Onun İçin Yazdılar

Prof. Dr. Yusuf Öztürk

"Halk Sağlığında Gündem" Bülteni'nden

Kasım, 2011

Hacettepe Ü.Tıp Fak Halk. Sağlığı Anabilim Dalı

Sayın Rektörümüz,
Türk tabipler Birliği’nin değerli başkanı, saygıdeğer hocalarımız, sayın misafirler, değerli arkadaşlarım ve sevgili öğrenciler;

Sevgili ve saygıdeğer hocamız Prof. Dr. Nusret Fişek, mümtaz kişiliği ile ülkemizde ve dünyada tanınmış ve hepimizin gurur kaynağı olmuştur. Saygıdeğer hocamın bizleri, tasvir edemeyeceğimiz kadar yüksek olan üstün meziyetleriyle, toplum hekimliği felsefesine bağlamış, benimsetmiş ve potada yoğurarak Türk toplumuna hizmet etmemiz için şevk ve heyecan vermiştir.

Bu eşsiz hocamızın, bizlere vermiş olduğu şevk ve heyecan, bugüne gelmemizin ve bu toplantıyı organize etmemizin temel taşını oluşturmuştur.

Bu süreçte yoğrularak, karınca kaderince, ulaştığımız hedefle bize ivme kazandıran ve hedef tayin eden sevgili ve saygıdeğer büyük hocamız rahmetli sayın Prof. Dr. Nusret Fişek'i minnet ve şükranla anarken, O'nun adına bana uygun görülerek tevdi edilen, bu paha biçilmez ödül için, başımdaki hocalarıma; Bölge başkanlarım olan Sayın Prof. Dr. Doğan Benli ve rahmetli Sayın Prof. Dr. Nevzat Eren olmak üzere, her düzeydeki tüm çalışma arkadaşlarıma ve ayrıca, bu Ödülün bana verilmesinde çalışmalarımı takdir ederek beni akıllarına getiren, öneren, aziz dostlarıma ve önerileri değerlendirip, beni ödüllendiren değerli jüri üyelerine, en içten duygularla teşekkür eder, şükranlarımı arz ederim.

Saygıdeğer hocalarım, değerli misafirler ve sevgili öğrenciler,
Anısına düzenlenen ve adına tahsis edilen bu ödülün sahibi büyük hocamız ile bendenizin arasında geçen birkaç anımı ve bazı çalışmalarımı sizlere arz etmeden geçemeyeceğim.

1-Asistanlığımızın başlangıç döneminde olan teorik eğitim ve klinik rotasyonları müteakiben Dr. Sababat Güven'den 2 Ağustos 1971’de Yenikent Sağlık Ocağı görevini devraldım. İki hafta sonra, rahmetli Sayın Hocamız ve Sayın Dr. Benli, bilgim olmaksızın beni ziyarete geldiler. Hasta muayene ediyordum. Hocam Hastalarınızın tamamını muayene ettikten sonra görüşelim dediler. İşime devam ederken, onlara çay yaptırdım, içtiler. Sonra hocamız bana 'Herhangi bir sorununuz var mı?" diye sordu. Yanıt olarak Yeni kent halkının içme suyu yok, ilgileniyorum. Halkı toplayıp konuşma yaptım ve Ankara'daki yetkililerle görüşerek bazı makamlara dilekçe ile başvurdum. Bu sorunu çözeceğimi sanıyorum dedim ‘Çok iyi yapıyorsun’ dedi ve ayrıldılar. Tek cümle ile, Yenikent halkı içme suyuna kavuştu.

2-Yenikent’te yaklaşık bir yılım geçtikten sonra, Etimesgut hastanesindeki mutat nöbetlerimden birisini tutmakta idim. Sayın Başkanım Dr. Doğan Benli, telefon ederek, hocamızın Etimesgut'a gelip benimle başkanlıkta görüşeceğini söyledi. Başkanlığa uğradım, hocamız oradaydı ‘Yusuf seninle görüşeceklerim var, buradan çıkalım hastaneye doğru yürüyelim dediler’. Yolda bana "Düşün ve hazırlığını yap, senin bölümde kalmanı, bizimle çalınmanı çok istiyorum. Diğer öğretim üyeleri de benim gibi düşünüyorlar. Çünkü, memleketin senin gibilere ihtiyacı var, hatta istersen Yenikent sağlık Ocağında da profesör olabilirsin" diye öneride bulundu. Bende hocama teşekkür ettim ve ayrıldık.

