizmetlerinin
personel politikasında iki karşıt görüş vardır. Bunlardan biri örgütte hizmeti en
iyi görecek olanların çalıştırılması, diğeri herkese hizmet verecek biçimde
personel yetiştirme ve çalıştırmadır. Bu görüşlerin çocuk sağlığı
hizmetlerine yansıması, «çocukların periyodik muayenelerini çocuk sağlığı
uzmanı hekimler mi, ana-çocuk sağlığı hemşireleri mi, ebeler mi, yoksa halk
arasından seçilmiş ve eğitilmiş gönüllüler mi yapacaktır?» şeklinde ifade
edilebilir. Çeşitli ülkelerde farklı uygulamalara rast gelinmektedir. 1973 yılında
Tunus'ta sınırlı sayıdaki Ana-Çocuk Sağlığı Merkezleri'nde çocuk sağlığı
hizmeti çocuk sağlığı uzmanlarına verilmişti. Ebe ve hemşirelerin çocukları
muayene etmesine izin verilmiyordu. 1968 yılında Kolombiya'da «Promotora» adı verilen
köylü genç kızlar eğitiliyor ve çocukların gelişmesini kovalama bunlara görev
olarak veriliyordu.
Tunus'taki uygulamada
merkezlere gelen çocuklara verilen hizmet mükemmel olmakla beraber Tunus'taki
çocukların büyük kısmı hizmetten yoksundu (2). Kolombiya'da ise -kusursuz olmasa
bile- her çocuğa etkili hizmet verilebiliyordu. Sağlık yönetiminde çağdaş
yaklaşım, önce herkese hangi düzeyde hizmet verilebiliyorsa o modelin kabulü, bundan
sonra da hizmetin niteliğini arttırmak için eğitim ve denetime ağırlık vermektir
(2).
3. Personelin Denetimi:
Çağdaş yönetim biliminde
üzerinde ısrarla durulan bir hizmet, denetimdir. Denetim üstün astı çalışmak için güdülemesi
(teşvik etmesi), onu işbaşında
eğitmesi ve desteklemesidir (3). Yönetimin başarısı özellikle az
gelişmiş ülkelerde sağlık hizmetlerinin başarısı- denetime bağımlıdır. Fendall
bir kitabında «Denetim yeteri kadar anlaşılmamış ve uygulanmamış bir sanattır.
Standart eğitim görmemiş personelin başarısızlığının en önemli nedeni yetersiz
denetimdir» der. Satterthwaite de Pakistan'da yardımcı sağlık personelinin uterus
içi araç takma projesinin başarısızlığa uğramasının nedenini yetersiz denetime
bağlar.
Denetim, ilk kez endüstride
uygulanmıştır. Denetim konusunda yapılan araştırmaların çoğu da endüstride
yapılmıştır. Denetimin hizmetin verimine etkisini gören yöneticiler bunu diğer
alanlarda da uygulama çabasına girmişlerdir. Ancak denetimin başarılı olabilmesi
için, aşağıdaki koşulların yerine getirilmesi gerekir.
a- Denetçilerin
görevlerinin ayrıntılı bir listesi denetilenin ve denetenin elinde bulunmalıdır.
b- Denetçi konuyu
denetilenden iyi bilmeli ve denetilen, denetçiden bir şeyler öğrenebileceğine
inanmalıdır.
c- Denetçi, denettiği
kişilerle, otoritesini kaybetmeden, dostça ilişki kurabilmelidir. Böyle bir ilişki
hizmeti üretmekle görevli kişiye sorunlarını, bilgi ve beceri noksanını denetçiye
açma cesaretini verir. Bağıran, azarlayan, kişiyi küçük düşüren bir üst, çok
bilgili olsa bile iyi denetçi olamaz.
d- Denetçi teknik konular
yanında denetim yöntemleri konusunda da eğitilmelidir. Denetimde en etkili
yaklaşımlar denetilen kişi çalışırken onu gözlemek, aynı işi beraber yapmak,
hizmetle ilgili ayrıntılı kayıtları kontrol etmek, aynı işi yapanların
katıldığı tartışmalı toplantılar düzenlemek ve hizmet verilenlerin durumunu ve
görüşünü saptamaktır.
