PROF. DR. NUSRET FİŞEK'İN KİTAPLAŞMAMIŞ YAZILARI - III
Eğitim, Tıp Eğitimi, Uzmanlık, Sürekli Eğitim ve Diğer Konulardaki Yazıları

 

Tıpta Uzmanlık Sorunu*

       Tıpta uzmanlaşmanın temel nedeni, yirminci yüzyılda tıpta bilimsel ve teknolojik gelişmelerin hekimliği bir kişi tarafından her yönü ile öğrenilir ve uygulanır olmaktan çıkarmasıdır. Bunun yanında teorik tıp eğitiminin yeterli, uygulamalı eğitimin zayıf olduğu ülkelerde -örneğin ülkemizde- uzmanlık, öğrenciler ve genç hekimlerin eğitim eksikliklerini giderme için istenen bir çözümdür. Ülkemizde son yıllara kadar genç meslektaşlarımızın büyük çoğunluğu asistan ve uzman olma olanağı bulmuştur.

       1988 yılından buyana hekim sayısının hızla artması ve hastanelerde asistan kadrolarının sınırlı oluşu uzmanlaşma gereksinmesini bir çıkmaza sokmuştur. Bugün uygulandığı gibi, mezuniyet sonrası eğitimden sadece asistanlık giriş sınavını kazananları yararlandırmak çıkar yol değildir. Bu sınavı kazanamayanları özendiği gibi hekimlik yapamamanın mutsuzluğu içinde bırakmak doğru değildir.

       Alınması gereken önlemlerin başında tıp fakültelerinde uygulamalı eğitime gereken ağırlığı vererek genç hekimlere mesleklerini uzman olmadan da başarı ile uygulayabilecekleri güvenini vermektir. Bunun için öğretim üyesi açığını ve eğitim olanakları eksikliğini kapamak yanında öğrenci sayısını da kabul edilebilir düzeye indirmek gerekir. Yeterli eğitim gören genç hekimlerin çoğu, başarılı hekimlik yapma olanakları -örneğin gerekli araç ve gereç, mesleki danışma olanağı, hastaneler ile işbirliği vb.- elde ederlerse, uzman olmasalar bile mutsuz olmazlar ve hastalara çok yararlı olurlar. Bunun için tüm hastanelerde uzman ve asistan hekim kadroları dışında hekim kadroları da bulunmalıdır.Bu uzman olmayan hekimlerin sürekli eğitimleri bakımından gerekli olduğu kadar, hastane hizmetleri için de yararlıdır. Son yılarda zorunlu hizmetlilere çalışacakları yer bulunması için başlatılan bu uygulama kurumlaşmalıdır. Her hekimin en az iki yıl hastanelerde görevli olarak çalışması olanağı sağlanmalıdır.

       Uzmanlık eğitiminde planlı bir uygulamaya da geçilmelidir. Bu, ülkemizde hiç düşünülmeyen bir gereksinmedir. Asistanlık hastaneler için yardımcı hekim gücü olarak düşünülmüştür. Örneğin, bir kalp-damar cerrahi kliniğinde şef, yardımcı hekime muhtaçtır. Bu, amacı o dalda uzman olmak isteyen bir hekim ile karşılanacağına, yardımcı hekimler ile karşılanabilir. Bu yolda uygulama yapılamaz ise, gelecekte her kalp-damar cerrahisi uzmanını çalıştıracak klinik bulunamaz. İngiltere'de olduğu gibi hastane hekimi (konseofficer) çalıştırarak uzman olacak asistanların hastane hizmetleri yükü azaltılır ve bilimsel yönden gelişmeleri de kolaylaştırılmış olur. Bugün asistanların çalışma şartlarının esirlikten farksız olduğunu söylemek, abartma olsa bile, durumu aydınlığa kavuşturmak için gereklidir.

       Tıpta uzman yetiştirme sorunları bugünkü durumda kalırsa, ülke ve hükümetler için ileride büyük sorunlar yaratacağını söylemek için kâhin olmak gerekmez.



* TTB Haber Bülteni, Sayı 13, 1987.

 

BAŞA DÖN.....ANA SAYFA.....SAYFA BAŞI