PROF. DR. NUSRET FİŞEK'İN KİTAPLAŞMAMIŞ YAZILARI - III
Eğitim, Tıp Eğitimi, Uzmanlık, Sürekli Eğitim ve Diğer Konulardaki Yazıları

 

Tıpta Sürekli Eğitimin Yeri*

       Tıp eğitimi, öğrencinin tıp fakültesine girdiği gün başlar ve hekimin meslek çalışmasının bitimine kadar sürer. Beaton bu gereksinmeyi vurgulamak için “Tıp eğitimi 4 yıl değil, 40 yıldır” sloganını ortaya atmıştır. Tıp fakültesine giren her öğrenci bunu böyle bilmeli ve kendisini yaşam boyu öğrenime hazırlamalıdır.

       Son yıllara gelinceye kadar, tıp eğitimi dediğimiz zaman anladığımız, tıp fakültelerinde öğrenci eğitimi (mezuniyet öncesi tıp eğitimi, under-graduate medical education) ve tıp dallarında ileri eğitim (mezuniyet sonrası eğitim, post-graduate medical education) süreçleriydi. Mezuniyet sonrası eğitim, mezuniyet öncesi eğitim gibi örgün eğitimdir. Ancak ülkemizdeki tıpta uzmanlık çalışmaları örgün eğitimden çok işbaşında eğitim (on-the-job training) uygulamasıdır. Uzmanlık eğitiminin mezuniyet sonrası eğitim sayılması için söz konusu uzmanlık dalında klinik ve temel tıp bilimlerini kapsayan kuramsal ve uygulamalı eğitim programının sistemli olarak işlemesi gerekir. İşbaşında eğitilerek yetişen asistanların temel tıp ve klinik bilimlerinde bilgilerini artırmaları kendilerinin isteğine ya da şeflerinin isteğine bağlıdır. Güdüleyici tek önlem uzmanlık sınavı verme zorunluğudur.

       Son on yıllarda tıpta eğitimin üçüncü bir aşaması; sürekli eğitim (continuing education) önem kazanmaya başlamıştır. Geçmişte, serbest olarak ya da bir kamu kuruluşunda çalışan hekimlerin tıptaki yeni gelişmeleri ve unuttukları konuları yeniden öğrenmeleri, tümüyle kendi isteklerine bağlı bir olaydı. Günümüzde sürekli eğitim gelişmiş ülkelerin pek çoğunda bir kamu kuruluşunda ya da serbest olarak mesleklerini uygulayan hekimlerin görgü ve bilgilerini sürekli, planlı ve bir amaca yönelik olarak artırmaları için kendilerini eğitmeleri ve eğitilmeleri için yürütülen zorunlu bir süreç, bir yükümlülük olmuştur. Sürekli eğitim, mezuniyet sonrası eğitimden de farklıdır. Mezuniyet sonrası eğitim bir uzmanlık belgesi ve akademik bir derece almayı amaçlayan örgün bir eğitimdir. Sürekli eğitim ise, yaygın yetişkin eğitimidir.

       Sürekli eğitimi sadece hekimlere tıpta yeni gelişmeleri duyurmak için yürütülen bir program olarak düşünmek doğru değildir. Topluma daha iyi sağlık hizmeti vermek için sağlık sorunlarını ve meslek uygulamasında yapılan hataları sürekli olarak inceleyerek bunlara çözüm bulmak ve hataları düzelterek daha sağlıklı bir toplum oluşturmak için çaba harcama, sürekli eğitim programlarının ayrılmaz bir parçası ve temel amacıdır. Sürekli eğitimle hizmet öncesi eğitim ve hizmet-içi eğitim (in-service training) uygulamaları da karıştırılmamalıdır. Hizmet öncesi eğitim, bir kurumda göreve başlamadan önce personele o görevin özelliğine göre gerekli bilgi ve becerileri kazandırmak için yapılan eğitimdir. Hizmet içi eğitim ise, kurumlarda verimliliği artırmak için o kurumda çalışanların bilgi ve beceri eksikliklerini tamamlamak amacıyla düzenlenen programlı eğitim etkinlikleridir.

       Mesleklerini uygulayan hekimlerin eğitimlerini sürdürmelerini zorunlu kılan ve belli bir programa bağlayan ilk ülke Sovyetler Birliği’dir. Bu ülkede hekimlerin eğitiminin otuzlu yıllarda programlaştırılmasına karşın bu uygulamaların batı ülkelerinde başlatılması altmışlı yıllara kadar gecikmiştir. Dünya Sağlık Örgütü konuyla yetmişli yıllarda ilgilenmeye başlamış ve üye ülkelere önerilerde bulunmak üzere 1973 yılında bir rapor yayınlamıştır.(1) Ülkemizde bu konudan ilk kez 1976 yılında Türkiye Tıp Akademisi’nin 24.Ulusal Kongresinde söz edilmiştir.(2)