4. Koruyucu ve İyileştirici Hizmetlerin
Entegrasyonu:
Batı ülkelerinde hasta
olan yetişkinler ve çocuklar için tedavi hekimliği, çocuğun sağlığını korumayı
amaçlayan çocuk sağlığı hizmetlerinden çok önce kurumlaştığı ve hekimlerin
sağlığı koruma hizmetlerine fazla ilgi duymadıkları için, hükümetler ve
gönüllü kuruluşlar yalnız koruyucu hizmetler yapan çocuk sağlığı merkezleri
kurmaya başlamışlardır. Hekimlerin bu merkezlerde hasta çocukların muayene ve
tedavisine karşı çıkmaları nedeniyle de bu merkezler buldukları hasta çocukları
hekimlerin muayenehanelerine göndermişler ve batı ülkelerinde çocuk sağlığı
hizmeti kurumlaşmıştır. Bu uygulama yapay bir çözümdür ve sakıncaları vardır.
Ülkelerinde çocuk
sağlığı hizmetlerini geliştirmek isteyen kimi az gelişmiş ülkeler bu sistemi
değiştirmeden uygulamak istemişlerdir. Bir süre sonra, bir yandan yeter sayıda hekim
olmayışı, diğer yandan halkın direnciyle karşılaşmaları nedeniyle koruyucu ve
iyileştirici çocuk sağlığı hizmetlerini entegre etmek (katıştırmak) zorunda
kalmışlardır. Entegrasyonda daha ileri giden örnekler de vardır. Ana sağlığı ve
çocuk sağlığıyla görevli bir Ana-Çocuk Sağlığı Merkezi kurmak ve tüm sağlık
hizmetlerinin yürütüldüğü sağlık ocaklarına benzer merkezlerde çocuk sağlığı
hizmetlerini de yürütmek bu yaklaşımlara örnek olarak gösterilebilir.
5. Türkiye'de Çocuk Sağlığı Hizmetleri:
Türkiye'de çocuk
sağlığına Cumhuriyetin kuruluşundan sonra önem verilmeye başlanmıştır. Prof.I.
Hilmi Alantar 1931 yılında yayınladığı Püerikültür adlı kitabının önsözünde
şunları yazmıştır (4):
«Her memlekette
olduğu gibi bizde de, Cumhuriyet hükümetinin kuruluşundan beri, çocuğa layık
olduğu önem verilmeye başlandı. İlk zamanda yalnız hasta çocuklar için hastaneler,
poliklinikler bulunurken şimdi sağlıklı çocukların kontrolü için de çocuk bakım
evleri, kreşler tesis ediliyor».
Cumhuriyetin kuruluş
döneminde yukarıdaki çalışmalar ve birkaç «Doğum ve Çocuk Bakımevi» yapılmakla
beraber memleket ölçüsünde, çocuklara özel, önemli bir çalışma yapıldığı
söylenemez. Hükümetin ilk ciddi çalışmaları 1952 yılında Sağlık ve Sosyal
Yardım Bakanlığı (SSYB) ile Dünya Sağlık Örgütü ve UNİCEF arasında yapılan
bir anlaşmayla başlar. Bu anlaşmada öngörüldüğü üzere, ülkemizde Ana-Çocuk
Sağlığı Merkezleri, şubeleri ve istasyonları kurulmaya başlanmıştır.
Örgütlenmede, başlangıçta batı modeli kopya edilmiş ve merkezlerde sadece sağlam
çocuklar bakılmıştır. Ancak sistem halkın tepkisiyle karşılaştığından, bir
süre sonra, merkeze kayıtlı çocuklar hastalanınca bu merkezlerde tedavi edilmeye
başlanmıştır. Merkezlerde tercihen uzman hekimler, uzman yoksa diğer hekimler
çalıştırılmıştır. Hemşire ve ebelere çocuk muayene yetkisi verilmemiştir.
1961 yılında kabul edilen
sağlık hizmetlerinin sosyalleştirilmesi kanununda örgütlenme ilkesi, dar bölgelerde
çok görevli örgüt kurmaktır. Çok görevli temel örgüt sağlık ocaklarıdır.
Sağlık ocaklarında çocuk sağlığı hizmeti hekimin, denetçi ebe-hemşirenin ve
sağlık evi ebelerinin görevidir. Sağlık evi ebelerinin görevleri şunlardır (5):
a- Gebelerin periyodik
muayenesi ve bakımı,
b- Doğuma yardım,
c- Lohusaların bakımı,
d- Çocukların periyodik
muayeneleri,
e- Çocukların
aşılanması,
f- Periyodik muayenelerde
hekimin görmesi gereken kadın ve çocukları hekime veya hastaneye sevk,
g- Evde doğum yapması
tehlikeli olan gebelerin zamanında hastaneye başvurmalarını sağlamak,
h- Aile planlaması, ana ve
çocuk sağlığı, beslenme ve diğer sağlık konularında kadınlara sağlık eğitimi
yapmak,
ı- Ölüm, doğum ve
göçleri sağlık ocağına bildirmek,
j- Bulaşıcı
hastalıkları sağlık ocağına bildirmek,
k- Hasta takip ve
tedavisinde hekimin verdiği diğer görevleri yapmak.
