Uğur Mumcu (2)

Onun İçin Yazdılar

(25 Nisan 1991 Cumhuriyet Gazetesi)

Yalabık

Altmışlı yılların ulusal maden davasının önderi Yük.Maden Mühendisi Tahsin Yalabık, Salihli'de ehliyetsiz bir sürücünün yol açtığı trafik kazası sonucu aramızdan ayrıldı.

Yalabık, 1960 ihtilali ile getirildiği Etibank Genel Müdürlüğü'nde "madenlerin millileştirilmesi" kavgasının öncüsü oldu. 1961'den sonra kurulan İsmet İnönü hükumetinde de aynı görevi sürdüren Yalabık, bu tutumu nedeniyle yabancı şirketlerin kara listelerine alındı.

Yalabık, 1974 yılında 1.Ecevit hükumeti tarafından Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Müsteşarlığı'na getirildi.

Altmışlı yıllarda boraks madenleri konusunda yabancı şirketlerle Türk dvleti arasında bir "meydan muharebesi" yaşanmıştı. Yalabık, bu savaşın en ön saflarında döüşen yurtsever bürokratların başında yer almıştı.

O yıllarda ulusal petrol davası, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı Genel Müdürü İhsal Topaloğlu, ulusal maden davası da Etibank Genel Müdürü Tahsin Yalabık tarafından savunulmuştu.

Yabancı petrol ve maden şirketlerinin boy hedefi haline gelen Topaloğlu veya Yalabık, tek başına bir ordu gibi savaşan hukuk şövalyesi Prof.Muammer Aksoy tarafından savunuluyordu.

Tahsin Yalabık, erdemli, onurlu, ilerici, namisli, yurtsever bürokratların simgelerinden biriydi.

Tıpkı eski TEK Genel Müdürü Mehmet Erdemir gibi.. tıpkı eski Ticaret Bakanlığı Müsteşarı Mashar Özkol gibi.. ve tıpkı eski Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı Müsteşarı Prof.Dr.Nusret Fişek gibi.

Şimdi bu "kalpaksız Kuvayi Milliyeciler" artık birer sessiz mezar taşıdır.

Bu insanların anıları önünde, gelin, saygıyla eğilelim.

Bu yurtsever bürokratların ne Rolex saatleri oldu, ne kıyılarında yatları, ne de İsviçre bankalarında paraları.

Yalabıklar, Atatürk'ün Cumhuriyeti kendilerine emanet ettiği yıllardaki inançlı gençlerdi. Bunlar, bu inançla, yurdun, taşına ve insanına sahip çıkarak görevlerini yapmaya çalıştılar.

Bu yüzden çokuluslu sermayenin amansız top ateşlerine tutuldular, yerli işbirlikçilerin hain pusularına düşürüldüler, bu çapraz ateşlere ve bu karanlık pusulara karşı yaşamları boyunca bütün güçleriyle savaştılar.

Yenildiler, ama diz çökmediler. Yenildiler, ama teslim olmadılar. Yenildiler, ama saf değiştirmediler... Yenildiler, ama satılmadılar!

Bu onurlu, bu dürüst, bu ilerici ve yurtsever bürokratlar, Nazım'ın "Kavgadan önce Kartal'da bahçıvandı, kavgadan sonra Kartal bahçıvan" dizelerindeki örnekleri, özverili yaşamları ile bu devlete ve bu topluma sundular.

İşbitiriciliğin, yılgınlığın, teslimiyetçiliğin, yeni mandacılığın, rüşvetin ve yolsuzluğun kol gözdiği bir dünyada Yalabık gibi bürokratlar, altından yapılmış birer onur ve erdem heykeli gibi yüreklerimizde ve belleklerimizde yer ediyorlar.

`