Bir Önder: Tevfik Salim Sağlam*
55 yılı aşan tıp
öğrenciliği ve hekimlik yaşamımda hocalarımız arasında meslek ahlakında, tıp
biliminde ve uygulamalarındaki üstün başarılarıyla seçkinleşen bir çok büyük
adam tanıdım. Bunların arasında Prof.Dr.Tevfik Salim Sağlam'ın özel bir yeri
vardır. O sadece iyi bir hekim, iyi bir hoca değil, hekimliğin çağdaş felsefesini,
toplumsal yaklaşımını benimseyen, uygulayan bir önderdi. Prof.Dr.Tevfik Salim Sağlam
Üçüncü İç Hastalıkları Kliniği Direktörü idi. Biz klinik sınıflarına
geçtiğimizde, kürsüsü kapatılmış ve fakülteden ayrılmıştı. Ben kendisini ilk
kez 1958 yılında Sağlık Bakanlığında yapılan bir Verem Savaş Danışma
toplantısında tanıdım. Şimdi tartışılan konuyu hatırlamıyorum. Ben Paşaya
karşı olan görüşümü oldukça sert bir biçimde açıkladım. Tartışmalar
sürerken, Paşa tekrar söz aldı. Sözüne "Arkadaşım Nusret haklı" diye
başladı. Toplantıda Prof.Dr.Nusret Karasu'da vardı. Önce ondan bahsettiğini sandım.
Sonra anladım ki, benden söz ediyor. Tevfik Sağlam benden 32 yaş büyük idi ve
büyük saygı duyulan bir kişiliği vardı. Kendine kıyasla çok genç ve deneyimsiz
bir hekime karşı tutumu beni çok etkilemişti. O tarihten sonra ölümüne kadar 5 yıl
onunla sık sık beraber olduk. Kimi zaman görüşlerimiz çelişti, ama her zaman, bu
ülkenin insanlarına daha sağlıklı bir yaşam sunma amacına ulaşmak için kendisine
hizmet ettim, o da bana yardım etti.
İstanbul Verem Savaş
Derneği Tevfik Sağlam'ın yaşamı üzerinde üç ciltlik bir yapıt yayınladı. Onu
daha yakından tanımak isteyenler o yapıta başvurabilirler. Bu yapıt Tevfik
Sağlam'ın çok çalışan, teşkilatçı, disiplinli, doğru bildiği fikirde ısrar
eden ve neye mal olursa olsun, bu fikri savunan bir kişi olduğunun kanıtlarıyla
doludur.
Tevfik Sağlam ülke
çapında ününü 1.Dünya Savaşında Kafkas cephesinde, 3.Ordu Sağlık Dairesi
başkanı iken yaptı. On binlerce er ve subay, yüz hekim ve bir ordu komutanının
yaşamını sona erdiren tifüs salgını onun bilgisi, üstün çalışması,
teşkilatçılığı ve disipliniyle kontrol altına alınabilmiştir. Harpten sonra
Gülhane Hastanesi başhekimliğine atandı. İstiklal Savaşında Anadolu'ya geçti ve
Milli Savunma Bakanlığı Sağlık Dairesi Başkanlığına atandı. Bu görevde
üstleriyle anlaşmazlığa düştü ve görevden ayrıldı. Harp sonuna kadar Ankara'da
Sarıkışla'daki hastanede bulaşıcı hastalıklar klinik şefi olarak çalıştı. 1923
yılında yeniden İstanbul'a, Gülhane Hastanesi Başhekimliğine atandı. 1927 yılında
da rütbesi Generalliğe yükseltildi. Ve yeniden Milli Savunma Bakanlığı Sağlık
Dairesi Başkanlığı'na atandı. Tevfik Sağlam aynı yıl emekliliğini istedi ve
ordudan ayrıldı.
Prof.Tevfik Salim
Sağlam'ın İstanbul Tıp Fakültesinde çalışmaları 1923 yılında başlar. 1926
yılında iç hastalıkları profesörü olmuştur. 1933 yılında yeniden kurulan
Üniversitede kadro dışı bırakıldı. 1942 yılında yeniden Üniversiteye atandı ve
1943 yılında Üniversite Rektörü seçildi. 1952 yılında yaş haddinden emekli oldu.
Paşa'nın
hatırlanması gereken görevlerinden biri 1929 yılında kurulan İstanbul Tabip
Odasının ilk başkanı olmasıdır. O 1925 yılında toplanan Birinci Türk Milli Tıp
Kongresinin de düzenleyicisi ve yöneticisidir. Paşayı sevenler de vardı sevmeyenler
de. Bu nedenle zor durumlarda göreve çağrılmış ve ilk fırsatta görevden
uzaklaştırılmıştır. Ancak bu uzaklaştırmalar, onun sağlık alanındaki
uğraşını hiç etkilememiş ve her zaman "Büyük Adam" olduğunu
göstermiştir.
