Kasım 1992
Nusret Fişek Hoca Bir Aydınlıktı
Nusret Hoca'yı 1960'lı yılların sonunda önce demografi kongrelerinde ve Nüfus Etüdleri Enstitüsü'ndeki jüri toplantıları sırasında tanıdım. 1070'li yılların çalkantılı üniversite ortamında kurulan Tüm Öğretim Üyeleri Derneği'nin (TÜMÖD) çalışmaları sırasında bu tanışıklık bir dostluğa dönüştü. Nusret hocayı her gördüğümde içimi bir aydınlık, güven, sevinç ve iyimserlik kaplıyordu.. Sanıyorumki, bu duyguyu yalnız bana ya da dostlarına değil, tüm konuştuğu kişilere geçirebiliyordu.
Bana öyle geliyor ki, Nusret Hocanın bu niteliği bilime yaklaşımıyla, bilime inancıyla yakından ilişkiliydi. İster zakkumcuya karşı çıkarken, ister aile planlamasının gerekliliğini savunurken, isterse de sağlık sisteminin sosyalizasyonunu savunurken olsun, her zaman bilimsel bilgiyle temellendirilen akılcılığı onu hem özgürleştiriyor, hem de yeni olanın, çağdaş olanın yanında yer almasını sağlıyordu.
Nusret Hoca, Cumhuriyet'in ilk kuşaklarındandı. Akılcılığı Cumhuriyetin getirdiği aydınlanma içinde oluşmuştu; nedenle de halkçı bir etik içinde kullanıyordu. Böyle olunca da akılcılık sadece doğruyu bilmekle kalmıyor, onun yargılarını yaşama geçirmek için toplumsal mücadele içinde yer almayı da gerektiriyordu. Bunun için de kişisel kaygılarını bir yana bırakıyordu. Bu da onu güven duyularak başvurulan bir kişi haline getiriyordu. kısacası Nusret Hoca bir aydınlıktı.