İnsan Yetiştirme Özelliği
Nusret Fişek Hoca'yı 1968 yılında tanıdım. Kendisi o sırada Hacettepe Toplum Hekimliği Enstitüsü Başkanlığı yanısıra 1967'de kurulmuş olan Nüfus Etüdleri Enstitüsü Başkanlığı görevini yürütmekteydi. Nüfus Etüdleri Enstitüsü, kuruluşunun ikinci yılı olmasına karşın, son derece aktif, heyecan ve şevk dolu bir araştırma ve eğitim kuruluşu niteliğine kavuşmuş durumdaydı. Bunda Nusret Hoca'nın kişiliğinin ve dünya görüşünün ne denli büyük payı olduğunu, gerek kendisini tanıdıkça, gerekse ülkemizdeki kuruluşların genelde nasıl yönetilip yönlendirildiğine tanık oldukça, çok daha iyi anladım.
Nusret Fişek Hoca'nın öğrencisi oluncaya kadar iyi hocalar tanıma şansım olmuştu ama Nusret Hoca kendi başına bir kurum niteliğindeydi. Sorunlara bakışı, bilgi üretmede ve uygulamadaki yetkinliği ve kişiliğinin insan yönüyle, eksiksiz bir bilim adamı ve uygulamacıydı. Onun kaybından sonra düzenlenen anma toplantılarında ve yazılan yazılarda ortaya çıkan, onun gerek sağlık, gerekse nüfus alanında yaptığı çalışmaların çokluğu ve çeşitliliği, kendisini uzun zamandır tanıyanları bile şaşırtacak ölçüdedir. Hocanın sonsuz çalışkanlığı ve görev duygusu, pek çok sağlam ve yararlı çalışma üretmiştir.
Nusret Fişek'in öğrencisi olmak şansına erişmiş olan bizler için kendisinin niteliklerinden söz etmek, gerçekten hiçbir zaman tam anlamıyla anlatamayacağımız bir konudur. Ancak Hoca'nın, insan yönünün gelişmişliğinden başka, iki ana özelliğini ayırmam gerekse, şu iki yönünü söylemem mümkün :
Nusret Hoca, sanırım bilimsel düşünce ve uygulama arasında mükemmel bir denge kurabilmiş dünyadaki ender insanlardan biridir. Bilimsel bakıştan asla vazgeçmemiş, ancak bilimsel bulguları da mutlaka insana yararlı olmaya dönüştürme amacında olmuştur. Bu sağlam bakışla, ne ayakları yere basmayan salt teorik düzlemde kalmış, ne de çok sık görülen bilimsel dayanaktan yoksun kaba pragmatizme düşmüştür.
Nusret Hoca'nın belirtmeye çalıştığım diğer özelliği de bence bir tutku derecesinde olan insan yetiştirme özelliğiydi. Derslerini izleyenler, bilgisini nasıl sonsuz bir cömertlik ve heyecanla aktardığını çok iyi bilirler. Ancak bu "adam yetiştirme" tutkusunu salt "hoca"lığıyla değil, kişilerin elinden tutup her türlü desteği sağlayarak da yerine getirmiştir. Onun çok destek olduğu böyle birinin, belli bir pozisyona geldiğinde, bir vesileyle Hoca'yı kırdığını dolaylı bir yoldan duyduğumda, "Efendim, sanki neden böyle birisine o kadar yardımcı olmuştunuz?" diye üzüntümü belirtince, biraz şaşırmış : "Ama ben elimden geldiği kadar herkese destek olmaya çalışmıyor muyum?" demişti. Gerçekten de öyleydi; yaşamını, pek çok kişiyi yetiştirip ülkenin hizmetine sunmaya adamıştı. Arkasında böyle bir yaşam bıraktığı için ne mutlu ona.