Mezunİyet Öncesİ Tıp
Eğİtİmİndekİ Yenİ Gelİşmelere Bİr Bakış*
I. Giriş:
Tıp eğitimindeki
yeni gelişmeler, bilim ve teknolojideki ilerlemelerin ya da sosyo-ekonomik düzeyin
hızla gelişmesinin sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Örneğin, batı kültürünün
temeli kabul edilen Rönesans, kanıtlanmayan tezlerin eleştirisine ve bilimde denemeler
yapılmasına yol açmıştır. Rönesans'ın bir sonucu olarak, anatomi, patoloji vb.
gibi tıp bilimleri ortaya çıkmış ve temel tıp bilimleri, tıp eğitiminin temel
taşları ve ayrılmaz öğeleri durumuna gelmiştir. Kültür, sürekli bir değişim
durumudur ve zamanımızda bu değişim son derece hızlıdır. Bunun nedeni, özellikle
atom enerjisinin bulunması ve sürekli kullanılması, elektronik hesap makineleri,
uçaklar, televizyon aygıtları vb. gibi büyük teknolojik ve bilimsel gelişmelerdir.
Hekimlik ve hekimliğin uygulaması da kuşkusuz bu gelişmelerin sonucu olarak değişen
toplumun ve kültürün etkisinde kalmıştır.
a- Hükümetlerin Artan İlgisi: Bir zamanlar,
hastalandıkları zaman evlerine hekim çağırmak ancak varlıklı kimselerin bir
ayrıcalığı durumuna gelmişti (1). Tıbbi bakım, yoksullar için bir yardım
sorunuydu. Fakat bu durum zamanla değişmiş ve tıbbi bakımdan yararlanmak bugün
insanlığın doğal hakkı durumuna gelmiştir. Bu gelişmenin en güzel açıklaması
Dünya Sağlık Örgütü Anayasası'nda şu şekilde belirtilmiştir: "Irk, din,
siyasi inanç, ekonomik ve sosyal durum gözetilmeksizin, mümkün olan en yüksek
sağlık standartlarından yararlanmak her insanın temel haklarından biridir."(2)
Durumdaki bu değişiklik, hükümetleri, geniş bir şekilde sağlık hizmetleriyle
uğraşmak zorunda bırakmıştır. Tıbbi bakımın örgütlenmesini ilk kez bir
hükümet görevi olarak sosyalist ülkeler kabul etmiş, diğer ülkeler de kısa sürede
buna benzer bir sağlık politikası uygulamaya başlamışlardır.
b- Sosyo-Ekonomik Kalkınmanın Bir Etmeni Olarak
Tıp: Tıbbın, sosyo-ekonomik kalkınmadaki rolü çok önemlidir. Bugün,
geleneklerine bağlı toplumlarda tıbbın önemli yenilikler oluşturduğu kabul edilen
bir gerçektir. Barbara Ward, bir konferansında şöyle demiştir: "Hekimler,
insanoğlunun büyük bir içtenlikle istediği şeyleri yaptınız. Çünkü, tümüyle
yerleşebilecek her tür yeniliği sizler başlattınız." (3) İkinci olarak,
kişinin kendisinin en önemli yatırımı oluşturduğu artık kabul edilen bir gerçek
olmuştur (4). Bu nedenle onu olanaklar elverdiğince uzun bir zaman verimli kılmak
önemlidir. Böylece sağlık hizmetleri için harcanan paralar, bir makinenin bakım
masraflarına eşdeğer olacaktır. Üçüncü olarak, özellikle kalkınan ülkelerde
nüfus artışı, o ülkelerin ekonomik kalkınmasının en büyük engellerinden birini
oluşturmakta ve nüfus kontrolü programlarının başarıya ulaşması, genellikle
sağlık hizmetlerinin düzenli işlemesine bağlı kalmaktadır (5).
