TÜRKİYE'NİN ÖNCÜ HEKİMLERİNDEN
(15 Mart 2006)
AnılarKendisini, ilk kez 1970 yılında dersimize girdiği zamandan hatırlıyorum. Heybetli bir beden yapısı, kendinden emin yüzü ve çok etkileyici ders anlatışı vardı. Anlattıkları da tümü hayatla ilişkili, bizi zenginleştiren bilgilerdi.
Fişek çok yönlü bir insan. Öncelikle onu insan olarak iyi tanımanız için, yüzündeki ifadeyi size betimlemek isterim. Çok güzel bir gülümsemesi var. Düşünceli ama her zaman güler yüzlü ve hepimize, herkese hep çok saygılı.
Ben kendimi bu açıdan çok şanslı sayıyorum. Modellerimin en başında doğaldır ki, Nusret Fişek var. Yirmi yıl boyunca onu tanıma ve çok yakınında bulunma şansını elde ettiğim için gerçekten mutluyum. Ben ve eşim, diğer öğrencileri gibi ondan çok etkilendik. Yetiştiğimiz yıllarda, çok iyi bir öğrencilik dönemi yaşadık.
Bizimle o kadar yakından ilgilenen bu büyük adamın tevazuunu, ben de o görevlerin yanından geçtikçe hayranlıkla anıyorum. Minnetle doluyorum. Bize kazandırdığı değerleri yaşıyorum.
Nusret Fişek insana kendisini ve çevresini tanıtan bir öğretmendi birinci sınıf öğrencilerine. Toplum Hekimliği dersi görürdük o yıllarda ve kafamdaki hekim imajı ile bütünleştiğinden, çok isteyerek toplum hekimi oldum. Bugün işimde yaptığım pek çok uygulama, giriş amacıma uygun olarak sürüyor.
Tüm bu özellikler yanı sıra iyi bir dinleyici olduğunu ve çok güzel bir Türkçe ile konuştuğunu, ne düşünüyorsa bunu karşısındakine yalın olarak anlatabildiğini de paylaşmak isterim. Bu özellik onun hem iyi bir eğitimci, hem iyi bir yönetici olması, hem de politika yapıp savunmasını kolaylaştırmıştı.
Konuşurken, özellikle derste çok öykü anlatırdı. Pek çok Nasrettin Hoca öyküsü unutulmayacak izler taşırdı bizim için. Özlü sözleri hatırlatırdı. Eğitimin davranış değişimi olduğunu anlattığı bir derste "Kafasındaki bilgiyi kullanmayan insan sırtında kitap taşıyan eşek gibidir" demişti. Bir arkadaşına, sağlık hizmetlerinin nasıl olması gerektiğini yazdığı eski bir mektupta çok sevdiğini belirttiği " Tek saz dönemi geçti, şimdi orkestra çağıdır" sözü ekip olmanın önemini ne güzel anlatıyor.
Nusret Fişek'in en önemli özelliklerinden birisi çalışkanlığıydı. Bunu çok net hatırlıyorum. Asistanlık eğitimimiz sırasında araştırma ve biyoistatistik derslerimizi yapardı. O sıralarda 60 yaşlarında ve bize hep ödev verirdi. Altı kişilik bir gruptuk. Tabi o zaman bilgisayar yok, hesap makinesi elimizde saatlerce problem çözerdik. Teslim ettiğimizin ertesi gün, hepsini elleriyle düzeltmiş, geri bildirim yapmış olarak bize iade ederdi...
Şimdi geriye dönüp baktığımızda, kendi adıma en önemli gördüğüm etkisi; Halk Sağlığı için eğitimciliğinin yanı sıra, araştırma ve ilgili biyoistatistik alanını birlikte geliştiren ilk öğretmen olması sanırım. Türkiye'nin ilk biyoistatistikçisi.
