Onun İçin Yazdılar

Prof. Dr. Yaman Örs


Kasım 1992

Yorgun Olmayan Bir Savaşçı : Nusret Fişek

Nusret Hoca ile ilk tanışmam 1950'lerin ortalarında Ankara Tıp Fakültesi'ndeki Biyokimya derslerini görmemiz sırasında olmuştur; o bize vitaminler konusun anlatıyordu. 1960'ların ikinci yarısında, Hacettepe Tıp Fakültesi'nin ilk yıllarında toplumsal tıp alanındaki etkinliklerini az çok yakından izleyebiliyordum. 70'lerin başında ise, Tıp Tarihi ve Deontoloji uzmanlık çalışmamda (1) Nusret Hoca'nın ülkemizde önderliğini ve akademik kuruculuğunu yaptığı Toplum Hekimliği alanını da, onunla işbirliği yaparak ve özellikle onun çalışma ve görüşlerine yer vererek işlemiştim. Daha sonra tıp tarihi konularında konuşmuştur. 80'li yılların ortalarında Anadolu Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde görevli iken Ankara'ya gelip T.T.B.Merkez Konseyi'ne de uğruyordum. Hoca ile fırsat buldukça Tıbbi Etik (onun yeğlediği terimiyle Tıp Ahlakı), tıp siyasası, genel olarak tıp etkinliğinin ve uğraşının dünyadaki ve ülkemizdeki sorunlarını tartışıyorduk. 80'lerin sonlarında ise onunla 14 Mart'taki bir açık oturumda birlikte olmuş, bunun dışında karşılaştıkça yine ortak ilgi alanlarımızda söyleşmiştik.

Nusret Fişek'e göre çağımızın tıbbında yeni bir anlayış vardı ve bu Toplum Hekimliği Felsefesi idi; ona, çağımız tıbbının felsefesi de denebilirdi. 1970'lerin ilk yarısından bakıldığında, son onyıllarda gelişen ve kökleri 19.yüzyıla giden bu yeni anlayışa göre hekimlik, yalnız hastalarla ilgilenen değil, bireylerin ve toplumun her türlü sağlık sorununun incelendiği ve bunlara çözüm yollarının arandığı bir alan olmuştur. Böylece tıp, toplum hekimliği yoluyla, halk sağlığı, koruyucu hekimlik, toplumsal tıp ve tedavi hekimliği kapsayarak sağlık uygulamalarının tümün birleştirmiş olmaktadır. Uygulamada ise, bu yeni anlayışa uygun olarak gelişen en önemli iki konu bulunmaktadır: ana-çocuk sağlığı ve (yapılabildiğince) evde tedavi.

Fişek Hoca'nın tıp eğitimi konusundaki düşüncelerinin toplum hekimliği görüşüne uygunluğu bir yana, onun genel olarak eğitim anlayışında önemli bir yer tutan bir ayırım vardır. Öğretim, ilke olarak, bir kimseye, sorulduğunu eşini söyleyip bildiğini gösterecek biçimde bilgiler aktarılması iken; Eğitimde en önemli yön, öğretilen düşüncenin benimsetilmesi, bilginin uygulanmasının sağlanmasıdır. birinci etkinlikte öğreten etkin, öğrenci "edilgin ve alıcıdır". İkincisinin amacı ise, bir şeyi doğru olarak yapabilmenin gerektirdiği bilgi ve beceriyi kazandırmak olduğundan, söz konusu, ilişki ve süreç içinde öğrencinin de etkin olması, uygulamaya katılması gerekmekte, öğretenin de yönlendiriclik konumu ortaya çıkmaktadır.

Böyle bir anlayışı savunan bir eğitimcinin, onun içerdiği ilkelere koşut olarak "yaşama uyum eğitimini" de benimsemesi çok doğal olmalı. Bunun yanında eğitimin tasarlanması, Nusret Hoca'ya göre her öğrencinin gereksinmesine uygun olarak değişebilmelidir. Kuşkusuz yaşam boyu bir öğrenmenin, kişinin bilgi ve becerisini (ayrıca anlayışı,görüşlerini) yenilemesinin söz konusu olduğu çağdaş tıp eğitiminde, yukardaki ve benzeri ilkelerin geçerliliğinin yalnızca bitiriş öncesi eğitimi ile sınırlı kalamayacağı da açıktır.

Toplum hekimliği anlayış ve uygulamasının yanında, bu anlayışa uygun eğitimin, alan çalışmasının ülkemizdeki geliştiricisi olan Nusret Fişek'in, alanında, dünyada da öncülerden birisi olduğunu söylemek bir abartma olmamalı. Yakın çevresindekilerin gözlediği gibi, hekim, araştırıcı, eğitimci, aydın, kurucu, yönetici olma işlevlerinin yanında o, başkalarına örnek olma işin de yaşamının son anlarına dek sürdürmüştür. Onun çok yönlülükte ne ölçüde başarılı olduğunu öğrenmek için, onunla ilgili arkadaşımız Dr.M.Cemil Uğurlu'nun kaleminden çıkmış bir yazıya (2) başvurmakta, okuyucum için yararlı olabilir diye düşünüyorum.

Kaynaklar :

(1) Örs Y.: "Tıp ve Eğitimi : Beş Öğretim Üyesiyle", Ankara Tıp Fakültesi, 1973, S.154-220

(2) Uğurlu M.C.: "Bir Toplumsal Hekimlik Önderi Prof.Dr.Nusret H.Fişek(1914-1990)" Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Mecmuası, 45; (Sa.2) 367-410, 1992.1