Kasım 1992
Bugün Hoca Olmaktan Haz Duydum. Teşekkür Ederim Çocuklar
Bu titiz ve bilime saygılı bir hoca yönetiminde hazırlanmış doktora tez savunmasının kısa hikayesidir.
Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etüdleri Enstitüsü'nde çalıştığım yıllarda, eğitim programı sorumlusunun yurt dışında olması nedeni ile bu görevi dört ay vekil olarak yürüttüm. Bu dönemde Sayın Samira Yener, Prof.Dr.Nusret H.Fişek denetiminde yürüttüğü doktora tezini bitirmiş ve gerekli işlemler için Enstitü'ye başvurmuştu. Sevgili Samira, konusunda yetkin olduğu kadar, gayretli ve yaratıcı çalışmaları ile de kendini değişik düzeylerde kanıtlamış değerli bir araştırmacı idi. Başvuru üzerine gerekli işlemleri yaparak tez jürisinin ve tarihinin kararlaştırılması için Mezuniyet Sonrası Eğitimi Fakültesi Dekanlığı'na aktardım. Dekanlıktan bir hafta sonra gelen yazıda jüri üyeleri ve sınav tarihi belirtilmişti. Jüride program sorumlusu olarak ben de vardım. Durumu hemen adaya ve öteki jüri üyelerine telefonla bildirdim. Kendilerine resmi yazının geç gelebileceğini, ancak bu tarihi sınav için ayırırlarsa sevineceğimi söyledim. Üyelerin tümü yaklaşık bir ay sonra yapılacak sınav için zamanlarının uygun olduğunu belirttiler. Aradan bir kaç gün sonra jüri üyelerinden Sayın Prof.Dr.Ferhunde Özbay (o tarihte doçent) ziyaretime geldi. Çayımızı içerken bana çok güzel bir ipucu verdi:
- "Hoca jüride ilk olarak en genç jüri üyesine söz verir. Tezin eleştirisini ondan bekler. Kanımca bu da sen olursun" dedi.
Sevgili Ferhunde ablanın bu uyarısın üzerine titiz iki bilimcinin hazırladığı çalışmayı tam üç kez okudum. Altı sayfalık bir rapor hazırladım.
Belirtilen tarih ve saatte jüri toplandı. Sevgili Ferhunde abla her zamanki sevimliliği ile, Prof.Dr.Nusret H.Fişek'in jüri başkanı olmasını önerdi. Hocamız, demokrat tavrı ile oylama istedi ve oybirliği ile başkan seçildi. Açış konuşmasından sonra adayı ve çalışmasını bizlere tanıttı ve hepimize teşekkür ettikten sonra, eleştirilerim - değerlendirmem için ilk sözü bana verdi. Ben hazırladığım metni nerede ise ezberlemiştim. Ağır ağır ve hocamızın gözünün içine bakarak bu titiz çalışmayı, yöntemi, bulguları, yorumları ve bilime katkısı açısından değerlendirdim. Sonuçta böyle ciddi bir çalışmayı bize kazandırdıkları için her ikisine teşekkür borçlu olduğumu belirttim. Hocamız sırası ile diğer üyelere söz verdi. Onlar da çalışmayı değişik yönleri ile övgü dolu sözcüklerle eleştirdiler. Dikkatim Hoca'mızın üzerinde idi. Tartışma sırasında bizleri dikkatle dinliyor ve kısa notlar alıyordu. Tüm üyelerin konuşması bittikten sonra genel bir değerlendirme yaptı ve adayı içeri aldık. Unutamayacağım ve büyük zevk duyduğum tartışma iki saati aştı. Dışarıda bizi bekleyenler varmış. Kimin umurunda ? Nerede ise çalışma saatinin sonuna gelmiştik. Hocamız son olarak söz aldı
ve - "Çocuklar, herhalde üniversite hocalığı galiba bu. Biliyorsunuz bu işin maddi yönü pek o kadar cazip değil. Ama, bugün bu ortamda ben gerçekten hoca olmaktan haz duydum. Ülkemizin sorunlarını sizlerle tartışmaktan mutlu oldum. Üniversitede sizin gibi gençlerle çalışmaktan ötürü her zaman büyük zevk duydum. Sizler gibi genç olmaya çalıştım. Bana bunu sağladığını için hepinize teşekkür ederim. Umarım ve beklerim ki, bu tartışma burada kalmayacak. Hepiniz gelecekte bu çalışmaların sürmesini sağlıyacaksınız. Artık adayı kutlayabilir miyim?" dediği anda, bizler nemli gözlerle Hocamızı alkışlıyorduk.