Onun İçin Yazdılar

Mehmet Suphi Gürsoytrak


Kasım 1992

Bir Vatanseverin Anısına

27 Mayıs Devriminin, diğer konularda olduğu gibi, sağlık alanında da Türk halkının yararına gerçekleştirmek istediği hedefleri vardı. Bunların başında da sağlık örgütlerinin yeniden yapılanması, Milli İlaç Sanayii, Tıp Araç ve Gereçleri Sanayiinin kurulması, yeter sayıda doktor ve yardımcı sağlık personelinin yetiştirilmesi ve bu alandaki her türlü sömürüye son verilmesi geliyordu.

Bu hedeflerin gerçekleşmesi ise, Bakanlık üstü düzeyinde bu konuların gerekliliğine inanmış kişilerden oluşan bir kadro ile ancak mümkün olabilirdi. Bu kadroyu oluşturacak Bakan ve bilhassa müsteşar çok önem arzediyordu. Bu amaçla yaptığımız ön çalışma sonucu tespit ettiğimiz adaylar arasında Dr.Nusret Fişek de vardır. Kendisiyle eski TBMM'de yaptığımız kısa söyleşide "Birbirini arayan insanlar" olduğumuzu hemen anlamıştık. Tarihimiz, ülke ve halkımız için, aynı değer yargılarını ve amaçlarını paylaştığımızı saptamıştık. Onda, devrimin ülkemizin sağlık alanında, insan hakları evrensel beyannamesi doğrultusunda öngördüğü ve köktenci atılımları gerçekleştirecek meslek deneyimi, samimiyet, istek ve irade gücü vardı. İnsan ve halk sevgisiyle doluydu. Aradığımız kişiydi.

Hemen bakanlık müsteşarlığına atanması yapıldı. Tarih, 15.07.1960 idi. Sivil kadrosunu istediği gibi kurarken ayrıca bizimle yakın temas sağlamakta ve örgütsel konulardan kendisine yardımcı olması için Silahlı Kuvvetlerden bir ekibi de tahsis etmiştik. Zira yapılması hedeflenen işler çok zaman alıcı olduğu gibi bir çok çıkar çevresini rahatsız edeceği için bir çok engelleme ile karşılaşması kaçınılmazdı. Nitekim hemen hemen her kademeden çeşitli engeller, karalama girişimleri ile karşılaştı. O sabırla, bilinçle teker teker bu engelleri aşarak, Dünya Sağlık Örgütü'nce, 134 ülkenin katıldığı Alma-Ata Konferansı'nda (1978) aynen kabul edilen 224 sayılı "Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Hakkında Yasa"nın, 1961 tarihli Anayasa'dan çok evvel, 7 Ocak 1961'da yasalaşarak yürürlüğe konmasını sağladı. Tıpkı Devlet Planlama Teşkilatı Yasası'nın Anayasa'dan önce yürürlüğe konması gibi.

27 Mayıs Yönetimi'nin 15 Ekim 1961 tarihinde, idareyi CHP-AP'den oluşan hükümet devretmesinden sonra, Sağlık Bakanlığı görevini yüklenen Bakan, 224 sayılı yasayı uygulamamakta diretmiş ve aynı zamanda müsteşarı görevinden uzaklaştırmıştı. Millet için gece gündüz demeden çalışan Dr.Nusret Fişek, eserinin doğru dürüt henüz uygulayamadan ilk kıyıma uğramıştı.

Sonraki hükümette Sağlık Bakanlığı görevini yüklenen Dr.Yusuf Azizoğlu ve Danıştay Kararı ile tekrar görevine dönen Dr.N.Fişek, elele büyük bir şevkle 224 sayılı yasayı uygulamaya girişmişlerdi. Türk halkı, böylece ilk defa geniş çapta köylerinde ebe ve ilçelerinde doktor, yardımcı sağlık personeli ve gerekli araç ve gereçleri görmüş ve nimetlerinden yararlanmıştır. Ne yazık ki bu hükümetin ömrü kısa olmuştur. Yeni oluşan hükümetteki Sağlık Bakanı, bir taraftan yasanın uygulanmasını durdurtmuş, diğer taraftan da N.Fişek'in müsteşarlıktan uzaklaştırarak onu ikinci bir kıyıma uğratmıştır. Ne hazindir ki aradan 32 yıl geçmiş olmasına karşın gelmiş geçmiş hiç bir hükümet, Türk halkı için bir ızdırap kaynağı olarak süre gelen ülkemizin sağlık sorununu kökten çözümleyecek ne 224 sayılı Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Hakkındaki yasayı uygulamış, ne de onun yerine geçebilecek yeni bir düzen üretebilmiştir. Ancak Türk halkı, hastane kapılarında büyük kent yollarında çile doldurup ömür tüketmektedir. Hastanelere ulaşabilenlerden bazıları kah ölüsünü, kah hastasını, ya rehin bırakmakta yahutta hiç alamamak durumunda kalmaktadır.

Yıllardır Türk halkının gelir düzeyini bile bile, yok Sağlık Sigortası yok Yeşil Kart uygulaması gibi ütopik girişimlerle Türk halkı avutulmaktadır. Buradan Nusret Hoca'ya sesleniyorum; Ağalar, paşalar isteseler de istemeseler de eninde sonunda Türk halkı, sosyal hukuk devletine, ve onun temel dayanağı olan Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi uygulamasına kavuşacaktır.

Dr.Nusret Fişek ile ilk karşıaştığımda, onun babamın çok sevdiği silah arkadaşı Em.Gn.Hayrullah Fişek'in koğlu olduğunu bilmiyordum. İkimiz de, Dünya Savaşı, Balkan Savaşı, Göçler ve Kurtuluş Savaşı olaylarını yaşayan ailelerden geliyordu ve üstelik babalarımız arkadaştı. Kendimizi, milletimize ve Cumhuriyetimize karşı sorumlu hissediyorduk. İşbirliğimiz ve arkadaşlığımız hep sürmüştür. Huzur ve nur içinde yatsın.

O, yalnız mesleğinde ve akademik hayattaki davranışları ile değil, aynı zamanda çağdaş, özgürlükçü ve çoğulcu demokratik rejimin oluşmasında bir vatandaş, bir aydın olarak nasıl davranılması konusunda da örnek davranışlarda bulunmuştur. Ulusu ve ülkesi için son nefesine kadar yılmadan uğraş veren halktan, haktan ve bağımsızlıktan asla ödün vermeyen bu vatansever insan, eminim kıymet bilir halkımızın ve meslektaşlarının yüce gönüllerinde daima sevgi ile yaşayacak ve saygı ile anılacaktır. O artık ülkemizin ulu tepelerinden biridir.