Tıbbın,
sosyo-ekonomik kalkınmada oynadığı rol ve hükümetlerin sağlık ve tıbbi bakım
hizmetlerine katılmaları, sorumlu kişilerin bu konuya gittikçe artan bir ilgi
göstermelerine neden olmuştur (6). Bu sorumlu kişiler, tıp eğitimcilerine yaklaşarak
ülkelerinin gereksinimlerini karşılayabilecek nitelikte daha iyi ve çok sayıda hekim
yetiştirilmesini istemişlerdir. Tıp felsefesindeki yenilikler ve bilimin artan
sınırlandırmaları nedeniyle eğitimciler, fakültelerden tıp eğitiminde
değişiklikler yapılmasını istemektedirler.
c- Felsefi Yönden Yenilikler:
(1) Felsefecilerin
eğitim konusundaki görüşleri farklıdır. Bir tarafta klasik realistler, diğer
tarafta yeniden yapıcılar kendi görüşlerinin uygun olduğunu savunmaktadırlar. Tıp
eğitiminin amaçlarına göre güçlü bir öğretim programı gerçekleştirmede hangi
görüş daha uygundur? Bence en uygun görüş, "yaşama uyum" görüşüdür.
Yaşama uyum eğitimi, Dewey'in pragmatik eğitim felsefesinde de belirttiği gibi,
oldukça yeni bir görüştür. Stratomeyer bu görüşü şu şekilde sıralamaktadır:
"Yaşama uyum eğitiminin iki önemli öğesi vardır. Birincisi, çocuklara ve
gençlere yeteneklerini geliştirme hususunda yardımcı olmak, tutum ve
davranışlarını günlük yaşam koşullarına göre ayarlamaktır. İkincisi, aynı
zamanda bizim kendi yaşamımızda olagelen bu koşulları kavramalarına yardımcı
olmaktır." (7).
(2) Tıp artık bir
tedavi ve hijyen sanatı olmaktan çıkmış ve çevredeki insanları hastalanmak ve
yaralanmaktan koruyan, daha verimli çalışmaları için yardım eden, hastalandıkları
zaman onları tedavi eden ve çalışma yeteneklerini kaybedip sakat kalanları rehabilite
eden bir sanat olmuştur. Tıbbın bu kısa
tanımı, tıp felsefesindeki tüm yeniliklerin
bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Bu holistik görüşün felsefi gücü, tıp
bilimleri filozoflarını, tüm sağlık hizmetlerini içine alan ve toplum hekimliği
adı altında yeni bir tıp felsefesi yaratma düşüncesine yönelten bir duruma
itmiştir (8). Bu felsefe, sadece yeni bir tıp dalı yaratmamakta, aynı zamanda, dört
önemli noktada özetlenebilecek yeni bir eğitim ve yönetim politikası getirmektedir.
Topluma inanmış bir hekim, bireyleri biyolojik ve fiziksel yapılarıyla olduğu kadar,
sosyal çevreleriyle de bir bütün olarak kabul etmeli, sağlığın korunmasında ve
hastaların tedavisinde sorumluluğunu algılamalı, hastalıkların önlenmesine öncelik
tanımalı ve içinde bulunduğu toplumun lideri olmalıdır. Çok eski zamanlarda tıp
hizmeti sadece hekimlerin bireysel işlevleri olarak görülürdü. Eczacılar ve
hemşireler yoktu. Zamanımızda bu durum tümüyle değişmiş, bir hekimin ya da bir
uzmanın bir sürü yardımcısıyla birlikte çalışması zorunlu olmuştur. Bu
değişmeler, ekibin lideri olan hekimin kimi yönetsel sorumluluklar yüklenmesini
gerekli kılmıştır.
d- Bilimde İlerlemeler: Gerek klinik öncesine ve
gerekse klinik çalışmalara ait bilimsel ilerlemeler de eğitim politikasının
değişmesini zorunlu kılan etmenlerdir. Pratik olarak, klinik öncesi ve klinik
bilimlerde her şeyi öğretmek olanaksızdır. Bu nedenle, tıp eğitimi programının,
öğrencilerin bireysel gereksinmelerini karşılayacak şekilde planlanması pek çok
eğitimci tarafından desteklenmekte ve bu da eleştirilere yol açan bir politika
olmaktadır.