Çocuk sağlığı konusunda
ebeler çocukların aşılarını ve fiziksel ve ruhsal gelişmelerini izlemek için
periyodik muayeneleri yaparlar, gelişmelerini normal bulmadıkları veya hastalık
semptomu olan çocukları hekime yollarlar, çocukları tetanos neonatorum'dan korumak
için anneleri gebe iken aşılarlar. Annelere ve büyükannelere çocuk bakımı ve
beslenmesi eğitimi yaparlar.
1981 yılında ülkemizde
çocuk sağlığı hizmeti yapan 1890 sağlık ocağı ve 9357 sağlık evi kurulmakla
beraber Ana-Çocuk Sağlığı (AÇS) örgütleri de çalışmalarını sürdürmüştür.
1981 yılında 127 AÇS merkez veya dispanseri, 63 AÇS şubesi ve 445 AÇS istasyonu
vardı (6).
6. Türkiye'de Çocuk Sağlığı Durumu:
Cumhuriyetin kuruluşundan
bu yana, çocuk sağlığı düzeyi çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanlarının,
hekimlerin, hastane ve polikliniklerin, AÇS merkezlerinin ve sağlık ocaklarının
çalışmalarının etkisi ve sosyo-ekonomik gelişmeye bağımlı olarak Tablo:1'de
görüldüğü gibi önemli ölçüde gelişmekle beraber Tablo:2'de görüldüğü gibi,
birçok gelişmiş ülkelerden bile düşüktür (7,8,9).
Tablo:1- Türkiye'de
1945-1980 Yıllarında Bebek Ölüm Hızları
Yıllar |
Bebek ölüm
Hızı (binde) |
Yıllar |
Bebek ölüm
hızı (binde) |
1945 |
274 |
1965 |
169 |
1947 |
270 |
1967 |
156 |
1949 |
255 |
1969 |
145 |
1951 |
245 |
1971 |
134 |
1953 |
235 |
1973 |
123 |
1955 |
224 |
1975 |
112 |
1957 |
212 |
1977 |
102 |
1959 |
199 |
1979 |
96 |
1961 |
189 |
1981 |
90 |
1963 |
178 |
|
|
Kaynak: (1) Trends in fertility and
mortality in Turkey US-NRC yayını,
(2) 1969-1981 DPT Beş Yılık Kalkınma Plan Tahminleri.
Çocuk sağlığı düzeyini
saptamak için en geçerli ölçüt bebek ölüm hızıdır. Bunun nedeni, bebeklerin
çevrenin sağlık koşullarına çok duyarlı olmalarıdır. Neonatal dönemle post
neonatal dönemde ölüm nedenleri çok farklı olduğundan, çocukların sağlığını
koruma çalışmalarını planlamak ve değerlendirmek için neonatal ve post neonatal
ölüm hızları çok değerlidir. Bunun yanında bebeklik yaşından sonra 3-4 yaşa
kadar olan dönem de çocuk sağlığı bakımından önemli olabilir. Bu nedenle yaşa
özel çocuk ölüm hızlarının kullanılması gerekli ölçüt olabilir.
