"Halk Sağlığında Gündem" Bülteni
Kasım, 2011
Hem Hacettepe Üniversitesi Toplum Hekimliği bölümünde asistan olduğum hem de Sağlık Ocağı hekimliği yaptığım yıllar. Nusret Hoca benden “Kırsal kesimde Su ve Gıda Hijyeni” konulu bir kitap hazırlamamı istedi. O zamanlar daktilo yılları. Bilgisayar yok. Bilgisayarda kopyala yapıştır yok. Ağdan bilgi erişimi hayalimizde bile yok. İndex Medicus’tan kaynak arama filan. Yüz sayfadan uzun bir kitap hazırladım. En az yüze yakın kaynak var. Nusret Hoca’ya götürüp gururla sundum. Bir hafta sonra beni çağırdı. Yapıtımı hafif atar gibi önüme sürüp:
-Çok bilgilisiniz beyefendi! dedi. “Olmamış yeniden yaz!”
Tekrar yeni baştan, ek kaynaklar. Oldu yüz elli sayfa. Şakır şakır daktilo etmişim geceler boyu. Resmen bilimsel yapıt. Yeniden sunuş. Birkaç gün sonra cevap aynı:
-Olmamış, yeniden yaz!İki ayı aşkın uğraşıyorum. Canım sıkıldı. Hoca’ya beğendirmek mümkün değil. Benden umudu kessin diye Babamın öğretmenliğindeki, çocukluğumdaki, Ocak hekimliğimdeki kırsal kesim gözlemlerime dayanarak bence hikaye gibi 30-40 sayfalık bir şey yazıp sekretere bıraktım. Beş altı kaynak ya var ya yok. Doğru sağlık ocağına. Amacım artık yakamı bırakması. “İlk götürdüklerimi beğenmeyen Hoca bunu hiç beğenmez, benden umudu keser” diye düşünüyorum. On gün ses çıkmadı Hoca’dan. Bir gün baktım sağlık ocağında. Elinde benim kitap, Hoca sevinç içinde, bazı düzeltmeler yaptığı metni bana uzattı:
-Aferin! İşte kitap böyle yazılır. Çok profesyonelce olmuş. Bilginizi göstermek için değil öğretmek için yazın. Bilimsel ukalalıkla kitap olmaz. Bir kitap yazılırken bir aptal okuyacakmış gibi yazılır. Birinin yazısı okunurken bir dahi yazmış gibi okunur. Çok memnun oldum. Düzelt getir bana...