2. Amaçlar:
Öğrencilerin
mezuniyet sonrası yapacakları işler ve sorumlulukları öncelikle ele alınmadıkça
tıp eğitiminin amaçları kararlaştırılamaz. Bunun için önce içinde yaşanılan
toplumu incelemek ve bu toplum için hangi niteliklerde hekime gereksinme olduğunu,
ayrıca mezunların ne gibi durumlar ve koşullarla karşılaşacaklarını görmek ve
anlamak gerekir. Hekimlerin çalıştırılma olanakları üç başlık altında
sıralanabilir: Pratisyenler, uzmanlar ve araştırma uzmanları. Her ülkenin bu üç
gruptaki hekimlere gereksinmesi vardır. Fakat her birine verilen öncelik ülkeden
ülkeye değiştiği gibi, kimilerinde zamanla da değişmektedir. Bu nedenle dünya
çapında geçerli olabilecek tıp eğitimi amaçlarını saptamak olanaksızdır. Her
ülke ve hattâ her fakülte, kendi eğitim amaçlarını öğrencilerinin ilerde
çalışacakları işlere, yerlere ve özel gereksinimlerine göre ayarlamalıdır.
Her ne kadar, tıp
eğitimi amaçlarındaki farklılık giderilemez bir durumda ise de, kimi genel
nitelikleri birleştirmek elbette mümkündür. Mezuniyet öncesi tıp eğitiminin temel
amacı hekim yetiştirmek, onları, hastalarına olanakların elverdiği en yüksek
düzeyde sağlık hizmeti verebilecekleri şekilde eğitmek, sakatları rehabilite
edebilmeyi öğretmek, bireylerin sağlığını koruyarak çalışma güçlerini
artırmalarını sağlamaya yardımcı olmalarını gerçekleştirmeye çalışmaktır.
Mezuniyet öncesinde öğrenciler araştırma çalışmalarına yöneltilmelidir. Aslında
araştırmacıların asıl eğitimi, çoğu kez mezuniyet programının bir kısmını
oluşturur.
3. Program Gelişmeleri:
a- Eğilimler: Son beş yılda, programların
düzenlenmesinde göz önüne alınan yeni eğilim ve gelişmeler aşağıdaki gibi
özetlenebilirler:
(1) Seçmeli
Dersler: Kimi tıp fakültelerinin programlarında seçmeli dersler yüzyıllardan beri
bulunmaktadır ve kimilerinde de öğrencilerine mezuniyet sonrası uzmanlık
eğitimlerinde zaman kazandırmak amacıyla, değişik seçmeli derslere ait programlar
düzenlenmektedir (9). Daha genel olarak, tıp eğitiminde seçmeli derslerin
öğrenilmesi için en azından 3-4 aylık uygun zaman ayrılması yaygın bir şekilde
uygulanmaktadır (10). Bu yeniliğin nedeni, tıp biliminde durmadan artmakta olan
zorluklar ve gelecekte mezunlara açık olan çalışma alanlarının
farklılaşmasıdır. Bir tıp fakültesi mezunu pratisyen olarak çalışabileceği gibi,
uzman olduktan sonra bir hastanede de görev alabilir, ya da klinik öncesi ve klinik
dallarında tam gün araştırmacı olarak çalışabilir. Fakat her öğrencinin
öğrenmek istediği konular aynı değildir. Birisi için önemli olan bir konu diğerini
ilgilendirmeyebilir. Bir adım daha ileri gidilerek, iyi bir pratisyen yetiştirmek için
program düzenlenmesi doğru değildir de denebilir. Çünkü, bir pratisyenin ilerde
karşılaşacağı güçlükler ve koşullar, onun çalışacağı toplumdaki hastalık
türlerine, uzman hekimlerin ve hastanelerin bulunup bulunmayışına göre değişebilir.
(2) Öğretimde
Aktif Yöntem: Tıp eğitimi, tıp fakültesinde başlayıp tüm meslek yaşamı boyunca
devam eden sürekli bir eğitim sistemidir. Öğrencilerin, sürekli olarak değişen tıp
bilgi ve uygulamalarından geri kalmayacak şekilde yetiştirilmeleri, tıp fakültelerine
ait bir sorumluluktur. Öğrencileri tıp fakültelerine devam ettirerek bilgi ve deney
sahibi olmalarını istemek yerine, onlara kendi kendilerine ne şekilde bilgi sahibi
olunacağının yolları öğretilirse, bu durumlar ortadan kaldırılabilir. "Aktif Öğretim Yöntemi", öğrenme konusunda
deney sahibi olmanın en iyi yolunu gösterir. Bu nedenle modern öğretim üyeleri uzun
uzun ders anlatmak yerine, kendi liderlikleri altında seminerler ve söyleşiler
düzenledikleri gibi, ufak çapta tartışma grupları da oluşturmaktadırlar.