Tablo:2- Türkiye'de ve
Yabancı Ülkelerde Çocuk Ölümleri
Ülkeler |
Yıl |
Neonatal ölüm
hızı (binde) |
Postneonal ölüm
hızı (binde) |
Bebek ölüm hızı
(binde) |
Türkiye |
1975 |
37.6 |
74.4 |
112.0 |
Etimesgut |
1980 |
30.3 |
40.4 |
70.7 |
Madagaskar |
1972 |
12.0 |
40.2 |
52.2 |
Tunus |
1973 |
20.6 |
42.0 |
62.6 |
Arjantin |
1974 |
24.5 |
34.4 |
58.9 |
Hindistan |
1970 |
28.3 |
32.7 |
61.0 |
Pakistan |
1968 |
63.2 |
61.1 |
124.3 |
Batı Almanya |
1974 |
15.3 |
5.9 |
21.1 |
Romanya |
1974 |
12.8 |
22.1 |
35.0 |
Portekiz |
1974 |
20.9 |
17.0 |
37.9 |
ABD |
1974 |
12.3 |
4.4 |
16.7 |
İsveç |
1975 |
6.1 |
2.2 |
8.3 |
Ülkemizde çocuk ölümleri
ne için yüksektir? Tıbbi neden olarak hastalıkları ve beslenme yetersizliğini,
sosyal neden olarak sağlık örgütlerinin yetersizliği ve kültür gibi öğeleri ele
alabiliriz:0-4 yaş grubunda il ve ilçe merkezlerimizde ölüm nedeni olan hastalık ve
durumların İsveç'le kıyaslanması Tablo:3'de görülmektedir. İl ve ilçe
merkezlerinde bile 1979 yılında 0-4 yaş ölüm nedenlerinin yüzde 43'ünün infeksiyon
hastalıkları, bebek ölümlerinin yüzde 28'inin güç doğumdan oluşu
çocuklarımızın sağlık düzeyini olumsuz etkileyen nedenlerin büyük çoğunlukla
hizmetten yoksunluk olduğunu gösterir.
Tablo:3- Türkiye'de İl ve
İlçe Merkezlerinde ve İsveç'te 0-4 Yaşlarında Ölüm Nedenleri
|
|
|
|
Doğum travması |
10682
400 |
Perinatal nedenler |
436
79 |
Pnömoni |
9826
368 |
Konjenital anoma. |
323
59 |
Perinatal nedenler |
5104
191 |
Kazalar |
76
14 |
Diyare |
4589
172 |
SS ve DO Hast. |
46
8 |
Diğ.infek.hast. |
1211
45 |
Neoplazmlar |
37
7 |
Diğer hast. |
6594
247 |
Diğer hast. |
168
30 |
Toplam |
38006
1423 |
Toplam |
1086
197 |
Hız:Yüz binde
Hizmetten yoksunluk
ailelerin kolaylıkla kullanabileceği şekilde sağlık tesisleri olmamasından veya
halkın çocuk sağlığıyla ilgili inanç ve alışkanlıklarından -daha kapsamlı bir
deyimle halkın kültüründen- ileri gelebilir. Ancak kültürel etmenlerin
olumsuzluğunda da yüzyıllar boyu çocuklar için kullanılabilecek bir sağlık
hizmetinin olmayışının rolü vardır. 1974-1975 yıllarında Devlet İstatistik
Enstitüsü'nün yaptığı bir nüfus araştırmasının sonuçları (Tablo:4)
çocuklarımızın hizmetten yoksunluklarının somut kanıtını vermektedir (10).
Tablo:4- Ölmeden Önce
Hekim Tarafından Muayene Edilenlerin Yaş Grubu ve Bölgelere Göre Dağılımı (yüzde)
Yerleşim Yerleri |
Çocuğun Yaşı
0
1-4
5+ |
Toplam |
Kentsel |
|
|
Metropol |
94.9
50.0
88.4 |
98.3 |
100.000 + |
83.9 100.0 76.0 |
81.3 |
50.000-100.000 |
50.1
57.6
88.7 |
76.4 |
10.000- 50.000 |
82.8
67.9
74.3 |
75.5 |
2.000-
10.000 |
58.9
68.3
73.1 |
67.7 |
Kırsal |
|
|
Gelişmiş |
45.9
66.2
63.9 |
58.1 |
Orta gelişmiş |
38.4
59.3
51.5 |
48.0 |
Az gelişmiş |
20.6
30.0
47.7 |
33.1 |
Toplam |
45.7
55.7
65.0 |
57.3 |
Varolan sağlık hizmetini
kullanmayı etkileyen etmenler arasında ekonomik güçsüzlük, sağlık hizmetine
gereksinme duymama ve ev ile sağlık hizmetinin verildiği yer arasındaki mesafe
sayılabilir. Ülkemizde çocuk sağlığı hizmetleri ücretsiz olduğundan, ekonomik
gücün olumsuz etkisi söz konusu olamaz, ancak hasta çocukların tedavisinde ekonomik
güç bazı aileler için olumsuz bir etkendir. Hizmetin kullanılmasını engelleyen
inanç ve alışkanlıklar da önemli bir etkendir. Sağlık personelinin eğitim yaparak
ve hizmet sunarak kültürü değiştirmek için sabırla çalışmaları gerekir.