1927 yılında ordudan
ayrılarak İstanbul'a dönen Paşa daha önce kurulan fakat geliştirilemeyen İstanbul
Verem Savaş Derneğini geliştirmek için sürekli çaba harcamıştır. Refik Saydam
çok önemli sağlık sorunları arasında Verem savaşına yeter ağırlık
verememiştir. Paşa bu açığı kapamak için çalışmış ve bu uğraşı öldüğü
güne kadar sürdürmüştür. Kendisi etrafında toplanan Tevfik İsmail , Nusret Karasu,
Neşati Üster gibi arkadaşlarıyla birlikte Bakanlığı yurt ölçüsünde geniş ve
sistemli bir Verem Savaş Programı başlatmaya zorladı ve başardı. Türkiye Ulusal
Verem Savaş Derneği onun ve arkadaşlarının çabasıyla kuruldu ve gelişti. O,
Uluslararası Verem Savaş Örgütünün de yöneticilerindendi ve bir süre bu örgütün
başkanlığını da yaptı. Türkiye'de verem savaşında elde edilen her başarının
temelinde Tevfik Sağlam vardır.
Paşa'nın saygıyla
anılacak çabalarından biri de hemşirelik hizmetlerine verdiği önemdir. Bir asker
hekim olmasına rağmen, bu konuda Refik Saydam gibi davranmamış, ülkemizde hemşirelik
mesleğinin gelişmesine çok önem vermiştir. 1926 yılında kurulan Kızılay Hemşire
Okulunun kurucularındandı. Türkiye'de "Ziyaretçi Hemşire" uygulamalarını
ilk kez o başlattı. Paşa Florence Nightingale Yüksek Hemşire Okulunun kurulması
için teşebbüse geçenlerin de başındadır.
Paşa'nın toplumsal
yaklaşımları arasında -az bilinen- bununla beraber toplum sağlığı bakımından
çok önemli olan "Sağlık Eğitimi" konusuna verdiği önemdir. Günümüzde
çağdaş hekimlik felsefesini benimseyen her hekim, sağlıklı bir toplum yaratmak için
halkı eğitmenin en önemli önlem olduğunu bilir. 40-50 yıl önce bunun
öncülüğünü yapmak için geleneklerden sıyrılacak kadar güçlü ve uzak
görüşlü olmak gerekirdi. Paşa 1950'li yıllarda UNESCO Milli Komitesine bağlı bir
Sağlık Eğitimi Komisyonu kurarak, ülkemizde bu alandaki çalışmalara öncülük
etti. Uluslararası Sağlık Eğitimi Birliği'nin aktif üyelerindendi.
Paşayı genç
arkadaşlarımıza tanıtmak amacıyla yazdığım bu kısa yazıyı onun yetiştirdiği
hocalardan biri olan Prof.Dr.Ekrem Şerif Egeli'nin onun ardından söylediği şu
sözlerle bağlamak istiyorum: "Hocam, meslek hayatımızda, tıp bilim dünyasında,
halkın sağlığıyla ilgili sosyal hizmetlerde yorulmak bilmez gücün, her karanlığa
ışık tutan bilgi ve tecrübelerinle daima seni önde gördük. Yeniyi bulup arama,
ilerici ve hamleci olmada da takvim yıllarının ne kadar anlamsız kaldığının en
güzel örneği sendin. Aziz hocam! 81 yaşında dinçtin ve 81 yaşında 25 yaşındaki
bir genç kadar ilerici ve bugünkü çağdaş gelişmelerin savunucusu idin".
Paşa benden önce
gelen kuşaktaki hekimler arasında toplumsal yaklaşımın seçkin siması, toplum
hekimliğinin önderi idi. Benden sonra gelen kuşak içinde de hekimlikte bireye değil,
topluma hizmeti benimseyen pek çok arkadaşım, öğrencim var. Onların görevleri bir
yandan "herkese sağlıklı yaşam" savaşını sürdürmek ve bir yandan da
kendilerinden sonra gelecek kuşağı yetiştirmektir. Toplumsal dönüşüm bir kaç
yılda gerçekleşemez. En az yüz yıl ister. Bu görevi kuşaktan kuşağa aktardıkça
halkımıza, Refik Saydam ve arkadaşlarına ve Paşa Hocamıza karşı borcumuzu
ödeyebiliriz.
|