(3) İyi Eğitim
Görmüş Aydın Kişilerin Eğitimi: Üniversitelerin birinci amacı, her hususta iyi ve
aydın kişileri eğitip onları birer dalda uzman yapmaktır. Tıp fakülteleri de dahil
olmak üzere, pek çok üniversite bu konuya gereken önemi vermemekte, aksine
teknokratlar yetiştiren öğretim programları düzenlemektedirler. Bugünlerde, tıp
alanındakiler de dahil olmak üzere, pek çok eğitimci bu konuya önem vermekte,
öğrencilere, önce çalışacakları toplumun özel sosyal sorunlarını görme,
düşünme, iyi yazma ve konuşma yeteneği kazandırmayı öngören yeni eğitim
programları yapılmasını istemektedirler. Bu durum, ancak orta öğretim ve tıp
fakültelerinde, öğretimde sosyal ya da insanoğluna ait bilimlere önem vermekle
gerçekleşebilir. Modern tıp eğitiminde, bu bilimler temel bilimler fakültelerinde
başlar ve tıp fakültelerinde sürer. Böylece bugünün modern temel bilimler
fakültelerinin programları fen-edebiyat fakülteleri programlarının hemen hemen
aynıdır. Bu ise, asgari bir yıl olan tıp öncesi eğitim süresinin iki yıla
çıkarılmasına neden olmaktadır.
(4) Toplum
Sorumluluğu: Tıp fakülteleri, öğrencilerine, bireyin yaş, cinsiyet, ırk, din ve
sosyo-ekonomik durumunu gözetmeksizin sağlığı ve yaşamıyla ilgili sorumlulukları
aşılamaya çalışır. Bu durumda hekimler özellikle sağlığın korunması,
hastalıkların önlenmesi ve toplumun daha iyiye götürülmesi konularında yeni
sorumluluklar yüklenmek zorundadırlar. Bu ise, toplumun sorunlarından haberdar
olmalarını sağlamak için, öğrencileri sahada
çalıştırmayı, dolayısıyla tıp fakülteleri öğretim programlarında kimi
değişiklikleri gerekli kılmaktadır.
(5) Klinik Öncesi
ve Klinik Çalışmalarının Birleştirilmesi: Tıp eğitimi, tıp ve uygulamasına ait
gruplaşmış bir sürü değişik kuralları içermemeli, aksine, öğrencileri sağlık
hizmeti sunmaya hazırlamak için uyumlu bir yapıya sahip olmalıdır. Bu da öğretim
üyeleri arasında yakın işbirliği ve tıp eğitiminin amaçları hakkında tam bir
görüş birliğini gerektirmektedir. Kuralların sistem ve amaçlar etrafında
birleştirilmesi, ders konularını saptamak sorumluluğunun değişik bölümlerdeki
öğretim üyeleri arasında paylaşılması, tıp eğitiminde hem iyi bir uyumun
kurulması ve hem de gereksiz tekrarlamaların en düşük düzeye indirilmesi yönünden
yararlı olacaktır (11).
(6) Öğretim
Tekniğinde Yenilikler: Göze ve kulağa hitap eden yardımcı eğitim araçlarındaki
gelişmeler -kapalı devre televizyon, video teyp, programlanmış yol gösterme ve
programlanmış hastalar kullanılması, simülatörler vb. gibi- son zamanlarda tıp
eğitimini etkilemişlerdir (12,13,14,15). Yeni eğitim teknikleri, hem öğrencilerin
daha iyi anlama ve öğrenmelerine hem de öğretim üyelerinin daha iyi ve daha çok
şeyler öğretmelerine yardım etmektedir.