Mesafeye gelince, dünyanın her yerinde ve özellikle kırsal bölgede, mesafenin
uzaması ile sağlık tesislerine başvurma arasında ters bir orantı saptanmıştır
(11).
Hizmet sunacak tesis ve
personel sayısının azlığı ve dağılımını bozukluğu az gelişmiş ülkelerin
önemli sorunudur. İyi yöneticileri olan az gelişmiş ülkeler bu soruna çocuk
sağlığı hizmetlerinde -sık görülen hastalıklar dahil- halk sağlığı
hemşirelerini, ebeleri ve hatta gönüllü sağlıkçıları kullanarak çözüm
getirmişlerdir. Ancak bu personelin başarılı hizmet görebilmeleri için, başkanı
hekim olan bir ekip içinde hizmet görmeleri ve saptadıkları, karar veremedikleri veya
önemli gördükleri vakaları hekime yollamaları gerekir. Ülkemizde iyi çalışan bir
sağlık ocağında çocuk sağlığı hizmetleri böyle yürütülür ve de
başarılıdır. Buna örnek olarak Etimesgut ve Çubuk Sağlık Bölgeleri
gösterilebilir. Tablo:5'de görüldüğü gibi Etimesgut bölgesinde bebek ölüm hızı
15 yılda binde 140'tan binde 71'e düşmüştür (12). Bu kırsal bölgelerde
çocukların sağlık durumu kentlerden iyidir. Bu bölgelerde pnömoni, diyare ve diğer
infeksiyon hastalıkları ölümleri önlenebilirse durum daha da iyi olacaktır.
Tablo:5- Etimesgut Bölgesinde Bebek Ölümleri
Yıllar |
Neonatal ölüm
hızı (binde)
|
Postneonatal ölüm
hızı (binde) |
Bebek ölüm hızı
(binde) |
1967 |
36 |
106 |
142 |
1970 |
26 |
77 |
103 |
1975 |
36 |
60 |
96 |
1980 |
30 |
41 |
71 |
Pnömoni ve enterit
ölümlerine gelince; enterit tedavisi için ağızdan rehidratasyon sıvısı kullanma ev
halkı tarafından uygulanan yöntem haline getirilmeli, pnömoni ölümlerini
önleyebilmek için de -sıtma ve trahom savaşında oldugu gibi- yardımcı sağlık
personeli pnömoni teşhis ve tedavisi konusunda eğitilmeli, bunlara muayene ve tedavi
yetkisi vererek yurt ölçüsünde büyük bir program başlatılmalıdır.
Kaynaklar
1. Fişek, N.H.: Halk Sağlığına Giriş. HÜ-DST
Araştırma ve Araştırıcı Yetiştirme Merkezi Yayını No.2, 1983
2. Fişek, N.H.: Yazarın yerinde gözlemi, 1968
ve 1974
3. Fişek, N.H.: Research Projects on Auxiliaries
and Field and Community Workers
4. Alantar, İ.H.: Püerikültür, Maarif
Velâleti Yayını, Devlet Matbaası 1931
5. Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı
(SSYB): Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirildiği Bölgelerde Hizmetin Yürütülmesi
Hakkındaki Yönerge, Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı Yayını No.154, 1965
6. Sağlık ve Sosal Yardım Bakanlığı (SSYB):
Türkiye Sağlık İstatistik Yıllığı, 1979-1981 Sağlık ve Sosyal Yardım
Bakanlığı Yayını No.498, 1983
7. Shorter, F.C. and Macura, M.: Trends in
Fertility and Mortality in Turkey, 1935-1975 National Academic Press, Washington D.C. 1982
8. WHO: World Health Statistics Annual (Volume 1)
World Health Organization, Geneva, 1980
9. Devlet İstatistik Enstitüsü: İl ve İlçe
Merkezlerinde Ölüm İstatistikleri, 1979 Devlet İstatistik Enstitüsü Yayını No.959,
1981
10. Yener, S.: 1974-1975 Nüfus
Araştırmasındaki Ölümlerle İlgili Verilerin Değerlendirilmesi, Hacettepe
Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Doktora Tezi 1980
11. King, M.: Medical Care in
Developing Countries, Oxford University Press 1966
12. Hacettepe Üniversitesi
Toplum Hekimliği Enstitüsü: Hacettepe Üniversitesi'nde Toplum Hekimliğinin ilk 15
Yılı, H.Ü. Toplum Hekimliği Enstitüsü
Yayını No:16 Ankara, 1981
* İstanbul
Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı Konferansında (İstanbul 1983) tebliğ
edilmiştir.
|