Onun İçin Yazdılar

Prof. Dr. Rengin Erdal

"Halk Sağlığında Gündem" Bülteni'nden

Kasım, 2011

Hoca'ya Mektuplar I

Canım Hocam,

Dönem III de, yıl boyunca haftada 1 gün (çarşamba öğleden sonra) olan Halk Sağlığı derslerimizi heyecanla beklerdik.
Olayları gözlemlemenin önemini öyle güzel tanımlamıştınız ki bir çarşamba dersinde. Yerçekimi kanunu ile anlatmıştınız o gün GÖZLEM’in felsefesini. Newton’un gözlemi idi o dersin adı. Ve sormuştunuz. Elmanın düşmesini niye farketmedi Adem ile Havva? diye.
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi İntaniye Kliniğinde enfeksiyon rotasyonumu yaparken öğrendim, sizin, Dünyanın sayılı mikrobiyologlarından olduğunuzu.
Adınızı vermişlerdi bir bakteri üretme vasatına. ABD’de doktoranızı yaptığınız yıllarda icat etmiştiniz Fişek Agarı’nı.
Çok da iyi bir doktordunuz. Unutamadım, iç hastalıkları uzmanı olarak Etimesgut Hastanesinde çalıştığım yıllarda, infarktüs tanısı ile yatırdığım bir hastanın, sıtma tanısı aldığındaki PASİF SÜRVEYANS dersinizi.
“Bu ülkede, burnu kaşınan bir hasta geldiğinde ilk önce kalın damla yapacaksınız” diyen Tevfik Sağlam hocanızın öğüdüyle başlamıştınız dersinize.
Olayları çok hızla kavrama, hızla değerlendirme ve sonuca ulaşmada ki yeteneğinizi keşfeden devrin siyasileri, size yaptırmışlardı Nüfus Planlaması Kanunu’nun sunumunu mecliste. İşleri çıkmıştı o gün devlet büyüklerinin. Müsteşarlığınızın taçlandığı o günü ne büyük bir övünçle anardınız.
Kendiniz ile ilgili övücü sözcüklerin kullanılmasından hiç hoşlanmazdınız. Çok azda olsa babanızla öğünürdünüz.
Kurtuluş Savaşında sizleri bırakıp, cephede savaşa gittiği günleri anlatırken.
Ne olurdu aramızdan bu kadar erken ayrılmayıp okusaydınız “Şu Çılgın Türkler”deki.
Bursa cephesinde savaşan Albay Fişek’in kahramanlık öykülerini.
3/11/2011

Canım Hocam,

Bilimsel düşünce’nin tüm aşamalarını yaşamınıza geçirmiştiniz.
Sizin için, en az GÖZLEM kadar değerliydi, DENEYİM basamağı bilimsel düşüncenin.
Bölümün cuma toplantılarında , Sosyalleştirme’nin akıncılarından olan Doğan Bey (Benli), Nevzat Abi (Eren), Ayşe Abla (Akın) ve biz ocak hekimlerinin deneyimlerini dinlerken ne kadar duygulanırdınız.
İlkokul öğrencisi merakı ile soru sorar ve bizleri konuşturarak kendi yolumuzu kendimize çizdirirdiniz.
Altın verirdiniz, her yıl , o yıl en düşük bebek ölüm hızını yakalayan ebeye.
Çanıllı’nın Şerife Ebesi, Fethiye’den Zahide, Ergazi’den Melek ebeler, ebe değil kızlarınız idi… Ne kadar gurur duyardınız onlarla…
Yurt dışından gelen konuklarınıza, bizleri , sağlık ocağındaki çalışmalarımız ile tanıtır, sıra kendinize geldiğinde ise “BEN BU OKULUN EN YAŞLI ÖĞRENCİSİYİM” derdiniz.
Dolayısı ile sizinle çalışan herkesi, her ortamda kendini göstermesi için yüreklendirirdiniz. “ÖLÇÜLEMİYEN BİLİM BİLİM DEĞİLDİR” diyerek başlamıştınız “Sağlık İstatistikleri” dersinize asistan eğitim kursunda.
Bilimsel düşünmenin “ÖLÇME – DEĞERLENDİRME” ayağında bir DEV idiniz.
Laboratuarcı olmanız nedeni ile çok derin bir istatistik bilginiz vardı bizleri hayran bırakan.
O zamanki adıyla elektronik beyin olan bilgisayarı bölümümüze yerleştirmek için iki oda arasında ki duvarı yıktırmıştınız. Bilgisayarın kurulmasını izleyen günlerde Münevver Hanım’ın (Bertan) bilgisayarın başına oturarak bilgisayar kullanmayı öğrenmesini de bizlere örnek olarak göstermiştiniz.
Amerika’da ki bir toplantıdan ayağınızın tozu ile gelmiştiniz Çubuk’taki pikniğe.
Avucunuzun içine dört işlem yapan bir hesap makinesi duruyordu.
Biz, oyuncak seyreden çocuklar gibi seyrediyorduk, bu sihirli oyuncağın hünerlerini…
En büyük hüneri de “ki kare” nin bulunmasıydı dört rakamı girdiğinizde… ve bu bir devrimin başlangıcı diyordunuz.
Ne olurdu aramızdan ayrılmasaydınız da görseydiniz bugünleri…
Tanışsaydınız Bill Gates’le, Steve Job’sla… onların tabletleriyle.
10/11/2011

Canım Hocam,

“Ben bir günde yirmi üç küçük ölünün gömüldüğünü gördüm bu köyde kızamıktan ya siz ne gördünüz, söyleyin,söyleyin bir şey söyleyin uzaktan.
Ah, ben bir gün tepelerden, tepelerden varıp önünüze, önünüze dikilip duracağım,
aydınlardan, hekimlerden, öğretmenlerden
bir gün soracağım, bu çocukları soracağım.” dizelerini önce sizden duymuştum.

Ceyhun Atuf Kansu’nun “Kızamık Ağıdı” ndan aldığınız bu dizeler ile başlamıştınız konferansınıza…
Doğu Anadolu’daki kızamık mezarlıkları ile ilgili Doğan Bey’in anılarını dinletmiştiniz bizlere….
“Her gün kızamık okuyun, eğer her gün bir kızamık hastası görüyorsanIz” derdiniz ve eklerdiniz “Yılda bir kez Wilms tümörü gürüyorsanız, Wilms tümörünü yılda bir defa okuyunuz” diye.

Canım hocam, bu mektup ile size hesap veriyorum.
Biz öğrencileriniz, dağıldık ülkemizin dört bir yanına.
Her gün okuduk kızamığı… yaptık aşısını.
Ölmüyor bebeler artık kızamıktan.
Bebek ölüm hızını biz indirdik binde 20’lerin altına., ana ölümlerini biz azalttık, toplam doğurganlık hızını biz düşürdük iki buçukların altına , sağlık evlerinde, sağlık ocaklarında.
Verdiğiniz görevleri başarmanın mutluluğunu yaşattınız bizlere.
Size, kendim ve dava arkadaşlarım adına şükranlarımı sunuyorum.
14/11/2011