b- Program Düzenlenmesine Ait Örnekler: Bugün,
mezuniyet öncesi tıp eğitim programını düzenlemekte ortaya çıkan tartışmanın
temelinde, genellikle, dahiliye ve cerrahi öğretiminde alışılagelmiş yöntemin
geliştirilip geliştirilmemesi ya da bu yöntemin tümüyle değiştirilmesi görüşü
yatmaktadır. Örneğin,dahiliye ve cerrahinin tüm alanlarında dengeli bir klinik
çalışması yürütmek yerine, mezuniyet öncesi tıp derslerinde uzmanlık eğitimi
başlatmak gibi. Genel olarak birinci görüş hâlâ doğru yol olarak kabul
edilmektedir. Uzmanlık uygulamalarının bir dereceye kadar genel pratisyenliğin yerini
aldığı gelişmiş ülkelerde ikinci görüşün kimi üstünlükleri olduğu
görülmektedir.
Hacettepe
Üniversitesi Tıp Fakültesi tarafından yürütülen tıp eğitiminde, Vermont
Üniversitesi Tıp Fakültesinin de örnek kabul ettiği alışılagelmiş programın
geliştirilmiş şekli uygulanmaktadır. Vermont Üniversitesi Tıp Fakültesi,
öğrencilerinin belli bir dalda ve mezuniyetten önce etkin bir tıp eğitimi
yapmalarını olanaklı kılmak amacıyla 1967 yılında mezuniyet öncesi tıp eğitimi
programını şu şekilde değiştirmiştir (16): Tıp eğitimi başlıca üç döneme
ayrılmıştır. Birinci dönem, bir buçuk yıllık klinik öncesi eğitiminden oluşur.
Bu dönemdeki toplam 1406 saatlik dersler şöyle dağıtılmıştır:
Anatomi
(220 saat) Histoloji
( 78 saat)
Fizyoloji
(153 saat) Farmakoloji
(129
saat)
Biyokimya
(173 saat) Mikrobiyoloji
( 96 saat)
Patoloji
(258 saat) Klinik
çalışmaları
(148 saat)
Toplum
sağlığı ( 55 saat)
İkinci dönem, bir
yıl olup genel tıp eğitimini kapsar. Bu dönemdeki dersler ve saatleri şöyledir:
Dahiliye
(12 hafta) Kadın-Doğum ( 8
hafta)
Cerrahi
(12 hafta) Psikiyatri
( 8 hafta)
Pediatri
( 8 hafta)
Üçüncü dönem, bir
buçuk yıllık dersleri içermektedir. Bu dönemde öğrenciler, dahiliye ya da cerrahi
dallardan birinde çalışmak üzere isteğe bağlı programlara devam ederler. Bu
dönemde ayrıca klinik öncesi çalışmalar için 168 saat ayrılmıştır ve
öğrenciler ilgilendikleri temel konularda eğitim görürler.
Hacettepe
Üniversitesi Tıp Fakültesi 1964 yılında kurulmuştur. Fakültenin temel amacı,
mezuniyet öncesi tıp eğitiminde topluma yönelik pratisyen hekim yetiştirmektir (17).
Programın önemli özellikleri aşağıda belirtilmiştir:
(1) Klinik öncesi
ve klinik dersler bir blok sistem içerisinde verilmektedir. Örneğin, sinir sistemine
ait dersler, aynı zamanda bu sistemin anatomisi, histolojisi, fizyolojisi, patolojisi ve
nörolojiye giriş konularını da kapsamaktadır.
(2) Klinik öncesi
bilimleri öğretmekten amaç, öğrencilere tıbbi çalışmaları kavratmak ve bu
kavramları meslek yaşamlarında uygulamalarına yardımcı olmaktır.
(3) Öğretimin
birinci yılında öğrenciler klinik çalışmalarda görevlendirilir ve tıp bilimleri
öğretimi de tıp eğitiminin son yılına kadar sürdürülür.
(4) Mezuniyet
öncesi eğitim programı, öğrencileri mezuniyetten sonra toplum sağlığı
çalışmalarına hazırlamak amacıyla düzenlenmiştir. Toplum sağlığı eğitimi tıp
eğitimin birinci yılında başlar ve bu dönemde her öğrenciye izlemeleri için bir
gebe kadının ya da bir süt çocuğunun bulunduğu ailelerin adresleri sağlanır.