Uzmanlık eğitimim sırasında tez danışmanım da Nusret Fişek'ti. 1983 yılında emekli olduğunda bana bir burs önerdi ve Dünya Sağlık Örgütü bursiyeri olarak İngiltere-Exeter'de bir yıl nüfus araştırmaları konusunda bir eğitim programı izledim. Nusret Fişek o programa, Dünya Sağlık Örgütünün danışmanı olarak üç ay bize öğretmenlik yapmak üzere gelmişti. Uluslararası bir programda farklı ülkelerden gelen farklı disiplinden 15 araştırmacı bir aradaydık. Eşi ile birlikte, orada geçen üç ay, sevgi ile hatırladığım çok güzel bir dönem oldu benim için. Ben onlara zaten büyük bir hayranlık duyuyordum, ama bütün öğrenciler yirmiye yakın öğretmen arasından Nusret Fişek'in özelliklerini kısa zamanda ayırdedebildiler. Gideceği zaman, ki aramızda çok yoksul olanlar vardı, herkes para toplayıp Nusret Fişek'e hediye aldı. Konuştuğumuzda, "O çok farklı bir insan, bizimle konuşurken oturmuyor, bize ayakta saygıyla ders veriyor" " Gelirken incir getirmişti herkese, bizi düşündü", "O bizi adam yerine koydu" gibi güzel sözlerle neden onu diğer öğretmenlerden ayrı tuttuklarını anlattılar.
Pek çok özelliği nedeniyle çok dikkat çekici idi. Emeklilik sırasında tıp öğrencileri ona ayrı bir tören yaptılar. Verdikleri plaket onun en önemsediği emeklilik armağanı oldu; odasının başköşesinde dururdu. Bu sevgi gösterisi herkesin başına gelen bir şey değil. Diploma törenimizde de öğrenciler tarafından en çok alkışlanan öğretim üyesiydi.
Eğitimci
Nusret Fişek, bir eğitimci olarak sağlığı temel bir insan hakkı olarak tanımlıyordu. Bu nedenle herkese sunulması gerektiğini; tıp eğitiminde sağlığın sosyal bilimlerle birlikte ele alınması gereken kavram olduğunu düşünüyordu. "İnsan ve Çevresi" derslerinde, insanı ve toplumları yöneten en önemli şeyin sosyal çevre olduğu, içinde yaşadığımız gelenekler, para, eğitim durumu gibi hususlar dikkate alınmadan insanın sağlıklı olması için uğraşmanın geçerli bir yol olmadığını söylüyordu. Korunmayı öğrenmek temel bir yaklaşım. Erken tanıya çok önem vermek gerekir. Bunun için de doktorlar tek başına bir şey yapamazlar. Mutlaka bir ekip ile birlikte çalışmak gerekir. Herkes için sadece hastanede değil, hastane dışında da insanlara hizmet sunacak şekilde bir sağlık sistemi olmalıdır. Tabii ki, bu çerçevede sağlığın bir ekonomik bedelinin olduğu görülüyor. Yani arpa aramak değil, maliyet hesabını bilmek daha doğru? Bunun politik bir konu olduğu görüşünü benimsiyor. Halk sağlığı, ekonomik temelleri olan bilimsel bir disiplin. Toplum hekimliği, koruyucu ve tedavi edici hekimliği bir bütün halinde kavrayan sosyal hekimlik anlayışı.
Nusret Fişek, böylece Halk Sağlığını sadece doktorlarla ilgili bir şey değil, pek çok disiplinin bir arada sentezle meydana gelen, toplum sorunlarının üzerine giden bir bilim alanı olarak tanımlıyor. Halk sağlığında yeri olan disiplinler hekimlik yanı sıra, hukuk, maliye, mühendislik, tarım, istatistik, eğitim vb.
Nusret Fişek'in "Halk Sağlığına Giriş" kitabı çok güzel ve 1983 baskı. Ailesi baskının tekrar yayınlanmasına yokluğunda kitabı yenilemenin mümkün olmayacağını varsayımı ile izin vermedi. Tarih olarak yeni değil ama, kavramsal çerçeve olarak günümüz için de yeterli.
