Niye Başarılı Değiliz?...*
Bana öyle geliyor ki,
Türk Tabipleri Birliği üyelerinin çoğu -odaları yönetmek için seçilen bir kısım
yöneticiler de dahil- Türk Tabipleri Birliği’nin bir Devlet Örgütü olduğunun
bilinci içinde değildirler. En azından bu anlayış davranışlarına
yansımamaktadır. Yedi binden fazla üyesi olan bir odanın Genel Kurulu’na birkaç
yüz kişinin katılmış olması, bir odanın nisan ayında Genel Kurulu’nu toplamayı
unutması başka nasıl açıklanabilir? Evet Türk Tabipleri Birliği bir Devlet
Örgütüdür. Hekimlerin gönüllü olarak kurdukları bir dostluk ve yardımlaşma
derneği değildir.
Anayasamızın IV.
bölümü Devlet İdaresinin kuruluşunu ve ilkelerini saptamaktadır. Anayasada
belirtilen Devlet Örgütleri arasında merkezi ve mahalli idareler yanında, kamu kurumu
niteliğindeki kuruluşlar da -bunlar arasında Türk Tabipleri Birliği de- vardır. Kamu
kuruluşlarında bir yönetici ne kadar sorumluluk taşıyor ve yasaları uygulamakla
görevli sayılıyorsa, seçimle göreve gelinen örgütlerde de yöneticiler aynı
ölçüde sorumlu ve uygulanması kendisine bırakılan işleri yürütmekle
görevlidirler.
Yöneticileri seçimle
göreve gelen kamu kuruluşu niteliğindeki birliklerde yöneticilerin, merkezi yönetimin
yöneticileri kadar yaptırım güçleri ve olanakları yoktur. Bunun için bu
kuruluşların başarılı olmasında üyelerin seçilen yönetimi sürekli desteklemeleri
ve gerektiği zaman bütün üyelerin yöneticilerle birlikte davranabilmeleri gereklidir.
Tabip Odaları ile
Merkez Konseyi’nin arasındaki ilişkiler de hekimlerle odalar arasındaki ilişkilere
kıyasla daha iç açıcı değildir. Kurallar ve yasalar toplumsal düzenin aksaksız
işlemesi için konmuştur. Türk Tabipleri Birliği’nin yasasına göre hekimlerin
odalara ödediği yıllık aidatın dörtte biri Merkez Konseyi hissesidir. Tüm odaların
1985 yılında gerçekleşen geliri 104 milyon liradır. 1986 yılında en az bu miktar
aidat toplanmış olması gerekir. Bu durumda Merkez Konseyi’ne 26 milyon lira
gönderilmesi gerekirdi. 1986 yılında Merkez Konseyine altı odadan 2,5 milyon lira
gönderilmiştir. Odaların Merkez Konseyine 1985 yılında 5 milyon ve 1984 yılında 1,5
milyon lira borcu vardır. Odaların Merkez Konseyinin payını yerel gereksinimler için
kullanması bir özür sayılamaz. Bir kimsenin parasını -kişinin izni olmadan-
harcamanın hukuk bilimindeki terimi onur kırıcıdır.
Konsey yayınlarını
sürdüremiyor, hekimlerin sürekli olarak bilgilerini yenileme için hazırladığı
programı uygulamıyor ise, kim sorumlu? Bizler mi, onlar mı, siz mi?
|