Sonraki yıllarda ayrıca altı hafta süren bir staj programı da vardır.
(5) İsteğe
bağlı dersler programı, öğrencilere mezuniyetten sonra yapmak istedikleri uzmanlık
dalında daha fazla bilgi ve deneyim kazanma olanağı sağlamaktadır.
(6) Öğrencilere
araştırma görevleri de verilmekte ve doktora derecesi almadan önce bilimsel bir tez
hazırlamaları istenmektedir.
(7) Öğrencilerin
değişik disiplinleri kullanma esasına göre düzenlenmiş laboratuarları vardır.
Böylece öğrenciler laboratuarlarda daha uzun süre çalışma ve laboratuarı kullanma
bakımından deneme sahibi olmaktadırlar.
(8) Temel bilimler
eğitimi süresi ortalama iki yıldır. Fizik, kimya ve biyoloji derslerine ek olarak
matematik, istatistik, sosyal antropoloji gibi dersler önceden alınması gereken
konulardır.
(9) Birinci dönem
tıp eğitimini tamamlayarak, tıp temel bilimleri üzerinde araştırmacı olmak isteyen
öğrenciler, eğer gereken niteliklere sahip iseler, ihtisas fakültesinin Ph.D.
programına geçebilirler.
Hacettepe Tıp
Fakültesinde tıp eğitimi üç dönemden oluşur. Birinci dönem iki yıl olup seksen
haftadan ibarettir. Bu dönem hücre zedelenmesi, kas-iskelet sistemi, kardiyovasküler
sistem, solunum sistemi vb. gibi vücut sistemlerini kapsayacak şekilde düzenlenmiştir.
Değişik konulara ait ders saatleri ve pratik çalışmalar aşağıda gösterildiği
gibi dağıtılmıştır:
Anatomi
(454 saat) Mikrobiyoloji
(214 saat)
Biyokimya
(200 saat) Farmakoloji
( 71
saat)
Histoloji
(137 saat) Toplum
sağlığı
(240 saat)
Patoloji
(246 saat) Klinik
çalışmalar
(606 saat)
Fizyoloji
(213 saat)
İkinci dönem iki
yıl olup 84 hafta süren staj dönemidir. Bu dönemde öğrenciler sadece dahiliye,
cerrahi, pediatri, radyoloji, kadın hastalıkları ve doğum gibi bilim dallarıyla
değil, aynı zamanda altı haftalık bir kırsal hekimlik stajı programını ve
öğretim üyelerinin gözetiminde altı haftalık genel uygulama programını izlerler.
İkinci dönem ayrıca altı haftalık bir isteğe bağlı dersler dönemini de kapsar.
Üçüncü dönem, bir
yıl süren intörnlük dönemidir. Bu dönemde öğrenciler cerrahi, dahiliye, pediatri
ve kadın-doğum gibi konularda nöbetleşe çalışırlar. Ayrıca sekiz haftalık
isteğe bağlı dersler programı da üçüncü döneme dahildir.
4. Öğretim Üyelerinin Eğitimi:
Tıp fakülteleri
öğretim üyelerine, öğretim tekniğini (eğitbilim=pedagoji) öğretmek son yüzyılda
özel bir sorun olarak ortaya çıkmıştır. Eskiden genellikle kendi bölümlerinde
deneyimli öğretim üyelerini görerek, onlara yardımcı olarak bu konuda bilgi sahibi
olunurdu. Öğretim tekniğinde, öğretim yöntemlerinde ve eğitime yardımcı
aletlerdeki yeni gelişmelere ek olarak öğrencilerin zamanlarını daha etkin bir
şekilde değerlendirmesinde gittikçe artan güçlükler, tıp eğitimcilerini, öğretim
üyeleri için özel eğitim programları düzenlemeye zorlamış ve tıp fakültelerinin
deneyimli öğretim üyelerinden pek çoğu, modern eğitim tekniklerini öğrenmek için
başarılı girişimler yapmaya başlamışlardır (18,19). Kimi tıp fakülteleri de,
öğretim üyeleri için bir eğitim sertifikasına sahip olmayı zorunlu
kılmışlardır. Bu zorunluluğun gelecekte tıp fakültelerinde daha da geçerli
olacağını ummaktayım.