3-Yenikent Sağlık Ocağı bölgesi halkının beni bile anlayamadığını görünce; onlar için olmasa da çocuklarının eğitim düzeylerini yükseltmek için orta-okul ve lise yaptırmaya karar verdim. Dernek, kurdum ve tüm faaliyetler başladı. İlkokulda da ortaokul tedrisatını başlattım, inşaat ilerlemeye başladı. Hocam duymuş ve beni ziyarete geldiler. Hava yağmurlu idi. Su basmanı üzerine çıkarak, elinden tuttum ve yukarıya çıktılar. Bana ‘Biliyor musun insana en büyük dua nedir? diye sordu. 'Bilmiyorum' diye yanıt verdim. Cevaben 'En büyük dua; bir insana Allah senden razı olsun demekmiş’ dedi ve bana bu duayı tekrarladı.

4-Yenikent ve bağlı köylerde ne kadar gayri sıhhi tuvalet varsa, foseptik çukurlar ve kabinlerini ve ayrıca yine halk yardımıyla Tekke köyüne kanalizasvon ve Gökler köyüne ise hem kanalizasyon hem de Sağlık evi yaptırttım. Hocam duymuş. Hacettepe'ye ayağım düştüğünde teşekkür ve tebrik ettiler.

5-Bildiğiniz gibi bizim asistanlık dönemimizde bir yıl sahada ocak hekimliği, bir yılda Hacettepe'de klinik asistanlığı vardı. Etimesgut Çarşamba Toplantısında bu uygulamanın yanlış olduğunu, sağlık ocağı hizmet süresinin tamamlandıktan sonra, Hacettepe'de klinik asistanlığının başlaması gerektiğini daha uygun olacağım önerdim. Kendileri bana ‘Bu bizim aklımıza gelmemişti, daha iyi olur ve bu uygulamayı seninle başlatalım’ dedi ve önerim bana uygulandı.

6- Bir gün hava bozuk ve yağmurlu, ortalık çok çamur. Kalabalık bir hasta grubu vardı. Yaklaşık saat I4'e kadar yemek yemeksizin hasta baktım ve son hastayı muayene etmekteydim. Hocamız Ortabereket’ten dönüyormuş. Bana uğradı. Ben odaların ve bekleme salonunun çamur içinde, pis ve kirli olmasından çekinerek "Hocam etraf çok çamurlu, kusura bakmayın.' der demez, hocamız bana; 'Eğer ben, şu anda etrafı, bu yağmurlu havaya karşın, tertemiz görmüş olsaydım, Yusuf yağmurlu havalarda kimse gelmez mi derdim. Böyle gördüğüm için çok memnun oldum.' dediler ve arkasından 'sana önemli bir görev vereceğim, kabul eder misin?' diye buyurdular ‘Hocam estağfurullah’ deyince bana ‘Acaba ülke genellinde, köy bütçelerinin kanunla en az %25 kadarını, sağlığa yardım olarak aktarılmasını sağlayabilir misin? Çünkü, çok inandırıcı ve kanıtları olan mükemmel çalışmaların var.' diye ilave ettiler.

7- Bir Pazar günü köylerde idim. Ankara Valisi Sayın Şerif Tüten Yenikent'e gelmiş ve Yenikent’in çevresini biraz pis görünce, beni sormuş. Çünkü, orta okul ve lise yaptırmam sırasında, çeşitli vesilelerle kendisiyle tanışmış bulunuyordum. Bunu fırsat bilerek, takip eden hafta randevu alıp, gittim. Beni çok iyi karşıladı. Aynen şöyle hitap ettim: 'Efendim siz Pazar günü. 'Yenikent'e gelip etrafı pis görerek beni sormuşsunuz, sanıyorum sizi o gün oraya Allah gönderdi ve Allah söyletti. Artık, Yanikent'in merkezini, bir muhtarlığın yönetmesi ya da çevre temizliği yapması, mümkün değildir. Bu nedenle, orayı Belediyelik yaptırmamız gerekir deyince,' not aldı ve gereğini yaptı.