       Ülkemizde kapsamlı bir sürekli eğitim programı henüz başlatılmamıştır. Bununla birlikte tıp uzmanlık derneklerinin yaptıkları kongreler ve toplantılar, tıp dergileri ve kitapları, düzenlenen kimi kurslar hekimlere bilgilerini yenilemeleri için sınırlı bir olanak sağlamaktadır. Bu yıl kabul edilen Sağlık Hizmetleri Temel Yasasıyla da tüm sağlık personeline hizmet içi eğitim zorunlu kılınmıştır. Bu yasada zorunlu kılınan hizmet içi eğitimdir. Yasa, Türkiye Büyük Millet Meclisinde tartışılırken, Türk Tabipleri Birliği temsilcisi terim yanlışına değinmiş ve “sürekli eğitim” olarak düzeltilmesi gerektiğini hatırlatmıştır. Bir milletvekili, serbest çalışan hekimlerin de hizmet yaptığı ve bu nedenle değişikliğe gerek olmadığını savunmuştur. Toplantıda bulunan Sağlık ve sosyal Yardım Bakanı Dr.Mustafa Kalemli de Türk Tabipleri Birliği’nin görüşünü desteklemediği için, yasa hizmet içi eğitim zorunluluğu biçiminde çıkmıştır. Konu bir dava konusu olursa, hukukçular serbest hekimlerin yasanın bu hükmü kapsamı içinde olmadığını savunabilir. Çıkan yasanın sürekli eğitimi zorunlu kılan 3 (h) maddesi antidemokratik bir hüküm taşımaktadır. Bu hükme göre, eğitim programlarında başarılı olmayan hekimlere Sağlık Bakanlığı geçici ya da daimi olarak meslekten uzaklaştırma cezası verebilecektir. Bu maddede, kimi hekimlerin haksız bir uygulamaya uğramalarını önleyecek bir bölüm de vardır. Bakanlık hekime ceza vermeden önce, Türk Tabipleri Birliği’nin görüşünü almak zorundadır.

       Ülkemizde sürekli eğitimin kurumlaşmaya başladığı bu günlerde, diğer ülkelerdeki uygulamaları incelemek ve bize en uygun olan modeli savunmak zorundayız. Model, Sovyetler Birliği’nde olduğu gibi, Sağlık Bakanlığı’nın yürüttüğü bir hizmet içi eğitim programı olabilir. Sovyetler Birliği’nde sürekli eğitim “Tıp İleri Eğitim Enstitü”leri tarafından yürütülür. Kırsal bölgede çalışan hekimler 3 yılda bir, kentlerde çalışanlar 5 yılda bir, eğitim merkezlerinde belirli bir süre çalıştırılırlar ve bu sürede hazırlanan eğitim programına katılırlar. Enstitüler, özellikle hastane uzmanlarının eğitimi için hastanelere öğretim üyeleri gönderirler. Bu eğiticiler bir süre hastane uzmanlarıyla birlikte çalışarak onları iş-başında eğitirler. Sovyetler Birliği’nde poliklinikler köy ve mahallelere yayılmıştır. Her poliklinikte iki iç hastalıkları, iki çocuk, iki kadın doğum, bir diş-ağız hastalıkları uzmanı vardır. Bunlar sürekli eğitim için her yıl bölgelerinin hastanelerinde kısa sürelerle çalışır ve bilimsel toplantılara katılırlar. Eğitim Enstitüleri hekimlere sürekli olarak yeni yayınlardan onları ilgilendirenleri derleyen bültenler gönderir. Yabancı dilde yazılan kitap ve makaleleri de Rusça’ya çevirip yayınlarlar. Bu model, Sovyetler Birliği’nde aksamadan uygulanabilir. Çünkü hekimlerin tümü kamu görevlisidir.

       Amerika Birleşik Devletleri’nde ise, sistem -Amerikan Tabipler Birliği gibi- hekim kuruluşlarıyla eyaletler (state) tarafından yürütülür. Hekim kuruluşları eğitimi planlar ve hastanelerle işbirliği yaparak eğitimi sürdürür. Eyalet sağlık daireleri sürekli eğitim standartlarının saptanmasında, planlama ve değerlendirilmesinde hekim kuruluşlarıyla işbirliği yapar. Bu sistemde hekim kendisini ilgilendiren konu ve uygulamaları seçme ve kendisi için uygun zamanı belirleme özgürlüğüne sahiptir. Katıldığı uygulamalardan kazandığı puanlar, öngörülen sayıyı tutuyorsa hekimlik yapmayı sürdürür. Yeter puan toplayamayan hekim, noksanını tamamlayıncaya kadar, eyalet sağlık idaresi tarafından hekimlik yapmaktan alıkonulur.(3)

       Ülkemizde sürekli eğitim yasal bir zorunluk ve tıp meslek ahlakı bakımından savsaklanamaz bir görevimizdir. Ne Sovyetler Birliği’nde olduğu gibi, bir devletçi model ve ne de Amerika Birleşik Devletleri’nde olduğu gibi disiplin ve kurumlar arası ahenkli çalışma isteyen bir model ülkemizde aynen uygulanamaz. Kendi koşullarımıza uygun modeli bizim bulmamız gerekir. Bu hizmetin hekimlerimiz için en .iyi ve halkımız için en verimli bir şekilde yapılmasını sağlamak üzere birleşelim ve başaralım.

Yararlanılan Kaynaklar

1.       World Health Organization: Continuing education for physicians, WHO Technical Report Series No.534, Geneva, 1973

2.       Fişek, N.H.: Hekimlikte Sürekli Eğitim, Türkiye Tıp Akademisi Mecmuası 10: sayı 4, 1976

 

Toplum ve Hekim Dergisi’nin gelecek sayısında Dr.E.Akalın tarafından hazırlanan “A.B.D.’de hekimlerin sürekli eğitimi” konusunda yayınlanacak yazıdan



* Toplum ve Hekim, Sayı: 45, Aralık 1987

 

BAŞA DÖN.....ANA SAYFA.....SAYFA BAŞI