Sosyal hekimlik kavramı tartışılınca insan hakları da konuşulmalı. İşin içine herkes girince devlet de giriyor. Eğer herkes sağlıklı olacaksa hekimler de kamu için çalışacak insanlar olmalılar. Nusret Fişek, hiç bir zaman yalnızca hekimler fedakarlık yapmalıdır görüşünde olmadı. Bu temeli devlet sağlamalıdır. Sağlığın devletin önceliği olması görüşündedir. Herkese hizmet sunmak söz konusu olunca, herkesin desteklenmesi, hizmet içi eğitim yapılması ve insanların farklı disiplinlerden yararlanması gerekiyor. Bunlar uygulanabilir mi? Eğer politika olursa bunlar tabii ki mümkün. Sosyal hekimlik ilkelerini aşağıdaki başlıklarla özetlemiştir.
Sağlık hizmetlerinden en yüksek düzeyde herkesin yararlanması 19 yüzyıldan beri bir insan hakkıdır.Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Bildirgesi ile bu hak tescil edilmiştir.
Sağlık hizmetlerini herkese götürmek devletin sorumluluğudur.
Yarının hekimleri kamuya hizmet eden hekimler olacaktır.
İkincil koruma önemlidir ancak sağlamlara da hizmet sunmak hedeftir.
Toplumda, diğer sağlık personeli ile birlikte hizmet sunumu gerekir.
Ekip üyelerinin iş başında desteklenmesi, eğitimi ve halkın sağlık eğitimi birer hizmet sorumluluğudur.
Hekimlikle ilgili yazılarının kitaplaştırıldığı bir derlemede Fişek, Sağlık Bakanlığındaki çalışanlar için aşağıdaki sözleri söylemiş olduğu görülüyor: "SSYB'nın çalışmalarını güçleştiren, bu sahada modern bilgi ve yetişmiş personel noksanlığıdır. Çalışma usullerinin tedavi hekimliği usullerinden farklı olması nedeniyle hasta tedavi gözüyle yetiştirilen hekimler tamamlayıcı bir tahsil görmedikleri takdirde bu sahada muvaffak olamazlar"...
Bu yorum Sağlık Bakanlığında kendi çalıştığı dönemlere ait ama bence hala aynı şekilde geçerli. Çünkü çalışma usulleri tedavi hekimliğinden farklı. Sağlık yöneticiliği tedavi hekimliği ile tümüyle bağdaşmaz. Tedavi hekimi olarak da sosyal hekimlik yaklaşımıyla çalışmaya kalkarsanız neredeyse tedavi hekimliğinde hemen sistem dışında kalıyorsunuz. Hekimlerin yalnızca tedavi yaklaşımı için eğitilmelerinin halkın sağlık düzeyinin düzelmesi için yeterli olmayacağı görüşü ile tıp eğitiminde yapılması gereken değişim ve sürekli eğitimin önemine ilişkin çok değerli yazılarının toplandığı kitapta sağlık çalışanlarını daha çok düşünmeye ve derinleşmeye çağırıyor.
YöneticiNusret Fişek'in bir başka temel özelliği düşünürlüğü ile birlikte kolaylaşan yöneticiliğidir. Bir çalışma arkadaşı, N.Erder onun için "İnançlı ve kararlıydı. O ısrarlı bir takipçiydi. Sorular ve çözümleri birlikte getiriyor, uygulama için gerekli tüm örnekleri tasarlıyordu. İletken bir heyecanı ve iyimserliği vardı" demiş. Ben de birkaç toplantıda büyük bir grupta diğerlerini rahatsız edecek derecede ısrarlı olduğunu yaşadım. Fakat ısrar ettiği her şeyin arkasında bilgi vardı. Çok iyi bir araştırmacıydı. "Gelişmiş bir ülkede yöneticiler göreve başlamadan bir yıl önce eğitilmeye başlıyorlar" sözleriyle bilinmeyen işleri yönetmenin olanaksızlığını anlatıyordu bize. Yönettiği konularla ilgili araştırmaları, bilgi odaklarını biliyor, kendine sonsuz bir güven içinde çalışıyordu. İletken heyecanı ve iyimserliği ise kolaylıkla izlenirdi. Gerçekten, kimse hakkında ne bir dedikodu yapar, ne de olumsuz bir söz söylerdi. Ancak, yanlışları belirlediğinde söylerdi, doğruları da söyler, tartışırdı. Bir güzel söz vardır; eğitimciler kullanır. "Yazarsak öğrenirim, görürsem hatırlarım, yaparsam öğrenirim". Nusret Fişek de ek olarak tartışırsam olgunlaşırım derdi. Objektif olduğu için, bilgiye dayanan güveni, bu sayede de profesyonelliğini yansıtan temel bir özelliğiydi. Birikimlerinden sentez yapması ve araştırmacılığı, bir yönetici için en önemli özellikler sanırım. Ayrıca bunları da çalışanlar ile paylaşması bizi geliştiren özel bir değerdi.