8-Sayın hocalarım Prof. Dr. Orhan Köksal ve Prof. Dr. İsmail Topuzoğlu bilgim olmaksızın, bir gün Yenikent sağlık ocağına teşrif ettiler. Nedeni; rahmetli hocamızın bana sağlık ocağında "ben istediğim takdirde profesör olacağımı’’ söylemiş olmasıydı. Oysa, Çubuk Sağlık Grup Başkanlığının kurulması söz konusu olunca, Rahmetli Sayın Prof. Dr. Nevzat Eren ağabeyimin bensiz oraya gitmeyeceğini hocamıza söylemesi üzerine: kendisi bana söz verdiği için üzülmüş; yerine diğer hocalarımızı göndererek Çubuk Bölge Başkan Yardımcısı olmamı önermişlerdi. Kabul etmemek mümkün mü?

9-Sayın hocamız bir gün DSÖ başkanını Yenikent sağlık ocağına getirdi ve tüm sağlık ocağı çalışmalarını kendilerine takdim ettim. Rutin hizmetler dışındaki yapılarlardan da hocamız söz edince; Başkan bu başarımı neye borçlu olduğumu sordu. Yanıtım sadece; 'Yaptığım işleri insanları severek, zevkle yaptığımı ve başımda çok güven duyduğum bir başkana ve hocamızın büyüklüğüne borçluyum,' diye oldu.

10- Yenikent'ten bölüme döndüm. Sınava girip Halk Sağlığı uzmanı oldum. Zamanın Rektörü Sayın Prof Dr. Doğan Karan, bizim çalışmalarımızı yerinde görmek üzere Gökler köyüne gelmişti. Hocamızın sayesinde beni tanıyordu. Psikiatriye başlamam an meselesiydi. Hocamız bana "bu ihtisasa senin fazla ihtiyacın yok, sen doğuştan psikiatrissin, yinede kendin bilirsin. İstiyorsan psikiatri ihtisasını al. Bölüme dön. Ancak, bu ihtisasla ilgili eğitimin Toplum Hekimliğinde fazla yararı olmaz, boşuna yorulursun deyince vazgeçtim.

11- Hazırca 1975’te Başkanımız Doç. Dr Nevzat Eren, Dr. Ayşe Akın, Dr. Nazmi Bilir, Dr. Sevin Ergin, Dr. Özen Aşut ve kalabalık bir asistan grubu ile Çubuk'ta hizmete başladık. Bizim dışımızda Çubuk'ta olan sağlık personeli birbirlerini tanıyorlardı. Onlar eğitildiler. Sağlık ocaklarının yerleri belirlenmişti. Sağlık evlerinin yerleri belirlendi. Aynı yıl içinde intern doktorlara bile ocak bölgelerinde konut temin edildi. Sağlık evlerinin arsalarının tapuları alındı. Yenice sağlık ocağının faaliyete geçmesi dillere destan oldu.

