Kasım 1992
Nusret Fişek ve Sağlık Hukuku
Nusret Fişek'in tıp ve sağlık camiasının yetişmesinde ve etkin çalışmasında hukuka tanıdığı üstün yeri ve bu yerin kazandırılmasındaki önderliğini biliyorum. Çünkü tanıdım ve yaşadım, Nusret Fişek beni bu alanda hem yetiştirdi, hem çalıştırdı.
Hücrelerine kadar akılcı ve laik olan Nusret Fişek'in temel dayanaklarından birisi, pek tabii ki hukuktu. Sağlık hizmetlerini, öncelikle koruyucu, sonra da tedavi edici hizmet olarak sunacak olan devletin, hukuk temelini tanımaya, bilmeye özen gösterdi. Hukuk öğrenilmeli, bilinmeli, tartışılmalı ve yenilenmeliydi. Devletin hukuk devleti olması gerekliliğine, hukukun üstünlüğüne, hukukun yapılmasında her disiplinin, teknokratının ve uygulayıcısının katılımının sağlanmasının, güçlendiriciliğine inanırdı. Hekimliği, sağlık hizmetini ve hukuku devlet adamı ciddiyeti ile ele alırdı. Işık dolu dürüstlüğü, hemen göze çarpardı. Hekim, hiç kimsenin "hukuk korkutması" ile karşılaşmamalıydı. Bu korku karanlığının aydınlığı, bilmekti. Hekim, kendisi mevzuatı okumalı, öğrenmeli, yorumlamalı ve çok iyi kullanmalıydı. Hukuku bilmeyen cahil açıkgözlerin, hukuka, devlete, sağlık hizmetlerine zarar vereceğini anlatmak, açıklamak isterdi. Hekimlerin hem bir tıp teknisyeni olarak hizmet verirken, hem de bir yönetici olarak hukuk uygularken hukuku kavramaları ve sözüyle çok iyi bilmeleri zorunluluğunu, hekime duyduğu saygı üzre vurgulardı. Yapmak istediği, bu gerekliliğe cevap vermekti. Beni bunun için buldu.
Nusret Fişek ile 1960'lı yılların ilk yarısında Londra'da tanıştım. Tanışma sebebimiz, bana T.C. kanunları üzerinde sağlıkla ilgili bir araştırmayı yaptırmayı aklına koymuş olması idi. Benim ise hiç öyle bir derdim yoktu. Meslek hayatıma Danıştay Yüksek İdare Mahkemesi'nde başlamıştım; benim için çok değerli ikinci bir eğitim görüyordum; yaşım yirmilerle başlıyordu; ve işyerinde hayatımda ilk defa bana "hanımefendi" deniliyordu. Londra'dan sonra da çalışmamış burada sürdürmek istiyordum.
Gel görki Nusret Fişek, kader oldu bana, ve her şey değişti. Oturup ilk konuştuğumuzda hekimlerin ve sağlık personelinin ne hukuk, ne de mesleklerine değgin mevzuat konusunda bilgileri olmadığını, öğrenim yıllarında da bu yolda kazanımlarının programlanmadığını anlatarak; Cumhuriyet kanunlarının tümünün taranarak, sağlık ve personeli ile ilgili hükümlerinin ayıklanarak ve geçirdikleri değişiklikler tesbit edilerek ve metinler yenileştirilerek bir "kavram indeksi" ile birleştirilmesini istedi.
Dediği "o" dedikti. İstediği bir deli bulup posteki saydırmaktı. Aslına bakarsanız delisi de pek az değildir bu memleketin. Yeterki, sırtları sıvazlansın, adları anılsın bile değil. O zaman Nusret Fişek Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı Müsteşarı idi. Beni Hıfzıssıhha Okulu'na öğretim üyesi olarak aldı. Kolları sıvadık, başladık çalışmaya. Hem araştırmaya başladım, hem hekim eğitimine, hem de kendi doktora çalışmama. Araştırmayı yürütürken, halk sağlığı ihtisasına gelen hekimlere hukuk dersi veriyordum, bir yandan da toplum hekimliği kürsüsünde doktora dersleri alıyordum.
Araştırma vitrinsiz, tantanasız, reklamsız ancak çok zevkli bir çalışmaydı. Ne açıklar, ne anlamsız düzeltmeler, ne sonu düşünülmemiş iptal örnekleri buluyordum. Koşa koşa müsteşarlığa gidiyordum, alıyorlardı içeri, heyecanıma bakıp gülüyor, dinliyor ve tartışıyordu. Demiyordu ki, ben koskoca bir müsteşar; bu, yaptığından deli divane, hoşnut bir hukukçu çocuk. Böyle böyle bitirtti işleri. Araştırma "Kavram İndeksli Sağlık Kanunları" adı ile, mavi bir kapla basıldı. XX.Tıp Kongresi'ne beni, eserimi tanıtmak için gönderdi. Demokrat kişiliğini araştırmayı yaparken; yönlendiriciliğini derslerini verirken; hocalığını doktoramı yaparken gördüm. Çağdaşlığını, aydınlığını, onurlu yaşamını, bana birlikte olma fırsatını verdiği zamanlar.
Ben bir usta gördüm. Hem aklım hem gönül gözümle peşinde oldum. Aldığım kendi kapasitem kadar. Sonsuz şükranlarım var.