"Halk Sağlığında Gündem" Bülteni'nden
Kasım, 2011
İdol'üm Prof. Dr. Nusret Fişek Hatırasına
Nusret ağabey benim olmak istediğim her şey idi. Bütün meslek hayatı boyunca sosyal ve insanı konu alan bütün faaliyetleri ön plana çıkarmış ve insanların sağlığı, refahı ve iyiliği için ne lazımsa yapmayı şiar edinmişti.
Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü (DİE) Başkanı olarak tayin edildiğim günün akşamı hemen Nusret abiden randevu alarak kendisini ziyarete gittim ve DİE danışmanı olarak beraber çalışmak istediğimi belirttim ve kafamdaki bazı projelerin sürükleyici gücü olması konusunda kendisinden ricada bulundum. Ertesi günü hiç vakit kaybetmeden hemen Enstitüye geldi. Çok önemli olduğuna inandığım konuları kendisine açtım.
Nüfus istatiklerinde eksiğimiz olan doğum ve ölüm istatistiklerinin ıslahı, nüfus sayımlarının sonuçlarının iller itibariyle tasnif edilmesi gibi çok önemli konularda bu iki projenin danışmanı olmasını rica ettim. O da konularn önemine binaen büyük bir iştiyakla teklifimi kabul etti.
Her beş yılda DİE tarafından yapılan nüfus sayımlarının iller bazında tasnifi o zamana kadar hiç yapılmamıştı. Halbuki daha derinliğine araştırma yapabilmek konusunda bütün akademisyenlerin talebi bu yönde idi.
Ölüm ve doğumlar sağlıklı olarak tespit edilemiyor dolayısıyla buna bağlı sağlıklı nüfus projeksiyonları yapılamıyordu. Enstitüde hemen bir “Demografik Araştırmalar Merkezi” kurduk ve “Dual Record System” adlı projemizi hayata geçirdik. Nusret abi bazen bir uzman, bazen bir memur gibi işin içine bütün benliği ile girdi. Böylece Devlet Planlama Teşkilatı’nın bu konuda ihtiyacı olan verileri hizmete sunmaya başladık. Nusret abinin destek ve yardımları projelerin yürütülmesi ve başarılı sonuç alınmasını kuşkusuz en büyük etken idi.
Yıllar sonra Amerika’dan Türkiye döndükten sonra eski arkadaşım Türkiz Gökgöl ile müşterek dostumuz Sunday Üner’in ofisinde karşılaştık. Hoş beşten sonra Türkiz bana Vehbi beyin önderliğinde “Aile Sağlığı ve Planlaması” adında bir vakıf kurduklarını, oraya bir Genel Müdür arıyor olduklarını, ilgilenirsem benim adımı Vehbi beye vereceğini söyleyince kabul ettim. Kısa bir zaman sonra Vehbi bey beni aradı, görüştük ve eğer ilgileniyorsam İstanbul’a gelmemi ve kendisi ile görüşmemi istedi. Ankara’dan İstanbul’a geldim. Feyyaz Berker beyin de bulunduğu bir toplantıda Vehbi bey ile görüştüm ve işi kabul edebileceğimi ama bana 24 saat müsaade etmesini rica etettim. Ankara’ya döndüm ve hemen yine Nusret abiden randevu alarak durumu ona anlattım. Nusret abi hiç tereddüt etmeden “aman Yaşar Vehbi bey gibi mümtaz ve ciddi bir kişinin bu teşebüsü iş dünyasının da desteğini alacaktır ve Türkiye için hayati önemde olan böyle bir özel sektör vakfının başarı şansı büyük olacaktır. Onun için görevi kabul etmeni kuvvetle tavsiye ederim.” dedi. Daha sonra Nusret abi Ayşe Akın hocaya beni götürdü, durumu anlattı ve hemen “ben bu vakfı açık yüreklilikle destekliyorum ve senin de desteklemeni bekliyorum” dedi (Ayni ekol’ün bir üyesi olan Ayşe Akın hocam da o günden itibaren vakfın başarısı için tam destek verdi). Ben de ertesi günü Vehbi beye telefon ederek görevi kabul ettiğimi bildirdim (daha sonra da 25 yıla yakın bu vakfı yönettim). Bu gibi insanlarımızın hiçbir şahsi menfaat gözetmeksizin, Türkiye için çok önemli bir konuda gösterdikleri duyarlılık vakfın başarısında önemli bir rol oynamıştır.
Nur içinde yat Nusret abi. Hepimizin yetişmesindeki çabaların için yürekten teşekkürlerimle...