Ne Yapabiliriz? Lütfen Siz Söyleyin!*
Türkiye’de
halkın sağlığı ve hekimliğin geleceği konusundaki gelişmeleri olumsuz olarak
etkileyen etmenlerden biri, tıp fakültelerinde eğitimin yeterli olmayışıdır. Bu,
öğretim üyelerinin niteliksizliğinden değil, YÖK’ün gecekondu fakülteleri
eğitim olanaklarının çok üstünde öğrenci almaya zorlanmasındandır. Toplum ve
Hekim dergisinin Aralık 1987 sayısında, TTB Merkez Konseyi’nin bu yanlış
uygulamanın düzeltilmesi için verdiği uğraşın hikayesi yayınlanıyor.
Bu uygulamanın
sorumlusu olan Devlet Planlama Teşkilatı ve YÖK yöneticileri, kararlarına iki
gerekçe göstermektedir.
1.Türkiye’nin
sağlık düzeyinin Avrupa Topluluğu ülkelerinin düzeyine erişmesi için ülkemizde
hekim/nüfus oranı en kısa zamanda Avrupa Topluluğu ülkeleri düzeyine erişmelidir.
2.Türkiye’de
yüksek öğretim görenlerin oranı gelişmiş ülkelere kıyasla çok düşüktür. Bu
oranı yükseltmek için her yüksek öğretim kurumuna daha fazla öğrenci almak
gerekir.
Bu gerekçe -sözde-
uzmanlara yakışan bir düşüncedir. Ülkemizin sağlık düzeyini saptayan ana
etmenler, kişi başına sağlık harcaması, sağlık personelinin niteliği ve halkın
sağlık kültürüdür. Türkiye’de sağlık harcaması kişi başına yılda
7000TL’dir. Batı Avrupa’da 450.000TL’dir. SSK’da sigortalıların hekime
başvurma sayısı yılda kişi başına 1.5, Batı Avrupa’da 5-10’dur. Yüksek okul
mezunları oranına gelince; önemli olan sayı değil, yüksek okul diploması alanların
ne iş yaptığıdır. İşsizler ordusu bireylerinin diplomalı ya da diplomasız olması
fark etmez. Haber bültenimizin bu sayısında TTB Birliği’nin YÖK’e yazdığı son
yazı ile, YÖK’ün verdiği yanıtı okuyacaksınız ve mesleğimizin kimlerin elinde
olduğunu içiniz sızlayarak bir daha göreceksiniz.
YÖK’ün yazısında
kopyasını gönderdiğimiz makaledeki tabloyu anlamadıkları belirtiliyor. Bize yanıt
vermeden önce bir bilene sorabilirlerdi. Bu yazının dilimize çevirisi Toplum ve Hekim
dergisinin 45.sayısında yayınlanmıştır. Bu yazıda yer alan tablodaki sayılar
hekim/nüfus oranıyla hekim sayısının yeterliliği konusunda karar verilemeyeceğini
göstermektedir. Örneğin; Kore’de 100.000 kişiye 69 hekimin yeterli olduğu (hekim
başına 1500 kişi), buna karşın 3700 kişiye bir hekim düşen Pakistan’da hekim
sayısının gereksinmenin üstünde olduğu gösterilmektedir. Bunun nedeni, biraz önce
de belirtildiği gibi, insanların hekimden yararlanma sıklığının kültürlerine
bağlı olmasıdır.
YÖK’e, Dünya
Sağlık Örgütünün Tıp İnsan gücü Bölümünden (WHO-HMD) Birliğimize gelen
yazının kopyasını da gönderdik. Bu
yazıda hekim gereksinmesini başka ülkelerin oranlarına dayanarak hesaplamanın
yanlış olduğu, doğru yöntemin istihdam gücü ve halkın hekime başvurma
sıklığına göre hesaplamak olduğu belirtilmiştir. YÖK bize yolladığı yanıtta,
bu yazıya hiç değinmemiştir. Yanıtın ilk paragrafından da yanlış yöntem
kullanmakta ısrar ettikleri anlaşılmaktadır. Tıpta insan gücü planlamasında
WHO-HMD’den daha yetkili bir organ yoktur.
YÖK’ün
yanıtında, diğer illerimizde de tıp fakülteleri açılacağı ve öğrencilerin
buralara dağıtılarak yığılmanın önleneceği yazılmaktadır. Bu insana -ister
istemez- Nasrettin Hocanın borcunu ödemek için evinin önüne çalı dikmesi hikayesini
hatırlatıyor.
YÖK bize yolladığı
yanıtta çeşitli ülkelerde meslek kuruluşlarının, meslek mensuplarının sayısını
artırmama gayretinde olduğuna da değinmektedir. Bu ucuz bir tartışma taktiğidir. Bu
yol ile, bizi halkın yararını değil, meslektaşlarımızı korumak ile
suçlamaktadır. Meslektaşlarımızı korumak bizim yasal görevimizdir. Bunu
yapabiliyorsak kıvanç duyarız. Bizim uğraş verdiğimiz konu, nitelikli hekim
yetiştirilmesidir. Hekim sayısı üzerinde duruşumuzun nedeni, nitelikli öğretim
üyesi sayısının ve eğitim olanaklarının kısa bir gelecekte artırılamayacağını
ve yılda 1500 hekim mezun edilirse, önümüzdeki 30-40 yıl içinde hekim sıkıntısı
olmayacağını bilmemizdir.
Değerli hekim
arkadaşlarım, bildiğimiz doğruları uygulatabilmek hususunda DPT ve YÖK yönetimine
el koymak için elimizde silahımız olmadığına ve yasalar hekimlere işi yavaşlatma
hakkı vermediğine göre, tıp eğitimi sorununu çözmek için başka ne yapabiliriz,
lütfen siz söyleyin.
|