Mektup*
Sayın Başkan,
1980 sonrasında,
özellikle üniversitelerimizin YÖK eli ile yönetilmeye başlanmasını izleyen
tarihlerde, tıp eğitimi alanında iki olumsuz gelişme gerçekleşti. Bunlar:
1. Hiçbir geçerli
değerlendirmeye, fizibilite çalışmasına dayanmadan yurdun çeşitli yerlerinde yeni
tıp fakültelerinin açılması,
2. DPT'nin konunun
ayrıntılarını bilmeyen uzmanlarınca hazırlanan görüşlere dayanarak, tıp
fakülteleri öğrenci kontenjanlarının iki mislinden fazla attırılmasıdır.
Her iki uygulamanın
da Türk Tıbbı, halk sağlığı, hekimlik meslek onuru açısından bir cinayetten
farksız olduğu Birliğimizce, defalarca, zamanın Cumhurbaşkanı'na, Başbakan'a, ilgili bakanlara, siz Sayın
Milletvekillerine duyurulmuştur. Buna ilişkin olarak yazılı başvurularımızın birer
kopyasını ilişikte sunuyorum.
Sayın Başkan,
Meclis araştırması
önergesi için Hükümet adına konuşan Milli Eğitim bakanı Sayın Avni Akyol'un,
Avrupa Topluluğu ülkelerinde ve diğer bazı başka ülkelerde, hekim başına düşen
nüfusu esas alarak, Türkiye'nin hekim gereksinimi olduğunu açıklamaya
çalıştığını, 16.3.1990 tarih ve 8 sayılı yazınız ekindeki T.B.M.M.
tutanaklarından okudum. Bu yukarda sözünü ettiğim, DPT'nın konunun ayrıntılarını
bilmeyen uzmanlarının öteden beri ileri sürdükleri birşeydir.
Bir ülkede hekim
ihtiyacını tayinde gözönüne alınacak faktörlerin başında hekim gücü ve halkın
hekime başvurma alışkanlığı gelir. Batı ülkelerinde 600 kişiye bir hekim ve kişi
başına yılda 5 kez hekime başvurma gözlenen durumdur. Türkiye'de SSK'nın sağlık
hizmetlerinden yararlananlarda kişi başına hekime başvurma sayısı 1,5'dir. Bu sayı
sigortalıların aileleri için 0.99'dur. Sağlık hizmetlerinin sosyalleştirilmesinin en
iyi uygulandığı Etimesgut ve Çubuk bölgelerinde de başvurma sayısı hiç bir zaman
bire ulaşmamıştır. Bu durumda Türkiye'de uygun bir istihdam politikası
uygulandığı taktirde (600x5)/1.5=2000 kişiye bir hekim yeterlidir. Bu gün ise
Türkiye'de yaklaşık 1250 kişiye bir hekim vardır.
Sayın Başkan,
Bu koşullarda,
hekimin niteliğinden vazgeçerek, sayısını arttırmaya çalışmak, kabul edilebilir
bir olgu değildir. Bu konuda ekte sunduğumuz 40.Dünya Sağlık Asamblesi kararı ve
Meksika'da toplanan Pan American Health Organization, Dünya Tıp Eğitim Federasyonu ve
Meksika Hükümetinin birlikte düzenledikleri konferans sonucunda Dünya Sağlık
Teşkilatı dergisinde yayınlanan yazılar konuya ışık tutacak mahiyettedir.
Birliğimizle DPT
arasında bu konuda gerçekleştirilen yazışmalardan birinde DPT Müsteşarlığı
(14.Ağustos 1986 tarihli ve 2.61-99-86-4603 sayılı yazı), gene bu yazınız ekinde
yeralan araştırmamız sonuçlarını değerlendirirken şöyle demektedir:
"Yazınız ekinde
yeralan anket sonuçlarının Türkiye'nin durumunu yansıttığı doğrudur. Ancak,
eğitimdeki yetersizlik, öğrenci kontenjanlarının arttırılmış olmasından değil,
ders programlarının ihtiyaca uygun olarak hazırlanmamış olmasından
kaynaklanmaktadır. Mezunların sağlık ocaklarındaki vak'alara göre eğitim almamış
olmaları, fakültelerimizin eğitim seviyelerinin yetersiz olmasından değil, tıp
fakülteleri ders programlarının mezunların büyük çoğunluğunun ileride ihtisas
yapacakları kabülüne göre hazırlanmış olmasındandır."
