Sakıncalı Vasiyet
(6 Kasım 1990 Güneş Gazetesi)
Onun hakkında belleğimde kalan son görüntü, denizden yukarı uzanan dik yolda, günlük yürüyüş programını aksatmadan yerine getirmek için hafif aksayan ve zorlanan adımlar atan "beyaz saçlı, uzun boylu dik duruşlu, ihtiyar adam" tablosudur.
Profesör Nusret Fişek, tedavisi mümkün olmayan bir hastalığa yakalandığını mutlaka biliyordu. Ama kaçınılmaz sona doğru temposunu bozmadan, kendisine özgü vakarıyla yürüyordu.
Arkadaşı Profesör Kazım Türker'in, Fişek'in ölümünden sonra onu tarih için büyük şairden aktardığı mısra, 76 yıllık onurlu tavrın soylu yalnızlığıyla sıcak toplumsallığını ne güzel anlatıyor: "Yaşamak bir ağaç kadar tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine."
Nusret Hoca'yla Seferihisar yakınlarındaki Doğankent adlı yazlık kooperatifte komşuyduk. Eşimli birlikte akşam üzerleri ziyaretine giderdik. Arada bir eşiyle bizim terası şereflendirirdi.
* * *
Tatlı bir sohbeti vardı Nusret Hoca'nın. Görünüşü gibi konuşma üslubu da kibardı. Ama ciddi bir yüz ifadesiyle taşı gediğine koyduğunda dinleyenleri kıkır kıkır güldürürdü. Antalya'da bir seminerde, ülkücü olduğu bilinen iri yarı bir sendikacı, tartışmalarda pek görünmediği, geceleri ise rakı sofrasında dikkati çektiği birkaç günden sonra "ani ve mühim bir iş için Ankara'ya çağrıldığını ve maalesef gitmek durumunda olduğunu" bildirmişti. Divan Başkanı Nusret Fişek : "Aman efendim" demişti, "Sizin yokluğunuzda biz ne yapacağız."
Dikkat ettim, Profesör Fişek, kibar ve etkili üslubunu doktor arkadaşlarına yazdığı "vasiyet" niteliğindeki son mektubunda da kullanmış.
* * *
Profesör Fişek, Türk Tabipler Birliği'nin yeni yönetimiyle her konuda tamamen mutabık değildi. Ama onların arasındaydı. Çok da saygı görüyordu. 3 Kasım Cumartesi sabahı, Türk Tabipleri Birliği Genel Yönetim Kurulu toplantısı, dışarı çıkamayacak kadar rahatsız olan Nusret Fişek'in evinde yapılacaktı. Fişek Cuma gecesi, ertesi günü yapılacak toplantıya kadar yaşayamayacağını hissetmiş olmalı ki, kırık koluna rağmen daktilonun başına oturdu ve doktorların meslek kurullarının bundan böyle nasıl çalışmaları gerektiğini açık tavsiyeler ve kibar eleştiriler şeklinde kaleme aldı.
* * *
Bu vasiyetinin önemli bölümünde "günümüzde" diyordu, "sosyo politik sorunların tartışılması çok çekici bulunuyor. TTB MERKEZ KONSEYİNİ DE BU YOLA ÇEKMEK İSTEYENLER VAR. Ancak şu unutulmamalıdır ki, TTB'yi güçlü kılan, asli görevlerini yerine getirmesidir. Bu yolla gitgide güçlenen TTB'nin "savaşa hayır", "idam cezalarına hayır", "insan hakları" kampanyaları ses getirir. Tersi ise TTB'nin güçsüzleşmesine yol açar.
Vasiyetten çıkarılan önemli bölümlerden biri "TTB Merkez Konseyi'ni bu yola çekmek isteyenler var" cümlesiydi. Doktorların meslek kuruluşunun asli görevini tarif eden, gelişmiş ülkelerden örnek alınmasını teklif eden, tıp fakültelerinin, Sağlık Bakanlığı'nın ve yerel yönetimlerin etkilenmesi görevine daha fazla ağırlık verilmesini isteyen satırlar da kaybolmuştu.
Hoca aslında sola açık bir kişiydi. Toplumcuydu. Sağlık işlerini sosyalleştiren ve sonra dejenere edilen cesur uygulama onun eseriydi.
Ama Nusret Fişek, meslek kuruluşunun, güncel siyasi konulara çok fazla ağırlık vererek etkisizleşmesi ve asli görevini ihmal etmesi ihtimaline de karşı çıkıyordu.
Dünya Sağlık Teşkilatı'nda danışmanlık, İngiltere Kraliyet Tıp Akademisi'nde onur üyeliği, dekanlık ve müsteşarlık yapmış bir insanın toplum ve siyaset karşısında nasıl etkili olunacağı hakkındaki tecrübe ve eleştirilerinin açıkça bilinmesinde bir sakınca mı var?