Onun İçin Yazdılar

Necat Erder


Kasım 1992

Nusret Fişek : Dava Adamı, Eylem Adamı

Yıl 1960. Devlet Planlama Teşkilatı yeni kurulmuş. Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı'nın çerçevesini tasarlıyoruz. Nusret Fişek bizi buldu. Türkiye için iki büyük projesi vardı. Nüfus sorunu ve sağlık hizmetlerinin örgütlenmesi. Her iki konuda, önce bizi, plancıları eğitti, sonra da tüm Türkiye'yi ; politikacıları, uygulayıcıları ve kitleleri.

Genç plancılar olarak, Nusret Fişek'te büyük bir destek ve örnek bir insan bulmuştuk. İnançlı ve kararlı idi, israrlı bir takipçiydi. Sorunları, çözüm yollarını içeren önerilerle birlikte getiriyor, uygulamak için gerekli tüm önlemleri de tasarlıyordu. İletken bir heyecanı ve iyimserliği vardı. Sorumluluk duygusu çok gelişmişti. Cömertti; tüm sorumluluğu ve yükü üstlenir; olumlu çözümlerin sevincini; şerefini birlikte çalıştığı insanlarla paylaşırdı.

Nusret Fişek ortaya attığında, nüfus sorunu, Türkiye'nin gündeminde değildi. Konuyla, Türkiye'nin önemli bir toplumsal ve ekonomik sorunu olduğu kadar, çocuk düşürme girişimlerinde sağlıklarını, yaşamlarını yitirdiklerini bildiği onbinlerce genç kadının dramı olarak ilgileniyordu.

İsmet İnönü'ye, plancılar olarak yaptığımız ilk sunuşta, "Nüfus Planlaması" yeralıyordu. İnönü, "Bu da nereden çıktı?" dedi. İnönü'yü kazanmak çok güç olmadı. İşin zorlu tarafı, konuyu hiç de hazır olmayan toplum kesimlerine anlatmaktı. Nusret Fişek'le kapsamlı bir kampanya başlattık. Bu konuda, bilimsel (toplumsal, ekonomik, demografik, sağlık) verileri içeren teknik dosyalarla siyasal karar odaklarına ulaştık. Ancak önemli olan, konuyu kitlelelere anlatmaktı. Sadece iki örnek vereyim: Nusret Fişek, islam dininin "Nüfus Planlaması" için bir engel olmayacağını araştırarak öğrenmişti. Konuyu kamuoyuna açıklarken din yetkililerinin desteğini almıştı. Ancak, basının da ilgisini çekmek ve canlı tutmak gerekiyordu. Nusret Fişek'le birlikte onlarca yazı yazdık, gazetelere köşe yazarlarına ilettik. Bunlar, sadece tek yönlü bildiriler değildi. İsteyenlerin, olduğu gibi, hatta altına imzalarını koyarak yayınlayabileceği yazılar, makalelerdi. Bu çabalar sonunda, dünyada konuyu bilenlerin hayretle karşıladıkları bir sonuca ulaşıldı. Kısa bir süre içinde "Nüfus Planlaması" hem Türkiye'nin resmi politikası olmuş, daha da önemlisi, Türkiye'nin gündemine girmişti.

Nusret Fişek, nefesli bir maraton koşucusuydu. Onun için alınan bu sonuç, sadece bir başlangıç idi. Sağlık hizmetlerinin bu iş için hazırlanması ve uygulayıcı kadroların yetiştirilmesi gerekiyordu. Bu doğrultuda yaptıkları arasında, Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etüdleri Enstitüsü'nün kurulması da vardır. Nüfus sorunu, bilimsel alt yapısına ve uygulaycısı kadrolarına kavuşacaktı.

Bu, Nusret Fişek'in takipçisi olduğu davaların sadece birisiydi. 1960'tan bu yana izlediği diğer bir konu, "sağlık hizmetlerinin sosyalizasyonu" idi. Nusret Fişek'in bu konudaki önerisi, Türkiye'de sağlık hizmetlerinin kitlelere götürülmesi ve rasyonel bir biçimde örgütlenmesi için tasarlanmış en kapsamlı proje idi. bu niteliğini bugün de korumaktadır. Projenin en önemli niteliği, "koruyucu", "önleyici" hekimliğe ve "çevre" sağlığına önem vermesiydi.

Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı'nın "sağlık sektörü", Nusret Fişek tarafından ve sosyalizasyon ilkelerini ve hedeflerini gerçekleştirmek üzere hazırlanmıştır. Fişek, yaşamı boyunca bu davanın da ısrarlı izleyicisi olmuştur.

1963'te Sağlık Bakanlığı müsteşarı olarak yaptırdığı ve benim de katıldığım, "Sağlık Alanında İnsangücü Araştırması" bunun bir örneğidir. Araştırma bulguları, sağlık kadrolarının, yetiştirilmesinde temel çarpıklıkları gösteriyordu. Hekimlerin %63'ü, ortalama 10 yıl eğitim görerek "uzman" oluyor, çoğunluk öğrendiklerinin sadece %28'ini kullanılmasını gerektiren "pratisyen" olarak çalışıyordu. Sağlık hizmetlerinin temel öğesini oluşturması gereken "hemşirelik" ise, hem "nicelik" hem de "nitelik" bakımından sistemin en zayıf noktasını oluşturuyor. Bütün bu veriler, Nusret Fişek için dengesiz, pahalı ve savurgan bir sağlık düzeninin göstergeleriydi. Bölgelerarası dengesizliklerle birlikte, Türkiye'deki sistemin kitlelere hizmet götürmedeki büyük eksikliklerin temelinde bunlar vardı.

Nusret Fişek, yaşamı boyunca, sağlık eğitiminin kitlelere ulaşan bir hizmet organizasyonuyla birlikte düşünülmesini gerektiğini savundu ve eline geçen her fırsatı bunu gerçekleştirmek için kullandı.

Nusret Fişek'le birlikte çalıştığımı iki konudaki izlenimler bunlar. Önümüzde, Türkiye'nin her yerinden ve her kesiminden yükselen yankılar, Nusret Fişek'in takipçisi olduğu pek çok davanın ve bunların paylaşıldığı binlerce dava arkadaşının bulunduğunu gösterdi.

Bunları niçin böyle yazdım ? Nusret Fişek'le 30 yılı aşkın süre içinde gelişen bir dostluğumuz oldu. Bunalımlı dönemlerinde, ya da Nusret Fişek'in içinde bulunduğu her güç durumda, parıltısı hiç eksilmeyen bakışlarıyla, "Kavgaya Devam" dediğini hatırlarım. Onu anmanın en iyi yolunun da davalarını nasıl sürdürdüğünü anlatmak olduğunu düşündüm. Nusret Fişek'in genç kuşaklardan beklediği de, herhalde "daha iyi bir dünya, daha iyi bir insanlık için savaşa devam" olacaktır.