Bir arkadaşının yazısında "Çok iyi bir araştırmacıydı. Öğrendiği her şeyi paylaşıp öğretmeye çalışırdı. Bu onun için bir sanat ya da ibadet gibi bir şeydi" ifadesi onun bu özelliğini açık olarak tanımlıyor. Gerçekten bir yazıyı defalarca getirip gösterebilirdiniz ve her defasında da düzeltip daha iyi olması için önerilerini iletirdi.
Bir yönetici olarak kendini "İdarede hizmet, selahiyet ve mesuliyetin tamamen dağıtılması ve herkese uygun prensip ve kararlar çerçevesinde müstakil hareket etmesi esasını kabul edenlerdenim" sözleriyle tanımlamış. İfadeye dikkat edersek, "Ben bunu kabul ederim" şeklinde ben merkezli değil, sıradan biri olarak bazı özelliklerini sıralamış. Bu özellikler bağımsız (müstakil) hareket etmeleri konusunda çalışanlarına verdiği donanım ve güvenin kanıtları olarak görülebilir.
Gücünü sergilemek yerine tevazu göstermek sizi ona bağlayan bir başka yöneticilik özelliğidir. Mesela kapıdan birlikte geçerken size özen gösterirdi. Bir kez eğitime gitmek için elimde bir hela maketi ile yanında pervazı olmayan bir merdivenden çıkıyordum. Elimden maketi almak için ısrarcı oldu. Çelimsiz gençlik halimle düşebileceğimi düşünmüştü. Asistanının bir yükünü taşımayı akıl eden bir "hoca" yapısı alışılmış bir özellik değil yöneticilerimiz için.
Politika yapıcıBir başka önemli özellik politika yapıcılığıdır. Sağlık hizmetlerinin sosyalleştirilmesi yasasında biraz önce saydığımız sosyal hekimlik ilkelerinin tümü var.
HizmetlerHerkese
Aşağıdan yukarıya örgütlenerek
Ülke olanaklarına göre
Tedavide ayakta-evde-hastanede bütünlükle
Ekiple
Hizmet içi eğitimin sürekliliğinde verilmekte.
Uygulandığında hem nüfus hem de çalışanlar için rahatlıkla kullanılabilecek bir sistem. Bu konuda Prof.Dr.Cevat Geray yasa çıktığı dönemde "Yasa budanmamış ve yozlaşmamış yönüyle toplum katılımı ve kalkınması, hizmetin bireye sunulması, belli önceliklere göre yoğun bir iletişim ve bilgi akışı içinde çalışmalarla tek elden yürütülen çağdaş kamu yönetim ve politikalarını öngörür" sözleriyle görüşünü paylaşmıştı.
Bu ilkeler aradan 45 yıl geçmesine karşın şu anda bile geçerli.Nusret Fişekle ilgili olarak daha çok konuşabiliriz ama zaman sona erdi. Özetlersem, Nusret Fişek'i değerli bir eğitimci, örnek bir yönetici ve temeli bilgiye dayanan, gerekçeli, geçerli politikalar üreten ve savunan bir güçlü insan olarak size tanıtmak istedim.
Bu güzel anıları da paylaşma fırsatı verdiğiniz için çok teşekkür ediyorum.