Bu paragraftaki
mantık hatasını görmezden gelirseniz, Türkiye'de tıp eğitiminin yetersizliğinin
"tevil yoluyla kabul" edildiğini görürsünüz. Asıl amacı nitelikli
pratisyen hekim yetiştirmek olan tıp fakültelerinin eğitim açığını ancak
ihtisaslaşma yolu ile kapatabileceklerini düşünmeleri bir facia değil de nedir?
Sayın Başkan,
Zat-ı aliniz de,
-çok değerli bir meslek mensubumuz olarak- gayet iyi bilirsiniz ki, hekimlik eğitimi,
görerek, duyarak, hissederek yapılması gerekin bir usta-çırak eğitimidir.
Koridorlara taşan öğrencilerin, yatak başı eğitiminde (bedside training) hastanın
yüzünü dahi görmedikleri ülkemiz tıp fakültelerinden, bırakınız tanı
koyabilecek düzeyde bir eğitim alarak, sağlıklı ile hastayı bile ayırtedebilecek
hekim yetişmesini beklemek bir "ham hayaldir" . Bu konuda genç hekimlerimizin
ve tıp fakültelerini tercih eden çok değerli gençlerimizin hiçbir günahı
bulunmadığını, onların bütün iyi niyetleri ile, ellerinden gelenin en iyisini
yapmaya çabaladıklarını biliyorum. Ancak sınıfları kalabalık, öğretim üyesi
sayısı olağanüstü sınırlı, ders araç-gereçlerinden yoksun, yatak sayısı
yetersiz, vak'a sayısı ve çeşitliliği düşük, potilik gerekçelerle kurulmuş tıp
fakültelerinde okumak zorunda kalarak "hekim" ünvanını alan tıp
fakülteleri mezunları ile o hekimlerden sağlık hizmeti almak durumunda kalacak olan
insanlarımızın içinde bulunduğu dramın sorumlularının ortaya çıkarılması
gerekliliğine inanmaktayım.
DPT'nca İngiliz
Price-Waterhouse firmasına hazırlatılan Sağlık Master Planı'nın 299.sayfasında,
tıp eğitimine ilişkin Birliğimizin görüşleri kesinlikle doğrulanmaktadır.
Tarafsız bir kuruluş olduğu düşünülen profesyonellerin bu saptaması da
komisyonunuz için ilginç olacaktır.
Sayın Başkan,
Bu reddedilmesi bizce
olanaksız dramatik olgunun toplumumuza vereceği zararların bir an önce giderilmesi
için Türk Tabipleri Birliği olarak değerli komisyonununa üç somut öneri sunmak
istiyoruz :
1. Tıp Fakültelerine
alınacak öğrenci sayısı bu öğretim yılından başlayarak en çok 2500 düzeyine
indirilmelidir.
2. Tıp
fakültelerinden yeni mezun olan hekimler iki yıl süre ile, kendilerine konsültanlık
yapacak uzman hekimlerin bulunduğu
hastanelerde çalıştırılmalı ve bu hekimler tek başına hekimliğe (solo practice)
daha sonra hak kazanabilmelidirler.
3. Yeterli alt
yapısı, öğretim üyesi, araç-gereci bulunmayan fakülteler gene bu ders yılından
başlayarak öğrenci almamalıdır. Bu fakülteler, eğer yeterli olanaklara sahiplerse
postgraduate eğitime (uzmanlık eğitimine) ve araştırma yapmaya devam edebilirler.
Zaman içerisinde öğretim ve eğitim olanaklarının yeterince geliştiği saptanırsa,
bu fakültelere de öğrenci alınmasına başlanabilir.
Sayın Başkan,
Siz ve Başkanlık
ettiğiniz Meclis Araştırma Komisyonu, ülkemiz için yaşamsal değeri büyük bir
konunun üzerine kuşku duymuyorum ki büyük bir duyarlılıkla ve basiretle
gideceksiniz.
Çalışmalarınızın
halkımızın sağlığına, mesleğimize, değerli gençlerimize yararlı sonuçlar
getirmesi dileği ile saygılar sunarım.
Prof.Dr.Nusret Fişek
Türk Tabipleri Birliği
Başkanı
|