5. Tıp Eğitiminde Araştırma ve Yayınlar:
Tıp eğitimcilerinin
aklında yanıtlanmamış bir yığın sorunlar vardır. Öğrencileri nasıl seçmeli?
Öğretim tekniğini ve eğitime yardımcı malzemeleri ne şekilde geliştirmeli?
Öğretim üyelerinin ve öğrencilerin çalışma ve emeklerini nasıl değerlendirmeli?
Bunların zamanlarını daha etkin bir şekilde nasıl kullanmalı vb. Bu gibi sorular,
tıp eğitimi alanında araştırma yapmayı gerektirmektedir. Gelişmekte olan pek çok
tıp fakültesi, eğitimin niteliğini yükseltmek, eğitim sorunlarını çözmek ve
öğretim kadrosuna yardımcı olmak amacıyla ayrı bir tıp eğitimi bölümü
oluşturmuşlardır.
Gözlem ve
araştırmalardan edinilen deneyimler ve bilgi alışverişi tıp eğitimi alanında
yayınların hızla çoğalması gereğini ortaya çıkarmıştır. Journal of Medical
Education (Tıp Eğitimi Dergisi) ne ek olarak British Journal of Medical Education
(Britanya Tıp Eğitimi Dergisi) ve Dünya Sağlık Örgütünün Bulletin of Medical
Education of the European Region (Avrupa Bölgesi Tıp Eğitimi Bülteni) 1965 yılından
beri yayınlanmaktadır.
6. Tıp Eğitimi Alanında Uluslararası İşbirliği:
Tıp eğitimi
alanında dünya çapında bir işbirliği gereksinmesi uzun süreden beri gerekli
görülüyordu. Günümüzde bu gereksinme daha da artmaktadır. Bu konuda son beş yıl
içinde, gerek uluslararası ve gerekse ulusal, büyük çapta pek çok konferanslar
düzenlenmiştir (20,21,22,23). Dünya Sağlık Örgütünün de 1964 yılından beri tıp
eğitimine katkısı giderek artmaktadır. Örneğin, "Sağlık Kuruluşlarının
Tıp Eğitiminde Kullanılması", "Öğretim Üyelerinin Eğitimi ve
Yetiştirilmeleri" gibi uzmanlar komitesi toplantıları ve "Çeşitli Öğretim Yöntemlerinin Yarar ve
Sakıncaları", "Kalkınan Ülkelerde Tıp Eğitiminin Temel İlkeleri" ve
"Öğretim Üyelerinin Tıp Fakülteleri İçin Hazırlanması" konularında
düzenlenen seminerler, Dünya Sağlık Örgütünün işlevlerine ait kimi örneklerdir
(24).
7. Sonuç ve Özet:
Çok yakın zamanlara
kadar,tıp eğitimi dünya çapında bir eğitim programı benzerliğini korumuştur. Buna
karşın, geçen yüzyıldan beri toplumun artmakta olan gereksinme ve istemleri gibi
çevresel zorlayıcı etkenler, alışılagelmiş tıp eğitimi programından ayrılma
durumunu ortaya koymuş ve böylece, fakülteler, ülkenin özel gereksinmelerini
karşılamakta olan çeşitli eğitim programlarından vazgeçmeye başlamışlardır. Bu
gibi çevresel etkenler altında, iki önemli program değiştirme girişimine tanık
olunmuştur. Bunlar, kişisel istemleri karşılayabilmek amacı ile, isteğe bağlı
dersler programına uygun ve değişebilen bir program oluşturulması; tedavi ve koruma
pratiğini birleştirerek öğreten ve tıbbın tüm dallarında sağlam bir temel
oluşturan program hazırlanmasıdır.
Belli bir zaman
içinde, olanaklar elverdiğince daha çok bilgi ve deneyim kazandırma zorunluğu,
eğitimden sorumlu kişileri, programlı dersler, video teyp ve kapalı devre televizyon
gibi en yeni teknik gelişmeleri öğrenip uygulamaya zorlamıştır. Böylece tıp
eğitimi yeni bir disiplin sistemi olarak ortaya çıkmıştır.
