Prof. Dr. R. Kazım Türker (3)

Onun İçin Yazdılar

Halk Sağlığına Adanmış Bir Ömür

(17.11.1999)

Türk hekimlerinin lideri Prof. Dr. Nusret Fişek' i aramızdan ayrılışının 9. yıldönümünde saygıyla anıyorum. Bu büyük insanın bir bilim adamı, bir teknokrat, bir bürokrat olarak ülkemizde sağlık hizmetlerinin sosyalleşmesi ve gelişmesine olan katkıları, her türlü övgünün üzerindedir. Nusret hoca, insan ve doğa âşığı laik, demokrat, Atatürk ilke ve devrimlerinden ödün vermemiş bilimci kişiliğini halkımıza adamış seçkin bir Türk yurttaşıydı.

Onun bilimadamı olarak önemli bir alışkanlığı araştırmak, bilgi edinmek ve ilgili herkes ile konu üzerinde tartışmaktı. Bu alışkanlığını benim gibi kendisiyle birlikte çalışan öğrencilerine zaman zaman şu ünlü Çin atasözü ile açıklardı: ''Duyarsam unuturum, görürsem hatırlarım, yaparsam öğrenirim'' ve atasözüne kendi eklediği ''tartışırsam olgunlaşırım...'' Tabipler Birliği Merkez Konseyi toplantılarında ortaya atılan her konuda bıkmadan usanmadan tartışma açması beni önceleri şaşırtmış, ancak zaman içinde bu tartışmaların verimimizi arttırdığını görmüştüm.

Yıldönümleri vesile edilerek büyük insanların hizmet verdikleri alandaki katkılarını yeniden anımsatmak, gelecek kuşaklar için önemli ders niteliğindedir. Aramızdan ayrılmadan önce Nusret Fişek'in yaşamının en önemli görevi olarak nitelediği Tabipler Birliği Merkez Konseyi Başkanı olduğu dönemde, bu büyük insanın yardımcısı olarak görev yapma onuruna sahip oldum. Gerek resmi toplantılarımızda gerek özel konuşmalarımızda sağlık hizmetleri üzerindeki önemli görüşleri hakkında bilgi sahibi oldum ve daha önce bilmediğim pek çok şeyi öğrendim. Nusret hocanın bir bürokrat ve bir teknokrat olarak yapmış olduğu hizmetleri daha önceki yıldönümlerinde, bu sayfada yer alan yazılarımda anlatmış ve özellikle, mimarı olduğu Türkiye'de sağlık hizmetlerinin sosyalizasyonu yasası nın uygulanmaması için dönemin siyasetçilerinin ileri sürdükleri nedenleri ve gayretleri etraflıca anlatmıştım. Bu nedenle onun sağlık alanındaki başka katkıları üzerinde durmak istiyorum. Nusret hoca insan haklarına saygılı, bu konuda duyarlı bir insandı.

O bir insan hakları savunucusuydu. Hekimin en büyük görevinin ''önyargısız ve önkoşulsuz'' insanın yaşam hakkına sahip çıkması, bu hakkının kazanılması için hiçbir özveriden kaçınılmaması gerektiğini tekrarlar, bütün genelgelerde bu noktayı vurgulardı. Bunun için hekimin üstün düzeyde bilgi sahibi olması ve mesleğindeki gelişmeleri eksiksiz bir biçimde takip etmesiyle mümkün olduğunu iddia ederdi. Benzer şekilde, hekim haklarını da korurdu.

Bir bilim adamı olarak en büyük hizmeti, toplum hekimliği disiplininin ülkemizde yerleştirilmesine olan katkısıdır. Bugün yetiştirdiği öğrenciler birçok kurumda bu disiplinin yürümesini sağlamaktadırlar. Bu konunun önemi, yakın bir geçmişte yaşadığımız deprem ve sel felaketlerinde, sağlık hizmetlerinin organizasyonu ve yönlendirilmesindeki aksaklıklar nedeniyle bir defa daha ortaya çıkmıştır. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı kuruluşundan itibaren, bilimsel yönden birçok aşama kaydetmiş ve pilot bölge olarak seçilen Çubuk ve Etimesgut'ta halkın sağlık hizmetlerinden yararlanmasının en güzel örneklerini vermiştir. Bugün hemen bütün tıp fakültelerinde toplum hekimliği disiplini kurulmuş ve ülkemizin her yöresine hizmet verecek uzman hekimler eğitilmiş ve toplumun sağlık hizmetlerinin yüzde 95'ini omuzlarında taşıyan pratisyen hekim ordusunun yetişmelesine katkıda bulunmuş ve bulunmaya devam etmektedir.

Hekimin yetişmesinde tıp bilimindeki baş döndürücü gelişmeyi göz önüne alarak bir Çin filozofu Kuan' ın sözünün daima hatırda tutulmasını önerirdi: ''Pirinç bir yılda üretilir, halk yüz yılda eğitilir.'' Çağdaş hekimliğin yaşam boyu eğitimi zorunluluk haline gelmiştir, bu eğitim süreci mezuniyet sonrası dönemde uzmanlık eğitiminin söz konusu olmadığı durumlarda da gereklidir. Pratisyen hekimlere yönelik eğitim materyali, kurs ve kongreler Türk Tabipler Birliği'nin önemli görevleri arasında sayılmaktadır. Doğal olarak eğitimin devamlılığının ötesinde kişi ve kurumların denetimi ve böylelikle verilen sağlık hizmetlerinin kalite güvencesinin sağlanmasıydı. Sağlık hizmetlerinde kalite güvencesi ve denetiminin evrensel ölçütleri ülkemiz koşllarına uyarlanabilir. Sağlık alanında en etkili hizmet üretiminin Tabipler Birliği Merkez Konseyi, Konsey'e bağlı Tabip Odaları, Sağlık Bakanlığı, Tıp Fakülteleri ve YÖK'ün yakın bir işbirliği içinde çalışması ile mümkün olabileceğini söyler ve ortak çalışma kurallarının yerleştirilmesi için gayret gösterirdi.

Uzmanlık eğitiminin çağdaş düzeyde olması ancak kurumların eşgüdüm içinde çalışmaları ile gerçekleşebilirdi. Bugün en çok vurgulamak istediğim tarafı Atatürk ilke ve devrimlerinden ödün vermeyen, laik cumhuriyetin fedakâr, büyük bir koruyucusu olması ve müşterek dostumuz, merhum Uğur Mumcu' nun deyimiyle, bir ''Kalpaksız Kuvayı Milliyeci'' olmasıdır. Aziz hocamızın aramızdan ayrılışının 9. yılında en içten saygılarımızla tekrar anarız.
(*) Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi emekli öğretim üyesi TÜBA asli üyesi, YÖK danışmanı

`