12- Hocamız, beni 1976 Ağustos’unda çağırdı. 'Yusuf seni İngilizce öğrenmen için İngiltere'ye göndereceğim.' dedi ve 27 Eylül 1976'da İngiltere'ye gittim, Liverpool'dan kendilerine 'Hocam, uygun görürseniz, Sağlık yönetimi, epidemiyoloji ve sağlık eğitimi konularını kapsayan bir alanda master yapayım’ diye mektup yazarak, fikrini sorduğumda, hocamız mektubuma cevaben; ‘ Yusuf daha evvel sana söylediğim gibi, sağlık yönetimi ve sağlık eğitimi konularında, doğuştan bu özellikleri kazanmışsın. Epidemiolojiye gelince, ülkemizde ve İngiltere’de şu ana kadar edindiğin bilgi sana yeter.' dedi. 18 Eylül 1979’da İngiltere'den döndüm. Nevzat ağabey, Çubuk başkanlık görevini bıraktı. Hocamız beni çağırarak 'Yusuf, seni Çubuk Sağlık Gurup Baştanı yapacağız, ancak acaba genç asistanları yönetmekte sıkıntınız olur mu?' diye sordu. ‘Hocam müsterih olunuz, o konuda hiçbir sıkıntı olmaz. Ancak, benim sizden istediğim bir husus var, o da şu: kapı arkalarında dedikodu istemem, herhangi bir hatam olursa, lütfen yüzüme söylensin. Diğer yandan, ben size olağanüstü bir durum olmadıkça sorun getirmem. Çok iyi haberler olunca getiririm, sizde iyi olaylara neden olanlara teşekkür edersiniz ' ve dediğim gibi de oldu.

13- Çubuk merkezde "Köy Grubu Sağlık Ocağı' oluşturmak için olması gereken şeyler hakkında, plan ve programımı hocana arz ettim. 'İyi olur.' dedi. Faaliyete geçtim ve dispanser binasının üzerine halk yardımı ile üç lojman yaptırttım. Ziyaretime geldi ve bana 'Çok önce söylemiştim; Türkiye'nin senin gibi arkadaşlara ihtiyacı olduğunu! Sen büyük bir organizatörsün, tebrik ederim’ dedi.

14-Sayın hocam Prof.Dr.İsmail Topuzoğlu’nun bilgisi dahilinde, başkanım sayın Dr. Doğan Benli'nin Sosyalleştirme Dairesi Başkanı olduğu dönemde, Dr. Remzi Aygün'ün kurmaya çalıştığı, Yenice İş Sağlığı Merkezine; Sağlık bakanlığından 1 hekim, 1 hemşire, 1 sağlık memuru, 1 çevre sağlık teknisyeni, 1 sekreter ve 1 şoförden oluşan, standart bir kadro kopardık. Hocamız bunu duyunca, beni tebrik etti.

15- Hocamız, bir gün acele beni çağırdı, gittim ‘Buyrun hocam’ dedim. ‘Sen, Sağlık bakanlığından 5 adet diş doktoru istemişsin, bu gerçek mi?’ dedi 'Evet hocam bunun yadırganacak tarafı var mı?’ dedim ve ilave ettim. Siz sağlık hizmetlerini sosyalleştiren 224 sayılı kanunla bunu öngörmüşsünüz, ben de uygulamaya koydum Hocam, siz bunları unutursanız başkaları nasıl hatırlar?’ deyince, hiç tereddüt etmeksizin, zamanın Sağlık Bakanı sayın Dr. Mete Tan'a, yanımda telefon ederek benim haklı ve kendilerinin bu konuda hatalı olduklarını söyleyerek, olması gerekenin yapılacağına karar verdiler. Ve yerel olanaklarla 2 diş üniti temin ettim. Yenice ve Akyurt sağlık ocaklarına Türkiye'de ilk kez diş hekimi tayin edilmiş oldu.

16- Saray ve Bağlum’u içine alan Altındağ kaymakamlık bölgesinin büyük bir kısmını hocamızın bilgisi dahilinde, Çubuk Sağlık Grup başkanlığına bağladım. Hocamızın bana "Oldu olacak, Çankaya’yı da bağla, daha iyi hizmet görürüz' dedi ve arkasından ilave etti. ‘Sağol, çalışmalarınızdan ve cesaretinizden çok memnun oluyorum, ancak kente fazla göz koyma kaybolabilirsin’ dedi.

17- Altındağ'dan bağladığım köylerdeki öğretmen lojmanlarını bizim ebeler için ve hatta her köye bir ebe verecek şekilde faaliyete geçirttim. Bu defa, faal hale getirilen öğretmen lojmanlarına kaymakamlar sahip çıkmaya kalktılar.