Tıp eğitiminin,
tıbbi çalışmalar üzerindeki yapıcı etkisi ve katkıları, tıp eğitimcilerinin ve
öğretim üyelerinin özel surette eğitim görmelerini gerektirmektedir. Tıp
fakülteleri,eğitim tekniği ve programlarındaki gelişmeler, öğrenci seçimi ve
sınavlar gibi konularda araştırmalar yapan "Tıp Eğitimi Bölümleri"
kurmuşlardır.
Sonuç olarak, tıp
eğitiminde pek çok sorunun çözümlenmekten uzak olduğunu belirtmek isterim.
Uluslararası işbirliği, karşılıklı ilişkiler ve sürekli bir görüş ve fikir
değiş-tokuşuyla deneyimler, bu sorunların çözüm anahtarları olacaklardır.
Yararlanılan
Kaynaklar
1. Garrison, F.H.-
History of Medicine- W.B. Saunders Co. (1963)
2. World Health
organization - Basic Documents: The Constituttion (signed on 22 July 1946)
3. Ward, B. -
Development: The Irreversible Revolution - Manpower for the World Health - J.M.E. 41 (9):
5, 1966
4. Hanlon, J.J. -
Principles of Public Health Administration (pages 80-90) - The C.V. Mosby Company, (1964)
5. Ohlin, G. -
Population Control and Economic Development - The Organization for Economic Co-operation
and Development, (1967)
6. World Health
Organization Regional Office for Europe - Health Services in Europe (page 97-104), (1965)
7. Phenix, P.H. -
Philosophies of Education (page 27) - John Wiley and Sons Inc., (1962)
8. Gordon, J.E. -
Toward a Total Practice of Medicine: Prevention and Medical Care - Turkish J. Pediatrics,
3: 45, 1961
9. Coggeshall, L.T. -
Planning for Medical Progress Through Education - Evanston, lllinois: Ass. of American
Medical Colleges (1965)
10. Aldrich, C.K. -
Specialization and General Practice - J.M.E. 41:844, 1966
11. Ham. T.H. - Medical
Education at Western Reserve University - New England J. Med. 267: 868, 1962
12. Shaw, G., and
Maclean, R. - Closed Circuit Television in Medical Education Medical Education Bulletin,
1: 31, 196
13. Harris, J.J. -
Television as an Educational Medium in Medicine: An Historical Perview - J.M.E. 41:1, 1966
14. Jason, H. -
Self-instruction in Medical Education - British J.M.E. 2:20, 1968
15. Manning, P.L.,
Abrahamson, S., Dennis, D.A. - Comparison of Four Teaching Techniques: Programmed Text,
Text-book, Lecture-Demonstration and Lecture-Workshop., J.M.E., 43:356, 1968
16. Luginbuhl, W.H. - A
New Curriculum - J.M.E., 42: 826, 1967
17. Dogramacı, I. - A
New System of Medical education in Turkey - J.M.E., 41: 1063, 1966
18. WHO Expert
Committee on Professional and Technical Education - The Training and Preparation of
Teachers for Medical Schools with Special Regard to the Needs of Developing Countries -
WHO Technical Report Series, No:337
19. Fliedner, T.M. -
The Training of Teachers in Basic Medical Sciences - Medical Education Bulletin
(WHO-Europe), 2: 22, 1967
20. Medical Education
in the Service of Mankind - Third World Conference on Medical Education - Organized by
World Medical Association and Co-sponsored by WHO, Pan American Health Organizatoin and
other Organizations - Convened in New Delhi in November 1966
21. Manpower for the
World Health - Organized by Institute on International Medical Education - Convened in
Washington, D.C. in March 1966
22. Medical Education
and Practice- Organized By A.A.M.C. and Convened in Colorado Springs (1962)
23. Proceedings of
Sixth Annual Conference in Research on Medical Education- Organized by the Assocation of
American Medical Colleges - Convened in October 1967 in New York
24. The Work of WHO -
Annual Reports of the Director General (1964-1967)
|