PROF. DR. NUSRET FİŞEK'İN KİTAPLAŞMAMIŞ YAZILARI - III
Eğitim, Tıp Eğitimi, Uzmanlık, Sürekli Eğitim ve Diğer Konulardaki Yazıları

 

Hekimlik mi, Uzmanlık mı?*

       Değerli Meslektaşlarım, Katılacağınız TUS sınavında sizlere başarılar dilerim. Başarı diliyorum ama, hepiniz soruların tümüne doğru yanıt verseniz bile, ancak %10’unuzun asistan olma hakkı kazanacağını da biliyorum. Hastanelerde asistan gereksinimi fazla. Bu dengesizlikte YÖK’ün tıp fakültelerine alınacak öğrenci sayısını ülke gereksiniminin üzerine çıkararak yaptığı hainliğin etkisi büyük. Bunun yanında ülkemizde genel tıp hekimliğinin (General Practice) saygın bir alan olarak yerleşmemesinin de rolü büyük.

       Batıda -örneğin İngiltere’de- hekimler için Genel Tıp Hekimliği (General Practitionership, GP) saygı duyulan ve yeğlenen bir çalışma alanıdır. Hekimlerin %85’i GP’dir. Bu hekimler kendilerini toplumda çeşitli uzmanlık dallarında en sık görülen hastalıkların tanı ve tedavisinde klinik dalı uzmanları kadar yetiştirmiş kişilerdir. İngiltere’de hekimler fakülteyi bitirdikten sonra ve muayenehane açmadan önce 2-3 yıl hastanelerde ve deneyimli GP’lerin yanında çalışırlar. GP’ler toplum içinde hastane uzmanlarından daha fazla tanınan ve inanılan kişilerdir. İngiltere’de bir GP bir hastasını hastaneye yollamış, operatör hastaya “ameliyat olmanız gerekli” demiş. Hastanın yanıtı: “bir kez  de hekimime sorayım” olmuş.

       Klinik dallarında uzman olmayan arkadaşlarımızı mutlu ve hastalarına daha yararlı duruma getirmemiz için, pratisyen hekimleri batıda olduğu gibi genel tıp hekimliğinde uzmanlaştırmalıdır. Bunun için pratisyen hekimlerin bilgi ve becerilerini arttıracak programlar geliştirilmeli, halka genel pratisyen hekimliğin önem ve değerini benimsetmek için halk eğitim programları yürütülmeli, fakültelerde öğretim üyeleri genel tıp alanında bilgi ve beceri kazanmanın önemini sürekli işleyerek öğrencilerin gerçeği görmelerini sağlamalı ve pratisyen hekimler hastalara klinik dal uzmanlarından daha fazla ilgi ve şefkat göstererek onların güvenini kazanmalıdırlar.

       Hekimlikte üstünlük, hayat kurtarmada gösterilen başarıyla, hayatı kurtarılan hasta sayısıyla ölçülür. Pnömonili bir hastayı ölümden kurtarmakla kanserli bir hastanın tedavisi, insanlara hizmet bakımından aynı değerdedir. Ben, kışın yolları karla kaplı bir sağlık ocağında çalışan bir genç arkadaşıma sormuştum: “Bu kış bölgende kaç kişiyi ölümden kurtardın?” Durdu, bir tahmin yaptı: “En az 30-40 kişi” dedi. Bu arkadaşımızın başarısı fakültede en yüksek teknolojiyle çalışan, kalp-damar cerrahisi gibi dallarda elde edilen başarıdan az değildir. Unutmamak gerekir; hekimlikte amaç, hastayı teselli, ağrıları dindirme ve olanak varsa hastayı sağlığına kavuşturmadır.    



* T.T.B.Haber Bülteni, Özel Sayı: 1, Eylül 1989

 

BAŞA DÖN.....ANA SAYFA.....SAYFA BAŞI