18- Evren Paşa’nın Çubuğu ziyaretiyle Kalecik’i Çubuk sağlık grup başkanlığına bağladık. Kalecik'te yapılmış olan 2 sağlık ocağının 2 yıllık bir sürede kapıları açılmamıştı. Tayin edilen personel, kendi işinde ve gücünde idi. Kapıları açmak için anahtarları bile bulmakta güçlük çektiler. Sağlık ocakları faaliyete geçirildi. 13 sağlık evi bölgesi saptandı, tapuları alındı ve ihaleleri yaptırıldı. Bu meyanda, halk yardımıyla Kalecik ilçesi sağlık o caklarından Hasayaz sağlık ocağına bağlı köylerden Yeniçöte köyüne de bir sağlık evi yaptırmış oldum. Hocamızı Kalecik’e davet ettim, hocam kaymakamı makamında ziyaret ederek, bize yardımlarından dolayı teşekkür etti. Dönüşte bana. ‘Dr.Cahit Başkök, senin için, toplum hekimini biz yetiştirmiyoruz, analar doğuruyorlarmış’ dedi. ‘Gerçekten Başkök’e katılıyorum. Teşekkür ederim. Ancak, arasıra dinlenmeyi ihmal etme' dedi.

19- Yenikent sağlıkocağında, Başkanım Sayın Dr Benli’nin, Çubuk'ta bölge başkanı olduğum sırada da sevgili ve saygıdeğer hocamızın bilgileri olmadan, yetkim ve sorumluluk alanlarımın dışına hiçbir zaman çıkmadım. Ancak, bir gün hocamızın Ankara’daki bir konuşmasını dinlemek üzere heves ettim ve gittim. Beni görünce 'Hayrola'?' dedi. ‘Hocam, ömrümde bir kez, o da sizi dinlemeye geldim" deyince 'Yusuf kusura bakma; herkes hata yapar.' dedi.

20- Durup dururken ve belki de hiçbir neden yokken, Ankara ilinin dışında neresi olursa olsun, Ankara'dan ayrılmaya karar verdim. 1984’ün Nisan ayı idi. Bu dönemde anabilim dalı başkanı, hocamız sayın Prof. Dr Sevinç Oral Bey'di. Tayinim Kayseri’ye çıktı. Sayın Sevinç hocam; bana, 'Tayinin olmamış gibi davran, gitmeyeceksin' dedi. Teşekkür ettim, ancak artık kararımdan dönmeyeceğimi belirtdim.

21- 2 Ekim 1984'de Kayseri’de göreve başladım. ilk işim Sağlık, Eğitim ve Araştırma Bölgesi'ni kurmak oldu. Geceli gündüzlü, diğer öğretim elemanlarını da yanıma alarak çalıştık ve bölgeyi kurduk. Bölgenin nüfusu yaklaşık 150 bin, yerleşme yeri sayısı 88 idi Sağlık ocakları ve sağlık evleri 224’e uygun olarak tapuları alınarak, kimileri yıkılıp yapılarak, kimileri onarılarak faaliyete geçirildiler ve sağlık personeli de eğitildi. Ancak, bu yoğun çalışmalar sırasında, Kayseri valisi Sayın Yüksel Çavuşoğlu’ndan bir mektup aldım. Aynen şöyleydi; 'Sayın Doç .Dr. Yusuf Öztürk çevreden aldığım haberlere göre, görevimiz olmayan işlere karışıyormuşsunuz, bundan böyle, size bilgilerinizi ve gereğini rica ederim.' Bu mektubun üzerine tam 24 gün düşüneceğime karar verdim. Ya aynı statüde olan bir Doç. Dr. Yusuf Öztürk olarak, ya da vatandaş Yusuf Öztürk olarak mektup yazacaktım. Sayın Çavuşoğlu 18. günde Özel Kalem Müdürü aracılığıyla beni makamına davet etti ve yanlış yaptığını itiraf ederek benden özür diledi.

22- Bir gün makamıma Eczacıbaşı bilim ödülüne üniversitelerden seçkin bir öğretim üyesinin aday gösterilmesine dair yazı geldi. Hiç düşünmeksizin zamanın dekanı sayın Prof. Dr. Enver Hasanoğlu’na gittim. Bu ödüle, hocamız Prof. Dr. Nusret FİŞEK'i aday göstermemiz gerektiğini önerdim. Sağ olsun, kabul etti ve hocamızı ERCİYES Üniversitesi’nden bu bilim ödülüne aday göstermiş olduk. Aradan 1-2 ay geçtikten sonra Hocam'a telefon açıp sonucun ne olduğunu sordum. 'Yusuf, bu bilim ödülüne İst.Ü.Tıp Fakültesi'nden sayın Prof. Dr. Muzaffer Aksoy’u uygun gördüler. Ben kendisini yakından tanırım. Ödüle asıl layık olan odur. Çünkü, o gerçek bilim adamıdır. Ülkemiz adına bilimsel; literatüre O ve O’nun gibilerin katkısı oluyor. Bizler ise hizmet alanında etkili olabilirsek, ne mutlu bizlere.’ dedi. Ve ilave etti; 'Beni de mansiyonla taltif ettiler.'

23- Hocamızın ölümüne neden olan hastalığını Kayseri’de duydum ve telefon açarak çok üzüldüğümü söyledim. Bana telefonda cevaben ‘hastalığımı bırak, senin işlerin nasıl gidiyor. Sen hastalanma, ben hastalanmayayım, bu hastalıklar fakirlerin hastalıkları mı olacak ve sadece onlar mı ölecekler?’dedi. Doğrusu çok duygulandım, her konuşmasından bir gelecek öğrendiğim hocamın ne yazık ki, yaklaşık bir yıl sonra, artık yatağına bağlandığını duydum. Ankara’ya gelerek, evine ziyaretine gittim. Gerçekten yatağına bağlı bir vaziyette kıpırdayacak halde değildi. Ancak, hep o tanıdığımız irade gücü ve berrak, konuşmasıyla bana; Toplum hekimliği ilgi alanını seçen sizler çok büyüksünüz. Sanıyorum bugün anlaşılmasanız bile, zaman sizleri çok takdir edecektir. Hepinize hayatınızın sonuna kadar başarılar diliyorum. Halime çok şükür Yusuf, ya şu anda sizleri tanımayacak halde olsaydım, ne yapardım?’... Ve maalesef kendilerini ziyaretimden iki gün sonra kaybettik. Ruhu şad olsun....

Özetle; hocamla olan anılarımı ve çok kısada olsa bazı faaliyetlerimi sizinle birlikte hatırlama olanağı buldum. Söylemeliyim ki, sadece Yenikent sağlık ocağındaki 3 yıl 3 aylık dönemde ki çalışmam sırasında, günlük 8.00-17.00 mesaisi dışındaki ekstra çalışmaları mı, bir günlük mesai süresi olan 8 saate böldüğümüzde, 267 gün fazla mesai yaptığım ortaya çıkmıştır. Çubuk'ta daha fazlası oldu. Kayseri’de de olmadı değil.

Sonuçta, Yenikent halkı bir caddeye ‘Dr.Yusuf Öztürk Caddesi' adını vererek, Çubuk'ta Ankara Valisi sayın Dr. Mustafa Gönül tarafından takdirname verilerek, rahmetli hocam ingilizce öğrenmem için İngiltere'ye göndererek, Kayseri valisi sayın ÇAVUŞOĞLU da özür dileyerek ve en iyisi, sevgili hocalarımın ve her statüde çalışan arkadaşlarımın sayesinde, benim halk sağlığına olan katkılarımı beğenip takdir ederek, ödüllendirilmemi öneren ve çalışmalarımı değerlendirerek beni sevgili ve saygıdeğer rahmetli hocamızın ödülüne layık gören jüri üyelerine, en içten sevgi, saygı ve şükranlarımı arz eder, mazide kalan hal ve hareketlerimizin, genç nesillere örnek olmasını ve onları da gözetip kollayan ve koruyanların çoğalmasını, en içten duygularla temenni eder, hepinizi en derin hürmetlerle selamlarım.